UMUDUN GÜCÜNE İNANDIĞIM KADAR VE DE
DEĞERLİ HOCALARIM BANA İNANDIKLARI KADAR…
BU YAZIN YOLCULUĞUNDA YAŞADIĞIM
OLAĞANÜSTÜ DENEYİM VE ÖĞRENCİ KİMLİĞİMLE EDEBİYAT EVİNİ DE BİR OKUL BİLMİŞKEN…
GEÇEN SENE İKİ ROMANIM BASILDI:
BİRİNİN ADI: KOLTUK;
DİĞERİ: SİSLİ HAYATLAR…
ANNEME VERDİĞİM SÖZÜ TUTMALIYDIM
TUTTUM VE ANNEM YOĞUN BAKIMDAN ÇIKIP EVE GELDİĞİNDE BU MUTLULUĞU BİRLİKTE
YAŞADIK.
EVET, İKİ ROMANIM BASILMIŞTI AMA BEN
İLGİLENEMEDİM BU BAĞLAMDA HAYAL KIRIKLIĞI YAŞAMIŞ OLSAM DA ÇALIŞTIĞIM
YAYINEVLERİNDEN MEMNUN KALMASAM DA BİR ŞEKİLDE BENİM DE YAYIMLANMIŞ İKİ ROMANIM
VARDI İŞTE…
ŞİMDİ BİR HAYALİM DAHA VAR VE BUNUN
GERÇEK OLUP OLMAYACAĞINI ZAMAN GÖSTERECEK…
Dişimden tırnağımdan değil bilakis
düşümden, hayallerimden arttırdığım bir sevgisin sen, sevilmeyi es geçtiğim
sevgi ise teğetim ve teyit ettiğim.
Hırpani bir yokuştur tırmandığım ve
dik başlı mizacı yokuşların bazen kör noktası yolun bazen tozu dumana kattığım
kadar yorulduğum.
Sevgiyi çeyrek geçe buyurdum.
Sevgi buçuğunda aşkın, yalnızlığımı
haykırdım.
Tam da sevgi iken merkezim ve işte
kendimi sevmeyi başardım.
Havsalamdan taşan duygular var ve
düşünceler bazen ikilettiğim bazen teklediğim.
Rabıtası aşk olan hisler bazen duvara
tosladığım ve duvarın başını yardığım…
Yağdığımsın belki de.
Yaftaları yok saydığımsın.
Noksan varlığım ve edası hiçliğin:
hafif meşrep değil oysaki mevsim olsa olsa hafif rüzgârlı içime estiğim.
Naylondan faturalar kestim önceki
hayatımda ve düğmelerimi hep ilikledim çünkü saygıydı hürmet ettiğim ve sevecen
mizacım aşkı hamt ettiğim nasiplendiğim.
Aşikâr aşkım ben.
Aşka aşina bir zümre saklı içimde.
Dipsiz bir kuyu bazen suyu çekilmiş.
Ya da şadırvanı göğün tembihlenmiş.
Düşler küredim bir ömür ve tünedim.
Hayaller kurdum ve her birini gerçek
kıldım.
Gel gör ki arkası gelmedi hiç birinin
ve ben sadece sıfatlar ekledim ismimin başına.
Yorgun bir rüzgârım.
Edilgen mahiyette etken kılındığım
hayal dünyam ve çaputlar bağladığım ruhumun duvağı ve gökte saklı bir yıldızın
kuyruğuna tutunduğum…
Elbet kendime tutunmakla ilintili her
biri ve tutanaklara geçirdiğim yüreğim zimmetli.
Kimisi yürek yemiş ki umurumda değil.
Bense yürekten sevdim ve yazdım
kendimi bildim bileli.
Elden gelen ne ise ele de muhtaç
etmesin Rabbim.
Evrende saklı sırlar ve işte kat
ettiğim yolda bazen yarıda kaldığım kadar başa dönüyorum gün bitiminde.
Lakin öncesinde yapmam gerekenler var
ve kendime ulaştırmam gereken mektuplar ve şiirler ve hikâyeler.
Birkaç da roman belki yazıp iç
dünyamı altın tepsiyle evrene emanet ettiğim.
Nazarında iklimlerin sadece dalından
kopuk bir yaprağım.
Nazımın geçtiği sevdiklerim ve dur
durak bilmeden yâd edip dünümü elbet yarınlarda ve niyazlarımda saklıyım.
İhbar etmekse içimdeki yetimi ve
yetemediğim duygu ve dünyalarında insanların asla erişemedikleri bir
yalnızlıkla ve hayal gücü ile muhatabım.
Dur durak demeden yazdığım şu son on
sene ve kendimi keşfetmenin verdiği mutlulukla sayısız öykü yazsam da ufkumda
saklı idi bir ya da birden fazla roman yazmak ve işte sizlere sunumum iken
romanım nasıl da şükrediyorum Rabbim bana ve anneme bu romanı nasip etti, diye.
Ufkum pembe.
Günüm bazen siyah.
Gecelerse kör noktası duyguların ve
de buluşma noktası.
Rotamsa ilk günden sabit.
Baş koyduğum ne olursa olsun
tırnaklarımla kazıdığım.
Dünde kalan iş maceralarım ve hayata
bir sıfır yenik başladığım sonrasında çabaladığım kadar da hayattan karşılığını
aldığı yetmedi hüsrana bulandığım ve meslek hayatımdaki iniş çıkışlarla bir
meslekten fazlasını dileyip birkaç mesleğe sahip iken ansızın her şeye noktayı
koyup genç yaşta inzivaya çekildiğim elbet değil bir yalan.
Nüktesi ruhumun.
Noktası virgülü duygularımın.
Hayat boyu nerede ise her şeye nokta
koymanın ertesinde yazı ve şiir başlıklarımı dahi üç nokta ile eşleştirdiğim ve
işte üç noktalı hayallerimden bir romana olan yolculuğum…