‘’bana bir yol gerek, hiçbir yere çıkmayan,
bir de şehir, evim barkım olmayan.
her şeye herkese yabancı kalmalıyım.
bana bir ölüm gerek, sabah olmadan
bir de mezar, üzerine güneş doğmayan.’’(Alıntı)

 

 

 

 

Öznemi arıyorum devasa bir özlemle sahip çıkamadığım kadar kendime kimyamdaki değişiğimle hemhâl fizik kanunlarına çektiğim rest ile müptelası olduğum ağır çekim var düşlerimde.

 

Sözcüklerimi arıyorum misal:

 

Ve işte o rabıta:

 

Aşkın tünediği reçineden minvali özlemin rakımı adam boyu dalgalara rest çeken bir meyyal ki köpüren yüreğimin derdest edilmişliğime tek çare çaresiz ufkun göz alıcı tutkuların da yuvası ve hanesi iken şiir ve şehir.

 

Cılız bir ses tonu öncem.

 

Çaylak sözcüklerle ördüğüm hüzün hırkam bazen önü açık bazen bağrı kapalı bir batılda hüküm süren bir avazda doğan güne geceye telaşlı nidalarla eşliğim ve eşiğinde kaldığım kadar evrenin:

 

Ne ömür.

 

Ne ölüm.

 

Araf’taki istikametin öncüsü ve sözcüsü yine şiir.

 

Endamlı bir vaveyla öykündüğüm öykülerden derlediği kap-kaça uğrayan hayallerimden arda kalan belki de künefe tadında bir gün dilerken Tanrıdan ve işte kalbime sürdüğüm acı biber gibi gözlerimi yaşartan şeytan tohumu dikili kâfirlerin batağına en çok da lanete özenen bir ruh gibi peşime takılı hüzün cetveli ile de almışken boyumun ölçüsünü önce damlayan sonra taşkınlara mahal veren ve işte cennetin seyri ve nesri top yekûn firar ettiğim hem kendimden hem şiirden de alırken intikamımı…

 

Kordan heceler.

 

Közünde kahvenin telvesine sadık falcı kadınlar.

 

Belki de bir kara büyü üzerimdeki.

 

Ötüşen kuşların bilgiç cehaleti maviden bir ırmak iken aşkın gözleri semada takılı aklım tüm göçmen kuşlara veryansın ettiğim o erken göç vakti düşmezken aklımdan açığa alınmış bir hayal gibi aksayan ayakları kalemimin akışkan hüzne sirayet eden yenilgilerim…

 

Telkin ettiğim kadar kendime gizli saklı bir özne ne haddime?

 

Tavaf ettiğim kadar evreni tahakkuk eden bir vergi dilimi ve işte dilimliyorum heceler yetmese de yüreğimi ve kimsesizliğe mahal vermesin Tanrı yeter ki demenin bir üst seviyesi…

 

Bir ardıç kuşu göğün müdavimi.

 

Aşk iken şiirlerin efendisi.

 

Soluk teninde aşkın sindiği kadar özlemin ve işte buğulu sesi gizemin bense hala kendimi arıyorum…


( Şiirlerin Efendisi Aşk... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 28.02.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.