Hangi atmosferin sağanağında yıkandı
bunca insan mademki hüsranla tanışıklıkları çok erkendi emme basma tulumba gibi
sıradanlığın nüksettiği bir dehlizde mevcut o kare kod adeta kökünden
dinamitlenen geceyi pelesenk etmişken diline zemheri aşk tutulmasında şehri da
böldüler bir gece vakti ki…
Şehir hepten bir b/ölü iki idi: iki
yakanın birbirine tamah etmediği kadar ıssız ve sıradan ölü hayaller sokağında
istişare eden yalnızlığın ansızın sökün ettiği o devasa parantez ve işte şehre
tutkulu şehre tutuklu şiirlerin önsezisinden yaka sıkıntısı olmasa da şairin
bir ayrık otu addedilebilecek kadar sıra dışı bir talih bir coğrafya.
Gün b/ölünmüştü ortasından ikiye
öykündüğü gecenin karanlığında saklı kırk haramiler:
Açılası bir kapı olsa da açılmayan ve
işte yenilginin baş şehri ve sokağı:
Açıl Susam açıl.
Ne mümkün ne de vakitli vakitsiz bir hengâme
çöreklenen karanlığı tek yudumda içine çeken şairin diline düşmeye gör sen!
Eklem yerleri kanayan şiirlerden
çektiği dili belası.
Kanamalı yalnızlığının o hoş sedası.
Bir serpinti.
Bir yığın.
Bir direnç.
Dirayeti sınanan bir güç misali
kendinden feragat eden sözcükler kelamın yetmediği selamın geri dönümü yok iken
ve frapan hüzün bir fiyasko olsa bile yaşamak kâh eften püften kâh huzur veren
coşkunun aldatısı olsa bile ve işte içine çekilesi bir duman gibi tüten
bacasından şehir vapurunun; ılımlı bir semazen eteklerine basanlardan haz
etmese de dönmesini sürdüren.
Bir yıkımsa şiir.
Bir yakı ise şair.
Şehrin göbeği.
Şehrin ölü surları.
Saf dışı edilmiş bir gün bir yaşam
sağanağın dokunduğu her semt her kare her sokak ivedilikle sevebilen ve
sunabilen sözcüklerle olan yolculuğunda şairi mest eden o kumpanya:
Sözcük şöleni.
Bir resmigeçit olsa ne olmasa ne ki
imgelerin teşrifinde inadına bunca sevgisizliğin kiri bulaşmadan üstüne başına
ve işte pembeleşen yanakları şehrin ve şairle buluşması.
Ergen bir düş gibi mizahi.
Atıl bir yürek gibi sonlansın yeter
ki hurafeler.
Göğün kırık tamburu ve aşkın baş
şehri.
Hüzünlü bir sağanak.
Kelaynak kuşlarından ibaret değil hem
yaşamak.
Çırpınan balıklar ve şehre sevdalı
martılar.
Alı al moru mor hayaller şehrin
içinden geçen zemheri.
Sür manşet nidalar bazen suskun bir
gizem bazen gürültülü bir sessizlik aşkla meşk eden her nota yaralı her nota
gam yüklü ve işte o sol anahtarının mucizevi tınısı ve tanısı ile açılan
kapılar gibi eşlik eden melodiler.
Hırpani bir gölge şehrin mimarisinde
göze batan binalar ve nice müştemilat.
Sapla samanı ayıramayan kimse iş
başında.
Kaos.
Bir yitim.
Adı şehirleşme.
Ve şairin içselleştirdiği şehrin
sessiz hikâyesi.
Bir bardak suda kopan fırtına misali.
Bir kaşık suda kimse diğerini boğan.
İnleyen nameler çoktan resti çekmiş
ve işte İstanbul beyefendilerin hanımefendileri o sararmış resimlerde kalmış.
Ruhuna kaç çıkan bir ferman misali
peşi sıra sürükleyen.
Acının parmak izini alan bir polis
memuru nasıl ki peşinde suçlunun.
Suçunun ne olduğunu bilmeyen şehir
içtimada.
Saç saça baş başa bir harp.
Karanlık sokakların iç çektiği ve
nice madde bağımlısı nice simsar nice suçlu göğün göğsünde tünemiş adeta suçlar
ve yerle gök çoktan birbirine girmiş iken…
Ve uzaklardan sesi gelen bir şarkı
bir melodi: uyku sersemi şehir ışıkları.
Yüz göz olmuş gölgeler birbiri ile.
Yazgısı unutulmuş ve sonlanmış nice
insan.
Sesler adeta bir cıngıl.
Ruhlar kaçkın.
Beyinler uçkun.
Renkler ve rakamlar ve binalar ve
şehrin otoyolları.
Bir hezeyandan arda kalan bir teselli
misali adeta yazılan her şiir şehre duacı; söylenen her şarkı şaire sevdalı ve
her şair çizmiş yolunu bir kez kalemiyle ve ritmin uyruğundan sökün eden
notalar ve berduş imgeler şairin yardakçısı.
Bir enkaza dönmüş olsa bile şehir.
Issızlık bir rüya olsa bile.
Ve işte iki yakanın birbirine olan kâh
uzaklığı kâh buluşmanın imkânsızlığı şaire ışık tutan bir seremoni.
Bir b/atıl gezegen ki yaşamakla işe başlayan.
Bir atık ki; sevginin ihmal edildiği.
Bir katık olsa ne ki sözcükler çoktan
diskalifiye edilmiş çalıntı anlamlarından geride kalan üstü örtülü bir masa
gibi gizin tetikleyicisi o karanlıkla müsemma iken imgelerin sağalttığı
şiirlerden öte de yol yok iken şairin nezdinde ve bir batında doğan gün ve gece
ihbar edilesi bir suçtan da öte şehrin perçemine yağan her duygunun da nüktesi
yarınlara ve hayallere kanat açarken unutulmuşluğun tahliye edildiği izi
silinmeyecek bir kitap gibi şehrin de şairin de o kitabın yaprakları arasındaki
unutulmuşluğunu dikte eden nice hikâyenin de izini süren bir hikâye kahramanı
olmasa bile şair, o zaten seçimini yapmış…
Şairin ve şehrin vazgeçilmez
tutkusuna eşlik eden sevginin sarmalında s/onsuzluk ile ihya olan yüreğin duası
olsa gerek şairin kâh şiire kâh şehre konduğu…