Ölü bir renk; ölü bir iklim:
Muadili olduğum yakanın efsunlu sesi.
Titreyen turuncu güneşim her volta
attığımda semada rast geldiğim ışığım, semazen yüreğimde saklı devasa kanatlı
yalnızlığım.
Temkinle sevdiğim.
Tahayyül dahi edemediğim andaki
mevcudiyetim arsız yüreğim, ikbalim ve kıvancım ve teselli kusursuz addedilsin
diye sevgim ayrı bir bahçede büyüttüğüm kozamdan sökün eden ipeksi tenim
servetim ve mürüvvetim.
İsli bir lamba üflediğim.
Sisli bir şehir kendini saklayan.
Asası ruhumun asaleti yüreğin
kıvancın meali ölümsüzlükle eşleşen kalemimden damlayan mürekkebin renginde bir
ölüm dilediğim tam da noktayı koyduğumda şiire nokta atışı yapabilmenin
hükmünde üç noktalı bir sevdanın tülünde salınan gizemli varlığım ganimetim
hatta gaipten gelen kâh hüznüm kâh neşem.
Hangi rengin ulemasıydı şair söyle:
Kutsanmış hangi duaydı
Seferi tanıklığında sevdanın
Kanıksanan o minval ki
Ölümle eşleşen bir b/ölü iki iken
şair
Ölümsüzlüğün cıngılı ruhta nükseden
O devridaim
Öznesi muğlaktı gülüşünün
Kırık penceresinin sevdalısı kuşlar
Muadili olduğu kadar merhametin
Rabbine koştuğu her dua vakti
Kendinden kendine uzanan o köprüde
Bir yıkıma uğramış olmanın aciz
tesellisi ile
Sırdan surdan ibaret değildi hem
şehir
Bir vecize ki surlarındaki sırlar
Bir aheste vazgeçiş ki kendinden
Meylettiği her acı
Dirhem dirhem eksilen kendinden
Konuşlu olduğu sevdanın merhalesi
Göğün uçsuz bucaksız bekâreti
Bir noktaya denk düşse ne ki ne
silueti?
Hangi düş’ ün mensubusun, ey sevdalı
yüreğimin satır arasına doğan güneş misali tüm yorgunluğumla dibe çöktüğüm dibi
gördüğüm hangi hâsıla hangi fasıla bakracı ruhun ve saydam rahlem ve dinim ve
imanım ve idrakim ve hazan mensubu bir çöl çiçeği misali hırpani sözcüklerle
telli duvaklı gelin ettiğim kalemin ikbali kalemin sevdası varsın kaile
alınmasın varlığım: tefe konduğum t/av olduğum metruk hecelerin girizgâhında
saklandığım kadar gözümden sakındığım sevdiklerim, sevdiceğim ey, annem çivit
mavisi gözlerinde gezinen yelkenli gibi gölgeler gibi kavruldu mu bir kere
yalnızlığım ve gül cemalim…
Bir elimden tutan.
Bir elemden sökün eden.
Bir ahraz ki yaşam.
Bir mahşeri yalnızlık ki sözümü
geçiremediğim hem kelam hem ahvalim sarpa saran bunca ziyan.
Haznesi geniştir yüce Rabbimin.
Havsalamdan taşan nice duygu nice
yitim.
Bir düş’ ün de mensubu iken şeffaf
kalbim ve kabrim.
Göğün mealidir uçuşan öbekler:
Kuş misali sektiğim ki bir kaldırım
serçesidir yüreğim.
Bir azapsa hayat.
Bir eziyet ise beklemek.
Sabırla şükürle daim kılmak adına
yolumu.
Sabır ve sükûtla başımı da yasladım
mı Rabbime.
Bir metafordur kimi zaman
meylettiğim.
Bir melankoli ki renkten renge
girdiğim.
Girişken değilim asla.
Fazlasıyla gergin.
Bir minvalde.
Bir de en tepede.
Azığımla yalnızlığımla kök söktüren
kimse söz dinlemez kalbime.
Göğün şatafatı.
Yerin dibi.
Yâdımda saklı tek teselli.
Ruhumu ve sevdiklerimi emanet
bıraktığım yüce Huda.
Aşkın arzı yalnızlığın sancısı göğün
bakracı yerküreni rüzgârı.
Edimlerim.
Hayallerim gerçek kıldığım gerçek
kılacağım.
Şanım almış yürümüş mademki bir kere.
Matemimle mabedimle mahremimle.
Bununla sakit olsun, diyebilmenin
gücü ile…
Bozguna uğramış atlas yüreğim ve
sağdıcım selametim yüce Rabbim:
Sensin Sen, tüm teslimiyetimle
kendimi ve sevdiklerimi Sana sadece Sana emanet ettiğimden de ötesi yok iken
kuş yüreğimle kulluğuma binaen boynum Senin katında nasıl da nasıl da kıldan
ince.
Allah var gam yok mademki…