Renklerden ırak müşküle her
düştüğünde sözcükler varsa yoksa kabrine tutsak bir meal bir merhale.
Kumpanyası şehrin.
Kurada çıkan bir şiir gibi.
Küskün rahlesinde aşkın
Sırdaş iklim gibi.
Ah, hafız…
Atıfta bulunmadığım hayatın
kuytusunda esen o cılız rüzgârım.
Ah, anne!
Mensubu olduğum değil hayatın meczup
bir rüyayım ben sensiz ve sessiz ve zirvesinde hüznün anlatılmazlığın kelamı
anlamadıklarımın beyanı…
Nasıl da nasıl da uzağındayım
kendimin.
Bir gök cismi.
Bir göz taşı.
Bir realite.
Bir aldatı.
Ve nice halüsinasyon gördüğüm yer
yatağında hüznün azadesi ömrün ben ıssızım ben kalender ben hazzında hüznün…
Esen rüzgârın dumanıyım.
Şehrin endamına yenik düştüm.
İnsan olmanın kitabını yazmışken ve
şimdilerde içimdeki yanığı yakardığım kadar Rabbime yerin yarıldığına tanık
yerin acının dibindeyim.
Kıblem mi?
Haznem mi?
Tek hazinem ne mi?
Bir izotop.
Bir yerküre.
Haiz olduğum o tek zerre.
Sensizliğe sancılandığım.
Sessizliğe yaslandığım.
Sesime dahi yabancıyım.
Otağı kurmuştum oysa en tepeye.
Aşkın hicretindeki sanık.
Mevsimin soğuğundaki o yanık izim.
Gizin de sevincinde doğup kendimi
sakladığım ne miydi?
Rengim solgun tutuk nutkum tutulan
dilim tutuşan yüreğim.
Bir metafor idim oysaki.
Bir mizansende saklı.
Kalantor gölgelerin uzağında kaldığım
neydi?
Şimdim yok dünüm yok yarınım yok.
Sensin nasıl ki yoktu onca zaman.
Tek noksanım yok iken.
Tutulan dilimden dökülen o kıvılcım
ve ben günlerdir yanmaktayım seni anmaktayım.
Gözlerim kararırken ve başım
delicesine dönerken yeryüzü dönse ne ki sen eğer ki dönmezsen.
Döndün.
Dönmedim de yolumdan.
Ve o döngü.
Sökülen rütbem.
İzafi bir hayat bir masal bir beyit
bir şiir…
Ah, neyime neyime yazmak evin sessizliğinde
hazzın beşiğinde ölümün eşiğinde gürleyen göğün yağan yağmurun kan donduran
soğuğun endamına yenik düştüğüm kederin kaderin nezdinde solgun yüzüm silik
izim sürgün edilmişliğimle mazhar olduğum acının devindiği kıblemde göçük
altında kalmış nice şehrin acısını paylaştığım kadar acılarımı kimseyle
paylaşamadığım.
Belki de yazmamalıyım artık.
Yazdığım onca yılın ardından…
Yazgıma yandığım yazgımla yağdığım.
Yandığım ateşin feryadından uzağına
kaçamadığım değil asla yalan.
Ben bir meczubum.
Ben dibe çöken tortuyum.
Ben bir minvalim ki.
Rabbime dönük yüzüm oysaki
insanlardan yana yok şansım:
Kalıbımı bastığım kadar yaşadığım
kabir azabım.
Azımsanan varlığım ve yetemediğim
cihan onca insan.
Azlığımla çokluğumu karşıladığım ve
mizacımdan uzak.
Mihrabımda tutsak.
Kıymet bilmediklerinden de öte:
Ben sana mecburum, anne.
Bir düş.
Bir sarmal.
Bir hengâme.
Ötüşen kuşların sesi.
Üstü örtülü kabrin misillemesi.
Yakardığım yâdımsın.
Yandığım bir acının batılısın.
Gökten yere uzanan adımdan da yok
iken ötesi adımla müsemma olmadığım kadar giydiğim işte acının cübbesi hem
cüssem ne ki?