Tartaklanmış bir gülüş olabilirdim
eğer ki çehremde saklı sonsuzluk olmasa.
B/atıl bir düş de olabilirdim içine
düşülesi bir çukur değil bilakis aşkla eşleşen varlığımda saklı tuttuğum umut
olmasa…
Aksayan ayakları iç sesimin bir ömür
dumura uğramışken havada asılı kalası bir basınç gibi yüklendikçe yüklenen dış
sesin maruzatı olsa ne ki ya da olmasa hele ki insan; yaşattığı kadar sevgiyi
sonu gelmez o İlahi Aşkla.
Çehremden süzülen bir nidanın
esintisi çalıntı olmayan güneşin sıcaklığı ve gülüm/süyor olabildiği kadar
insan en kötü gününde bile umudu saklı tutuyorsa.
Sözcüklerim var benim: her biri
çocuğum her biri nice düşün eseri.
İmgelerim var benim: her biri ayrı
bir dünya ayrı bir name soluklandığımda kalemle olan yolculuğumda öylesine bir
coşku ki yazmanın verdiği duygu ve işte soluksuz kaldığım kadar kâh ilham benim
peşimde kâh ben ilhamın.
Göğe takılı gözlerim yerde saklı iyi
niyetim bazen…
Hani, bazen yerle yeksan olsam da
yakutunda aşkın gözlerime dolan yaşın yasın çığlığıdır kalemin muhteva ettiği
sırlarımdır sırra kadem basan dostlarımın da artık yasını tutmadığım kadar
aldığım her yaş şükre vesiledir.
Ruhumdaki teyakkuz.
Yalnızlığımın verdiğim sadakası
saklıdır ruhumdaki rüzgârı içime çektiğim kadar içimdeki ateşi büyütendir hem
muradım hem sevginin varlığı.
Semiren bir gök taşı savurduğum kadar
gözümün yaşını yasımla mukadderatıma denk düşen var olmanın hikmeti ve işte
hicabı yokluğun değilken asla umurumda.
Bir bilinmeze denk düştüğümün ertesi
bilindik duyguları telaffuz ettiğim kadar sevgiyi ve inancı büyüyen bir huzur
gözümde büyüttüğüm insanlardan bana yansıyan o vakur inilti:
Meylettiğim.
Acının sandukasında saklı iken
gizemim.
Mazhar olduğumsa İlahi Aşkın kudreti
ve sicim gibi akan yaşlarımı hidayete teslim ettiğim kadar ruhumu ve bedenimi
istifli anıların uzantısında saklı iken mevcudiyetim ve taş kesen yüreğinden
uzak bir minvalde zalimin, ben eşiğinde renklerin eşlik eden neşemin coşkusu
vuku bulduğu kadar yalnızlığın gölgesi inancın sabrıma ettiği katık ve rahmetin
yağdığı yerin göğün izinde saklı iken yaşama sevincim.
Metruk hanelerden uzak.
Bir meczup iken yaşadığım hayat ne ki
görünenden de öte gözümü kısıp da diktiğimde varlığımı güneşin içimi ısıtan
sıcaklığında erir de erir içimdeki buzdağı köküme sadık olduğum kadar Rabbime
kulluğum ve tasfiye ettiğim tüm olumsuzluklar aşkla rahmetle eşleşen yolcuğumda
beni bana yakın kılan rüzgâr kadar da kim tutardı elimden eğer ki Rabbim
yanımda olmasa?
Bir maruzatım var ya da yok…
Bir mealim değil binlercesine haizim.
Ruhumdaki sarkaç kök saldığım toprak
ve aşkın rabıtası ve idame ettiğim hayatın değişmez rotası.
Gülden bozma değil külden ibaret hiç
değil: yâdımdaki teselli ve işte tecelli eden nicesi aşkla kürediğim yolculuğun
inhisarında kok kömürün yaktığı bir sobadan da yoktur farkım ve savurduğum
kadar dumanımı dualarımda saklıdır hem hayallerim hem umudum.
Köhne bir lahit.
Aşka delalet o sırlı yüreğim.
Simamda oynaşan gölgeler değil asla
bilakis aydınlığımla deldiğim karanlığı ve geceyi gündüz bildiğim bir
yansımadır Rabbimin varlığı beni bana yakın kılan öncemde ne kadar uzaksam
kendimden aşkı şiar edindiğim ilk günden itibaren korlaşan hecelerden sıyrılıp
külümden doğan güllerin dikenine dahi müteşekkirim:
Mademki ismiyle müsemmadır her insan…
Mademki de ismiyle yaşar her insan.
Matemin korunda mabedimin közünde
mahremin özünde saklı tutulası sözcüklerin bir bir eşelediği topraktan çıkan
bir hazine gibi hasretimi sonlandırdığım yetim yüreğimde yatıya kalan umut ve
huzur gibi bazense derviş kimliğimle kapıldığım rüzgârla bir olan her duygumda
ve fikrimde de saklı iken zikrim, zinhar ihanet etmem de içimdeki yaralı
çocuğa.
Bir iklimden ziyade.
Bir ikilemden tutun da savurduğum her
sözcüğe ziyadesiyle müteşekkir olduğum her duyguya ve evrene yalnızlıkla örülü
duvarlarımı aştım da erdim ben hem nihayete hem hidayete ve o nihayet ki:
aslında baş veren bir filizin gülümsemesi ve umudun salkımlarında saklı koruk
üzümler gibi korunduğum kadar Rabbin ve meleklerin nezdinde küstüğüm değildir
de hem bilakis kavuştuğum kendime.
Bilinmezin tevafuk yüklü seyrinde.
Ve o seyrüsefer ki: asaleti hayatın
ve uçuşan ruhların bir olduğu bir coşkuya denk düşen sonsuzluğun iz sürdüğü her
yarım kalan hayalimi de gerçek kılmanın peşindeyim bir o kadar kendimle uzlaşma
faslındayım.
Bir ayağım denizde bir ayağım semada
aslında kanatlarımla savrulduğum kadar beni çağıran rüzgâra da çalım attığım
kadar ışık hızında seviyor ve hayal ediyor olabilmenin de rahmetinde saklıdır
iman gücüm ve dinmeyen sevgim mazhar olduğum kadar varlığın da idamesi elbet
hiçlik makamına ilk gün oturduğum aşkın muhabbeti ve verdiği huzurla eşleşir
benim kâh yürek sesim kâh kalemim.
Saf tuttuğum masumiyetin ve
özgürlüğün de dile geldiği asla sonlanmayan sözcüklerin bir bir zembille indiği
elbet şafağın çağrısı elbet mutluluğun yankısı yaşaran yeşeren gözlerimde
ç/ağladığı kadar sessizlikle raks eden şarkılarım ben ki saf tuttuğum kadar
yalnızlığın sona erdiği bir kavşakta tutulduğum kadar umuda ve İlahi Aşka
tutuşan yüreğimle ve kalemimle varım bu hayatta: ölümüne değil ölümsüzlüğüne
denk düştüğüm yaşama sevincimin günbegün katlandığı ve işte o kat izinde
saklıyım içtenliğin ve itibarın d/okunduğu bir minvalde konum bildiğim iken
Rabbin çağrısı…