Başka isim yakışmazdı, cihanda ismiyle tek.
Onun ismi İstanbul’dur, ezelden ebede dek.
Bozantin, Kostantin ve Âsitân… bilirler onu.
Tarihin her sayfasından, seyreyle İstanbul’u…

On bin yıllık tarih çıkar, İstanbul’un altından.
Üstünde Sultanahmet, değer biçilmez altından.
Saraylar, hanlar, hamamlar… Sanat eseri dolu.
Seyreder Sultan Ahmet, tahtından İstanbul’u…

Cihan sultanı ondadır, gönül sultanı onda.
Akşemseddin, Kanuni ve Eyüp Sultanlar onda.
Haykırdı Sultan Fatih, budur zaferin yolu:
“Ya İstanbul beni alır, ya da ben İstanbul’u!..”

Koca Sinan âşık olur da Mihrimah Sultan’a,
Güneş ve ay inmek ister İstanbul’da cihana.
Mevsimlerden bahardır, şimdi nisanın onu.
Beyazıt Meydanı’ndan, seyreyle İstanbul’u…

Nedim: “Şu şehr-i Sitanbul ki bî-mislü behâdır.”
Der: “Bir sengine yek pare Acem mülkü fedâdır.”
Başka diyarın yakutudur, İstanbul’un bir pulu.
Benliğine değer katar, yaşayan İstanbul’u…

Bir gözü Avrupa’ya, bir gözü Asya’ya dalar.
Gerdanında benleri var, zannetme ki adalar.
Ruhunu almış Avrupa’dan, bedeni Anadolu.
Adalardan görürsün, mehtapta İstanbul’u…

Ayasofya mâbeddir, hangi dinden bakarsan.
Cihanın özü İstanbul, bir pınardan akarsan.
Camileri rahmet dolu, minareleri ulu.
Mahya ışıklarından sereyle İstanbul’u…

Haydarpaşa Garı’nda seni bekler dururdum.
Sana yan bakanın alnından ben vururdum.
Galata Rıhtımı’nda biter, bu aşkın sonu.
Artık aşkım İstanbul, severim İstanbul’u…

Kulak ver Kızkulesi’ne, dalgaların sesine,
Vurulursun Üsküdar’da bir “ney”in nefesine.
Mumlar yanıyor şamdanda, “Lale Devri “ kokulu.
Bir kamış “elif”e döner, sevince İstanbul’u…

Emirgan Koruluğu’nda baharda renk cümbüşü,
Kanlıca’ya götürür bir bülbülün ötüşü,
Erguvanlar arasından ne hoş görürsün onu,
Bir kuşun kanadından, seyreyle İstanbul’u…

Nice anılarla dolu Halim Paşa yalısı.
Salonunda çiğnenendir bir Hereke halısı.
Her nakışı bin hatıra, her ilmeği sır dolu.
Boğaz gümüşten aynadır, yansıtır İstanbul’u…

Kadını Saraylıdır, bazen de köylü kızı.
Her dem senden önde gider, modanın hızı.
Üstat Necip Fazıl’ın dilinde: “Moda kurumlu,”
Zaman akıp gidiyor, tutsana İstanbul’u…

“Altın Boynuz”a bakan, Pierre Loti tepesi,
Adı öyle kalacaktır, hoşgörünün simgesi.
Bir fincan kahve içersin, kırk yıl hatırla dolu.
Falında bir göz çıktı, seyreyle İstanbul’u…


Tanrıdan dileğim ki; canımı burada alsın.
Bir kuşun kanadında, ruhum asılı kalsın.
Bulutların üstünden ben seyrederken onu,
Martıların ağıdında, dinlersin İstanbul’u

İstanbul’um bir çiçektir, kokar sümbül İstanbul.
İstanbul’um bir kuş derim, belki bülbül İstanbul.
İstanbul’um bir gelindir, başında tül İstanbul.
İstanbul’um bir şiirdir, gönlüme gül İstanbul.
Başkentlerin başkentidir, cennettendir İstanbul.

Mustafa İsmet KESKİN


Not: Şiir 2010 İstanbul Kültür Başkenti münasebetiyle düzenlenen şiir yarışmasına katılmıştır. Yarışma mayıs ayının sonunda sonuçlanacaktır. Ayrıca alttaki liknkte bulunan sayfamda şiiri oylarsanız memnun olurum. Sonucu juri belirleyecek ama Antoloji okurları arasında da oylama yarışması var.
http://www.antoloji.com/siir/siir/siir_SQL.asp?sair=58339&siir=1383304&order=oto
( Seyri İstanbul başlıklı yazı şaircesevmek tarafından 25.04.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.