Sondan mı başlasam, yoksa baştan mı?
Vuslatı mı anlatsam, yoksa ayrılığı mı?
Ben anlamış değilim,
Bu bir aşk mı, yoksa kara sava mı?

Önce gözler buluştu, iki yabancı göz,
Diller konuştu ardından.
O yeşil gözlerinde gizemli bir şeyler vardı.
Yeşil gözleri büyüttü sevda çiçeğini
Şimdi anlatayım o yeşil gözlerini
Uçsuz bucaksız bir ormandı sanki
Onu seyrederken kaybolurdum derinliklerinde.
Kendime geldiğimde
Tatlı bir rüyadan uyanırcasına gülümserdim.

Birkaç saatliğine ayrıldım mı yanından
Bir sevda türküsü dolanırdı dilime.
Bir sevda türküsü ki
Yankılanırdı karşı tepelerden...


Gündüzler uzun olsun isterdim.
Çünkü her sabah bir vuslat,
Her akşam ayrılıktı bizim için.
Yaz akşamlarının okşayıcı melteminde,



Alaca karanlıkta,
Hatlar silik bakışlar kısık
Saatlerce seyrederdik birbirimizi.
Yinede doymazdık doyamazdık.
Gerisini geç saatlerin hülyalarına,
Gecenin rüyalarına bırakırdık.

Bazen bir deniz yeli, bazen ay ışığı
Yoldaşımız olurdu.
Bu sevdada sadece gözler konuşurdu.
Diller bir kelime bile etmezdi, lâl olurdu.
Çiçekli elbisesiyle kır çiçekleri arasındaki
Yaban güllerini andırırdı.
Bir arı olmak isterdim,
Bal almak için dudaklarından.
Bir kelebek gibi dallarıyla sarmaş dolaş,
Onda yok olmak istedim.

Dudakları çatlatırcasına soğuk,
Cevizli pınarın suyundan,
Sabah ezanında, alırdı abdestini.
Sonra yönelirdi Rabbine
Esen seher yeliyle
Dalga dalgaydı pembe namazlığını.
Işte o an canlı bir abide olurdu.



Uzaktan süzerdim kaçamak bakışlarla,
Onun salına salına yürüyüşünü.
Her adımını san ki kalbime atardı.
Kanım kaynar kalbimin her atışında.
Bana birşeyler olurdu.

Bir mevsim bitiyor,
Bir aşka daha elveda diyorduk bugün.
Ayrılık vakti gelipçatmıştı
Evet bu gün son gün
Bu gece son geceydi
Hava hasret kokuyordu
Hava hüzün kokuyordu.
Ben ağlıyordum...
Gökte yıldızlar ağlıyordu...
Dağlar taşlar ağlıyordu bu ayrılığa,
Mehtap bu gece silikti
Göz yaşlarımı saklamak için.
Mehtabın silik de olsa aydınlattığı,
Sevda türkülerinin yankılandığı,
Karşı tepeler de ağlıyordu.
Aşağılardan geçen dere şırıltılarıyla
Katılıyordu bu koroya .



Taa uzaklarda bir Yusufcuk kuşu ,
Kendi sevdasını unutmuş,
Ağıt yakıyordu bu ayrılığa.
Bana mahrem olan saçlarını her gün gören,
Cevzli pınar, gümüş tarak
Pembe yaşmak da ağlıyordu.
Mevsim yaz sonuydu
Bir ara bulutlar da tutamamıştı gözyaşlarını.
Ve sabah ezanı
Bizim için okunuyordu.
Garip garip okuyordu müezzin,
Sanki minare ağlıyordu.
Baktım ki o yeşil gözlerde ağlıyordu.
Sanki bin yıllık kuraklığa yağmur yağıyordu.
Ve güller fışkırıyordu topraktan
Kırmızı güller.
Gözyaşları güller üstünde şebnem.
İki sevdalı göz son kez buluştu
İki sevdalı el sonkez sallandı.
Yanaklarımdan kayıp giden iki damla yaş
Toprakla buluşmuştu.
Ufukta kaybolan otobüsün ardından,
Şimdi anladım bu bir kara sevdaydı.
20 08 1997
( Vuslatla Birlikte Ayrılık başlıklı yazı şaircesevmek tarafından 6.08.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.