İnsan, sosyal bir canlı olması münasebetiyle, diğer insanlarla birlikte yaşamak ve beşerî münasebetlerde bulunmak mecburiyetindedir.

Mecburen içerisinde bulunduğumuz sosyal çevremizde, davranışlarımızı tamamıyla kendi irademizle mi belirliyoruz, yoksa muhatabımızın hareketlerinden etkilenerek, kişiliğimize uymayan tepkisel davranışlarda mı bulunuyoruz?

Bunun cevabı her ikisi de zaman zaman gerçekleşiyor olacaktır, muhtemelen.

Lakin, kendi kendime düşünüyorum da olması gereken doğru davranış şeklinin; tepkiselden ziyade tamamen benim kontrolümde, benim kişiliğime münasip bir biçimde sergilenmesi icap etmez mi, diye de sorguluyorum.

Zira, tepkisel olarak, gayri iradi karşımdaki kişi gibi davrandığım zaman, çoğunlukla pişman oluyorum. Lakin olan olmuş, ok yaydan çıkmış oluyor…

Halbuki, tepkisel değil de biraz sakin kalabilip, kendi şahsiyetime uygun olarak, inanç, fikir ve düşüncelerimle münasip söz, tavır ve hareketlerimi tezahür ettirebilsem, arzu ettiğim ve istediğim davranışı göstermiş olurum, aslında. Hem, bu şekilde olduğu zaman bilahare pişmanlık yaşayıp, özür dileyecek pozisyonlara da düşmemiş olurum…

Fakat kolay değil! O kadar çok manisi var ki tahriklere kapılmadan, sükunetini muhafaza edebilmenin. Başta nefsim; bas bas bağırıyor içeriden…

Hele bir de tahrik çok güçlü ise; sinir sistemi adeta zangır zangır zangırdıyor.

O an, içinde bulunduğumuz ortam ve psikolojik durumumuz da davranışlarımızı sergilememizde etkili oluyor.

Stadyumda futbol maçı seyretmeye gitmişseniz, taraftarı olduğunuz takımın seyircileriyle aynı refleksleri gösterir, hep birlikte bağırır, çağırır, yeri geldiğinde hakeme veya rakip oyuncuya küfürü de basarsınız. Öyle zannediyorum ki; Roma devrinde gladyatör döğüşleri yapılan bir arenada olmuş olsaydınız, rakibini esir alan gladyatöre; öldür öldür çığlıkları da atabilecektiniz. Ne feci bir durum değil mi?

Günümüzde, futbol takımı tutar gibi siyasi parti fanatiği olmuş isek; rakip parti için yapmadığımız şey kalmıyor. Yıllarca, kendi partimizde birlikte yol yürüdüğümüz dürüst bir arkadaşımız, karşı partiye geçtiği zaman dünyanın en hain insanı; karşı partideki zalim bir kişi kendi partimize geldiği zaman ise birdenbire muhterem bir kişi olarak kabul edilebiliyor.

Trafikte, hatalı sürücüye karşı tavrımız nasıl oluyor?

Apartmanda balkonumuza sürekli halı silkeleyen komşumuza tavrımız?

Ya da evimizin içerisinde, karşımızda gözlerini pörtleterek bağırıp çağıran karımız/kocamıza nasıl karşılık veriyoruz?

Tahriklerden çok etkilenen bir toplum yapımızın olduğu, inkâr edilemez bir hakikat olarak karşımızda duruyor. Bu toplumun bireyi olarak elbette biz de aynı davranışları sergiliyoruz.

Gelgelelim, düşünen akıl diyor ki; sen, sen olamazsan; toplumda bulunduğun yer acaba kime aittir?

Hem, imtihanda olduğumuzu, her yaptığımızın hesabını ahirette, mahkemeyi kübrada vereceğimizi de asla unutmamamız gerekiyor.

O halde ne olursa olsun, nerede, ne zaman ve hangi şartlarda olursa olsun; kesinlikle, kendi özümüze münasip davranışları sergilemeliyiz, vesselam.

Gürcan Onat, 10.04.2023, 16.30

 

( Ben Ve Davranışlarım başlıklı yazı Gürcan Onat tarafından 10.04.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.