Kirpiklerine As Beni…
İlk satırına başladığımda tahmin
ediyordum da okumakta olduğum kitabın beni can evimden vuracağını üstelik sırf
ben değil bu kitapla yolu kesişen herkesi etkileyeceğinden zerre şüphem yok iken…
Kahramanımız Sabri Bey ve Işıl Hanım
ile olan ilk tanışıklığımız…
Aşkın fıtratına ve mizacına uygun
muhteşem bir başlangıç ve pek de tahmin edemezken bu iki kalbin buluşma
noktasının nereye varacağını…
Sevdalı şehir İstanbul ise harika bir
fon oluşturmuşken bu hikâyeye ve endamlı cüssesi şehrin ve tarihi mekânlarını
da ne güzel irdelemiş değerli yazarımız…
Aniden hâsıl olan bir yolculuk ve
şimdi Diyarbakır’ı tavaf edecektik kalemin de gücünde saklı müthiş bir anlatım
ve tarihi mekânlarını Diyarbakır’ın nasıl da usulca katmış romana Âdem Hocamız.
Hayatın alyuvarları iken duygular.
Akyuvarları ise heyecan ve özlem ile
kesişen yolları iki roman kahramanının.
Bir yandan Sabri Beyin iç âlemine
yolculuk yaparken dünde kalmış olsa da yankısı dinmeyen bir aşkı ne de güzel
gözlemledik ve satır aralarında saklı iken merak duygumuz hararetle bir kitabı
okumak neymiş ne de güzel şahit olduk.
Zaten bu, değil mi olması gereken?
Çok yönlü iken kalem okuyucuyu da
farklı noktalardan vurup odaklanan bir aşk hikâyesi.
Yormadan sıkmadan okuyucuyu mümkün mü
feyiz almamak?
Hele ki kahramanımız İlahi Aşka
yolculuk ederken bizler de onunla beraber hidayete ulaştık hani nerede ise…
İlerleyen satırlarda aldığı üzücü
haber ile kahramanımız ani bir kararla yine İstanbul’a uçtuğunda aklımız da
Diyarbakır’da kalmamış değildi hani.
Yani: Aydın Beyimiz kahramanımızla
yolunu kesişen ve Diyarbakır’ı ve yaralı yüreğini bizlere sunan ve giz dolu
defterini de satır satır uzatırken Sabri Beye.
İkisi de yaralı.
İkisi de âşık.
İkisi de çaresiz bir aşka düşmüş ve
bizler müptelası olmuşken kitabın nutkumuzun tutulmaması imkân dâhilinde miydi
sahi?
Ana gibi yar olmaz ve ilerleyen
zamanlarda aldığı üzücü haber Sabri Beyin.
Annesinin ani rahatsızlığı ile
sarsılan ve bir anda annesini kaybetmenin üzüntüsü ile tüm dünya başına
yıkılmışken…
Ve romanın başından beri bizlere ve
Sabri beye eşlik eden Işıl Hanım.
İş arkadaşı iken kahramanımızın sevgi
dolu benliği ve yüreği ile kapısını da açmışken ardına kadar sevgisinin ve anaç
yüreğinin.
Anaç demek ne derece doğru acaba?
İki evladı olan bir anne ve Sabri
Beye tutulmuş ve en zor zamanında adama destek çıkan güç veren seven kadın
rolünde.
Bir sırra hatta iki sırra mazhar iken
romanımız.
Hem Sabri Beyin unutamadığı Ayşegül
hem de Diyarbakır’da kalan Aydın Beyin de çözülmemiş iken yürek şifresi.
Demlendikçe satır aralarında adeta
Sabri Beyin iç sesi idi zaman zaman esir alan…
Okurken bu emsalsiz eseri ve
esaretine girmek nasıl da olası adına aşk denen o vazgeçilmezin:
Yalnızlığın teamülünde düştü yolum
sana oysaki ben kendimden kaçıyordum mana denizinde saklı hicranım kadar da kat
çıkıyordum kubbeye, dercesine…
Yalındı niyetim ve yalansız madem…
Kucağımda devasa kitaplar görenin
gözüne inanmadığı bir hasretti benimki en çok da huzura.
Deryalardan geçmiştim.
İçimdeki dehlizi mahzen bilmiştim.
Hüznüne sadık bir faniydim ve de razı
gelen kederin.
Vakur ıssızlığın hazanında bahar
bilmiştim gözlerini sonra surelere sığınmıştım ve ezanlarda saklıydı iç sesim
ve bitmesini arzu etmediğim huzurum elbet huzuruna çıktığım Rabbin nezdinde
adeta hiçlik makamındaydım Şems’in…
Ve iklimler devindi.
Aşk boyun eğdi.
Hüzünse kesif sessizliğe katık oldu
ve katıksız sevdiğimiz kadar mutluyduk artık biz kendi yolumuzda.
Manidar bir gülüştü yüzünü aydınlatan
ve hakkaniyetli bir teslim olmuş aşkın rüzgârında üşüyen ama İlahi Aşka
erdiğinde tüm dertlerini unutan o yumuşak esinti…
Demlendikçe kavuşamayanların
hikâyesinde…
Romanın kahramanlarından Aydın Beye
gelince…
Aydın’ın ölüm haberini alan Seyhan.
Bir dalgınlığına rast gelip de
hayatın ruhunu teslim eden Aydın.
Ve Ayşegül…
Ama onlar artık başka bedenlerde
yaşayacaklardı isimleri ile.
İnancın ve tevafukun vuku bulduğu
satır aralarına sığan ne çok dünya ne çok enginlik ve dehşetengiz
imkânsızlıkların sonlandığı hayat hikâyeleri…
Kirpiklerine asılı kaldığı kadını
asla unutmayacak bir adamın hüznü ile çıktığı yolda erdiği nihayet.
Oysaki her bitiş yeniden doğuşa denk
düşmez mi hayat denen iklimde asla da ritüel değildir pek çok şey ne de olsa
her insan evladı biriciktir her insan özeldir.
Ve zaman içinde birbirine yakınlaşan
Sabri ve Işıl özellikle annesinin vefatından sonra içine düştüğü boşluktan
çıkmasına yardımcı seven kadın Işıl.
Her annenin istediği elbette
evladının mürüvveti iken Sabri’nin duyduğu vicdan azabı çünkü annesinin ömrü
yetmemiştir oğlunun mürüvvetini göremeden göçüp gitmişken hayattan…
Bu bağlamda iki yalnız yüreğin
birleştiği ve geç de olsa rahmetli annesine tanıştırdığı gelini Işıl, Sabri’nin
annesinin mezarında tüm içtenliği ile rahmetliye ‘’annem’’ diye hitap etmesi
zaten göstermekte Sabri’nin aldığı evlilik kararının nasıl da isabetli
olduğunu…
Ve ilerleyen satırlarda anlıyoruz ki
unutamadığı ilk aşkı Ayşegül Sabri’nin aslında içine düştüğü amansız hastalık
yüzünden terk etmiştir Sabri’yi ve de yenik düştüğü o nihai son.
İlahi Aşka yürüyen yüce gönüller ve
romanın sonuna doğru ilerlerken bir sır daha çözülüyor.
Aydın’ın mutsuz hayatında unutamadığı
bir kadın ve evet, Seyhan hakkındaki gerçeklere de tek tek ulaşıyoruz ve
devamını da okuyucuya bırakalım diyerek içimiz de acımıyor değil hani ve geç de
olsa haberini alıyor Sabri Diyarbakır’da bıraktığı arkadaşı Aydın’ın acı dolu
haberini elbet eline geçen defterin şifresini çözdükçe bir bir ortaya çıkıyor
gerçekler…
Özel bir kalemden okumaya
doymayacağınızın da müjdesini veriyorum daldığım bu mana âleminden asla da
uyanmak istemediğimi itiraf ediyorum.
Hayat öyle bir han ki…
Aşksa öyle bir kıvanç iken…
O halde sizleri, edebiyat okurlarını
böylesi mükemmel bir atmosfere bekliyoruz: değerli yazar Âdem Efiloğlu’nun
kaleminden müthiş bir roman sizleri bekliyor.
Bu değerli roman, yazarımızın ikinci
yazdığı roman.
Cenin isimli ilk romanından sonra
sizleri bir kere daha hararetle ve umutla kucaklıyor yazarımız ve tadının
damağınızda kalacağı gün gibi aşikâr.
Şair yönüyle de roman içinde güzel
satırlara ve şiirsel bir anlatıma haiz okuyucu bu bağlamda şairlik vasfı ile
roman yazarı kimliğini de ne güzel iç içe geçirmiş başarılı yazarımız…
Haydi, o zaman, değerli okurlar hazır
mısınız zaman içinde günümüzde yaşanan bir aşk masalına bir o kadar tarihi ve
İslami güzelliklerle de bağdaşan satır aralarında eminiz ki; bu romanın öznel
ritmini kolay kolay bulamayacaksanız da başka kitaplarda.
Şahsına münhasır bir anlatım ve öznel
bir ritim sizleri bekleyen ve bilin ki; defalarca okunası hele ki şiirsel
anlatımlarla nasıl da güzel bir edebiyat yolculuğu sizleri beklemekte…
İyi okumalar, efendim.
Ve değerli yazarımızın kalemi daim
olsun ve nicelerine yazmak nasip olsun İnşallah Âdem Hocamıza…