Merhaba kıymetli site dostlarım,
Bir önceki yazımda yer alan “Sağlık
sektörü ve özellikle Şehir Hastaneleri başlığında kaynakları batırdınız, varan
üççççç, “ eleştirisinin izahatı ile devam ediyorum.
Genel anlamda Türkiye dünya
sağlık merkezi olabilecek donanıma ziyadesiyle sahiptir. İnsan kaynağı
fevkaladenin fevkinde kalitelidir, alt ve üst yapıları bir madde hariç
yeterlidir. Böyle kesin hüküm ifade eden “ dir, dır,tir” vb gibi ekleri
kullanıyorum ama bu serbest yazım dilinin bir gereği, değilse sürekli “ bence,
bana göre, düşüncemce, kanaatimce” gibi ifadeleri kullanmam gerekir. Elbette
tüm bu yazdıklarım kendi donanımımın elverdiği ölçülerde benim mesleki
değerlendirmelerimdir, kişisel bakış açım değil.
Günümüz sağlık sektörü
belirleyicileri çerçevesinde gelişmiş ülkeler şehir hastanesi konseptini kimi
istisnai örnekler hariç terk etmiş durumdadır.
Bizim sağlık sektörümüz açısından
da şehir hastaneleri uygulaması çok lüks idi ve gerekliliği ciddi ölçüde
tartışılırdı, bilimsel olarak da halen öncelikler listemizin sonlarında gelir.
Hali hazırda dolu dizgin koşuşturan
iş ve özel hayatlarımız, yoğun yaşam biçimlerimiz her an acil tıbbi müdahalelere
gebedir. Söz gelimi 200 milyon dolarlık tam teşekküllü ve genellikle büyüklüğü
itibariyle şehir merkezi dışı bölgelere konumlandırılan hastaneler yerine,
ölçeği poliklinik ile devlet hastaneleri arasında her biri 10’ar milyon
dolarlık 20 hastane şehrin muhtelif arterlerine dağıtılarak yapılabilirdi. Her
yıl anında/veya çok kısa bir sürede müdahale edilemediği için belki yüz belki
de binlerce insanımız hayatını kaybediyor. Belki trafikte sıkışıyor
yetişemiyor, belki en yakın hastaneye kilometrelerce uzakta, belki kanama
durdurulamıyor, belki ambulansta şok cihazı yok veya yetersiz vs vs. Bu
durumdaki hastaları en azından bir an önce ilk kritik müdahalelerinin yapılabilmesi
için orta ölçekli bir sağlık merkezine yetiştirebilmek gerekiyor. Gelişmiş
ülkelerin yapılanmaları da hep bu yönde.
Müşterilerim içerisinde yatırım
finansmanı yönetimini yaptığım 15’in üzerinde hastane var, yani ekonomistliğimin
yanı sıra bu alandaki gerekliliklere dair de bir tutam tecrübem var, hem yurt
dışı hem de yurt içi sektörde. Bu nedenle bu madde’de coştum biraz : )) Ülkemizde
normal dönemde yeterince tam teşekküllü hastane ve personeli mevcut idi, yani
şehir hastanelerine öncelik vermek gerekmiyordu, bilimsel bir tabanı yok.
Lakin ulus olarak cümlemiz
Rabbimin sevgili kullarıyız ki zamanlaması itibariyle bu her haliyle yanlış
yatırımlara tam da zamanında kavuşmamızı nasip eyledi. Zira salgın
hastalıkların bir numaralı gerekliliği şehir hastaneleri konseptinin hayata
geçip tamamlanmış olmasıdır. Yüce Yaratan lütfetti normal zamanda yanlış olan yatırımları
doğru zamanda hayata geçirdi. Şükürler olsun. Bilim sadece bir araç, hükmedici
gücü yok.
Dolayısı ile milli sermayenin kısa
vadede verimli kullanılmadığı yönünde ciddi ve haklı eleştirilere rağmen bu
konsept binlerce insanımızın hayatını kurtardı, hiçbir verimlilik hesabı insan
canından değerli olamaz. Böylelikle iktisadi anlamda da akıllara zarar bir
fayda hasıl oldu.
Sağlık sektöründe dört dörtlük
bir yapılanma için halen muhtelif yerleşim noktalarına yayılmış orta ölçekli
hastane gerekliliğimiz sürmektedir, bunu da belirtmekte yarar var.
Ez cümle hangi açılımdan gelir ise gelsin sağlık sektörümüze iktisaden veya siyaseten dil uzatmak hakikaten ayıpların en büyüğüdür. Halimize yatıp kalkıp şükredelim. Demek ki arada bir böyle hatalarda da var bir hayır : ) Dostlar benim yazım dilimde tek tıklı gülücük işareti mutluluğu, çok ve uzun tıklı gülücük işareti muzipliğimi ifade eder, biline : ))))))))
Şimdi de geldik belki pek
çoğunuzu şaşırtacak baştan sona yaşanmış, her harfi gerçek bir anıma. Tabii ki
konumuzla ilgili.
Annem geçen yıl rahmetli olduktan
sonra babamı yanımıza aldık, Allah başımızdan eksik etmesin, anama da rahmetler
eylesin. Beş altı ay önce babam müthiş bir diş ağrısına kapıldı, birkaç gün
ilaç vs ama dinmedi, çok ciddi acı çekiyordu. Yahu bir kliniğe götüreceğim ama
zaten 86 yaşında çok zor yürüyor, üstelik klinik ve hastane ortamları corona
kaynıyor, henüz aşıları da tamamlanmamıştı. Birkaç klinik ile görüştüm –
söylemesi ayıp ciddi muayene rakamları da teklif ederek – kimse evde tedaviyi
kabul etmedi. Artık son çare hastaneye götüreceğiz derken bu telefon görüşmelerimde
bir hemşire “ evde sağlık hizmetleri” diye bir uygulamadan bahis etti. Hemen
daldım internete okudum, yaklaşık on yıldır uygulamada imiş, sağlık hizmetleri
diş çekimini ve tedavisini/operasyonunu da kapsayacak şekilde ihtiyaç duyan yaşlılara
evde sağlanıyormuş, üstelik bila bedel, tamam para pul düşünmüyoruz da bunu
yazıp hakkını vermesem olmaz. Üstelik sigorta, emeklilik sandığı vs de
sormuyorlar. Hemen ilgili numarayı aradım, durumu anlattım, hemen ilgilendiler,
aciliyetini belirttim. Ertesi gün geldiler, kapıyı açtım, bir anlık refleksle
iki üç adım geriledim. Saylonlular evi bastı dedim : )))))) Dört kişi
başlarında astronot kaskı, Armstrong gibi giyinmişler, ellerinde de ben diyeyim
100 kg, siz deyin 200 kg azman boyutlarda 7-8 valiz, bilim kurgu filmlerindeki
metal taşıma çantalarına benziyor, selam verip daldılar eve. Bizim evin kedisi
Pakize anında arazi : ))) Vallahi babamın oturduğu odayı 10-15 dakikada kliniğe
çevirdiler, kanamayı durduramazlarsa diye müdahale birimi kurdular, aşağıda tam donanımlı bir ambulans bekliyordu. Beş
dakika içinde babam zerre acı çekmeden operasyon tamamlandı. Bir saat
içerisinde ve bir gün boyunca neler yapmam gerektiğini bana anlattılar, steril
sarf malzemelerini yedekleriyle birlikte bıraktılar ve gittiler. Şaka gibi ya…
Allah razı olsun hepsinden ve bu hizmeti akıl edenlerden… Ne diyeyim ki…
Şükrümü ve minnetimi ifade edecek kelimeler bitiyor.
Yazı dizim okuyanı sıkmasın babında hep ekonomi anlatmamakta fayda var, de mi ama?
Arada muziplik yapsam da yine bir şekilde gözlerim ufaktan dolacak gibi.
Kaçıyorum gali : ))))
120 milyar dolar da geceyi beklesin artık : ))))
Cümleten selam ve saygılarımla.
çağatay