Günün naaşından aklımda kalan kuru sıkı bir cümle yine nazarında aşkın bir kerevite çıkması beklenen…

 

Hidayetin kursağımda takılı kaldığı, asalet erbabı bir kimliği sonlandırmaktan mesul…

 

Kanayan yaralarımdan boca ettiğim hüzne delik deşik bir şemsiye ile sahip çıkıyorum. Kundaklanan rehavetime de hürmet ediyorum aklım sıra.

 

İki cambaz ipte yürüyüp gidiyoruz. Solumda yangınların mağduruyum, sağımda sığındığım kelamın hüznü asılı.

 

Kem gözlerden nem kapan yasım.

 

Şerrinde bile hayra yorduğum ölü yarım.

 

Yarınlarım iken teyakkuzda ölü imlerle sarhoş bir günceyi imzalıyoruz peşi sıra kelamın sırrına vakıf bir yatır kadar nasiplenmeyi bekleyen yalnızlığım.

 

Kara lanetinden uzağım nefretin. Sevgi mağduru bir ölü olma düşüncesine bile sıkı sıkı sarılıyorum. Kurduğum saatine uyanmaktansa uydurduğum bir masalda kurgulu bebek misali kahkahalarımı gizleyebilirim eğer ki yanı başımda ağlıyorsa koruyucu meleklerim.

 

Zamanı delebilirim amansız aslında pabuç bile bırakmam iblisin lanetine.

 

Dokunaklı bir şarkıdan da nemalanabilirim sonra da soluksuz kalırım aşkın hidayete ulaştırdığı o dönemeçte ölüme dünden razıyım.

 

İri kıyımlardan geçen düzenek.

 

Şerrine lanet tümceler konduruyorum yine iblisin günahlarına ortak münafık ahalisinden kaçışım.

 

Asaletin biri bin para/ymış… annem öğütledi yine: susmaların göbeğinde ince uçlu şiirlerimin kucağında doymaz bir sefilim aşka.

 

Varsa yoksa aşk/mış diyenlere inat daha çok seviyorum ve sefil varlığımla edindiğim rütbeye de toz kondurmuyorum.

 

Hüznüme kefilim, baylar, bayanlar.

 

Aşkıma sahip çıkacağım kanımı son damlasına kadar, siz yüreksiz hanımlar… demem o ki; sevmekten elbet ölünür/müş. Önce seversin sonra da bir kurşuna rağbet etmesen de kundaklanır varlığın.

 

Dirayetin sınandığı… vekaleten sevdalıyım nicedir.

 

Sevmelerden yana derdi âlemin ne de olsa kursaklarında takılı kalmış her birinin.

 

Şehveti öngören ya da cinsel ayrımcılık yapan beyanlarıyla canlı türünün son örneğiyiz vahşette ve katliamda.

 

Sevmekten öte yol var mı, diyenlere ikinci seçenek sunulur ama aşkın gözü karadır, diyenlere de duyurulur.

 

Kılıcımla içimi yardım bu gece. Tek leşim yine kendim. Kundaklanan da kundaklayan da benim… bir gölgemi öldüremedim ki lanet olsun.

 

Kurda kuşa yem olmaktansa kurda kuşa sahip çıktım çıkalı adım da çıktı. Adım çıksın canımsa çoktan çıktı.

 

Börtü böcek istilasında benliğim. Aşka hürmeten büyüyen içimin balonlarında infilak eden dolunay bile yıldızlardan dertli.

 

Ufak sevinçlerini hibe etmiş ama mutlak mutluluğun ne anlama geldiğini bilmeyen yeni yetme mutluluk benzeri seslerinde ne buluyorlarsa gülecek…

 

Beti benzi atan kasvetli şafak. Gün doğmayı reddetti edecek aslında ihbar etmek lazım yine de beklemekten yana seçimim.

 

Bir sağanak daha beklemede.

 

Kuluçkaya yatan kötülük erbabı kâbuslardan alacaklı tüm rüyalarım aslında her izlekte dünün yansıması sonra da yarınsızlığını sorgulayan kim ise yine çocukların ölü bedenlerine bile sahip çıkmayan münafık vecizeler…

 

Kaydıraklarda asılı anılar var. Annelerin kürediği yankıları var yaşanmamış çocukluğun kayıp masumiyetini dahi mimleyen…

 

Sus’lara gebe yine evren.

 

Sözüm ona yeni yıl randevusuna gecikecekmiş belli ki o daha şimdiden muzdarip.

 

Kanlı eski yılın mağdur perileri, yalan seyri, kaçkın geyikleri ve biz aklı evvel faniler.

 

Zarın hangi yüzünde yedi saklıysa yeni yıl da mutluluk getirecekmiş.

 

Kör cahil isyanlarım.

 

Kara kuru kızlar yine kocalarını fallarda arayan.

 

Yeni yetme kızlar hani neredeyse firar ettiklerini yedi düvele duyuran.

 

İsyanda bir kadın. Adın ne, diye soran bir muhabir.

 

Kaynakçam iç sesim madem…

 

Kör kurşun az sonra delip geçecek bizler de kına yakacağız.

 

Kına organizasyonu yapan şirketlere duyurulur.

 

Yıldızları kayıp otellerde verilecek partiler. Ah, biz Pişekâr kullar ki kayıplarımıza değil sahip çıkmak yeniden kaybolmak adına sıraya girmişken…

 

Şimdilerin suskunu, dünlerin mağduru, yarınların peşin ödenmiş yalanları…

 

Kuluçkada yeni yıl sözüm ona. Mutluluk ısmarlamış kayıp Noel Baba: artık yılın üç yüz altmış dört gününde nerede kundakladıysa eski yılı.

 

Sıfatlar araz yüklü.

 

İnsanlar hepten arızalı.

 

Ya, ben mükemmel miyim? Hâşâ, Rabbim.

 

Ama Asmalı Konağın son mültecisiyim ve Susam Sokağından bir zamanlar yolu geçmiş erişkin bir çocuk.

 

Lav ettiğim mutluluğa elveda. İyi de ne zaman sahiptim de uğurladım?

 

Şakıyan bülbüllere eyvallah. Ne de olsa bir gül’üm.

 

Aklımın rahvan kuytularında detone sesli şarkıcı kadınlar hepten infilak etti o iri bedenlerini sokmaya çalıştıkları giysilerden fırlayan uzuvlarına bakıp bakıp da iç geçiren şehvet düşkünleri.

 

Küskün müyüm? Asla.

 

Ama inanmıyorum artık yalanlara.

 

Kendime de inanmıyorum ne de olsa ben de çiğ süt emdim. Hem de şekersiz ne de olsa şeker yüklemesi yapılmadı anneme hepten ifrata kaçmış kaçkın fanilerden düşen payıma neyse. Sonunda kalan aklımı da esir bıraktım dünde. Bu gün ise muğlâk bir gölge tadındayım.

 

Göz süzen aşüfte rediflere bakıyorum da ve de cinaslı kafiyeli sevdalara.

 

Birbirine methiyeler düzen sevgililer sonra da aşkına rahmet okuyup aşkın da heba olmasına izin veren şehla bakışı satırlarda ben hala kazan kaldırmanın verdiği hassasiyetle bocalarken ve içim içimi yemezden önce içimi dışa çevirdiğim, dışımdan içime bomba efekti yapan ahenksiz yankıları yine dış dünyanın.

 

 

( Gün Doğmayı Reddetti başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 19.12.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.