İnsan kendi yazgısını tasarlayıp yaşantısına uygulayabilir. Ancak, bu yazgı meselesi hepten de irademiz hükmünde değil tabi. Ayrıca her insan kendi eseri olacak yazgıyı tasarlayıp yaşamaya farklı erişkinlik zamanlarında başlayabiliyor. Yazgının yarıya yakını soya çekim; bir çeyreği de içinde var olunan koşullara bağlıdır. Kalır geriye bir çeyrek. İşte insan o bir çeyreklik yazgıyı tasarlayabildiği ölçüde özgün yaşamış olabiliyor. Kendini bilmişlik içinde bir çeyreklik yazgısını tasarlayıp somut yaşantısına uygulayan kişi özgün kimliğiyle ölmüş olur.

Bu öyle küçümsenecek bir çeyreklik değildir; çünkü insan özgün yazgısını egemen kıldıkça diğer kendiliğinden olan yazgıların yaşamsal nitelik etkisi gittikçe zayıflar. Zorluk nerede peki? Zorluk, insanın öğretilmiş bilincinin dışına çıkıp kendini bilir olabilmesindedir. Her şeyden önce, insanın kendini bilir olmadan tasarlayacağı yazgı kendine özgü olmayacaktır. Olsa olsa var olan doğal ve toplumsal yazgısına bir çeşitleme eklentisi olacaktır.

İkinci aşamadaki, yani özgün yazgının uygulanım aşamasındaki zorluk ise çevresel uyum güçlüğü olacaktır. Özgün olan genelde kendiliğinden var olanın gözüne batar; var olan yaşam düzenini bozacak bir tehdit algısı yapar. Bu yüzden özgün yazgılar çoğunlukla yalnız yürürler. Özgün yazgının en güçlü koruyucu kalkanı laik demokrasi kültürünün toplumsal gücüdür. Buradaki laiklik asla sadece din bağlamlı değildir; diğerlerine saygıyla var olabilen tüm yaşam biçimlerini içerir.

Zaten hiç kimse yazgısının tümünü kendi yapabilir değildir. Her şeyden önce soya çekim ve içine doğduğu varoluş koşullarını yok sayamaz. Yazgılar içinden yazgı seçmek özgünlük yapmaz. Kişinin hangi hayat yolunda ilerleyeceğini seçmiş olması onun kendine özgü yazgı yaptığı anlamına gelmez. Çünkü yolu yapan kendisi değildir. Hem yolunu yapıp hem yolunda özgün adımlarla yürüyen insan pek enderdir.

Benim üstünde durduğum yazgı niteliği bilincinin bilincine ermiş herkesin yapabileceği türden olanıdır. Doğrusu önemsediğim şey, kişinin yürüyeceği yolu yapmasından çok önündeki yolda nasıl kendi gibi yürüyebileceğinin bilincini yapmasıdır. Bu da ancak insanın dışarıdan ve iç duyumlarından zihnine yüklediği bilinci sorgulamasıyla olasıdır. Yani önce kendini biliyor, sonra yaşam yürüyüşünün kendine özgü yazgısını yapabiliyor. Eğer çevreyle uzlaşma varsa yazgı kendine özgü sayılmaz. Ancak, varoluş nedeni olmuş vazgeçilemez çevreyle zorunlu uyum ayrıdır; o uzlaşma değil varoluş dayatmasıdır.

Hiçbir özgün yazgı diğer yazgılardan tam bağlantısız tek başına yürütülemez. Kol kola yürünür olmasa da ortak yazgılar doğal ve toplumsal varoluşun kaçınılmaz bir gerçeğidir. Bağlantılık bağımlılık olmadıkça özgünlüğü bozmaz. Doğrusu, ortak yazgılar içinde kendime biçtiğim özgün yazgı kadar bireysel varlık niteliğimi yükseltebilirim.

Geçmişi değiştirilemez yazgım saymalıyım. Ancak aynı yazgıyı geleceğe taşımak zorunda olmadığım bilinciyle geleceğimin özgün yazgısını tasarlama gayretinde olmalıyım. "Kader gayrete âşıktır"...

Muharrem Soyek
( Özgün Yazgı başlıklı yazı M. Soyek tarafından 19.12.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.