Sakıncalarını bilip bilmeden yaşamak.

 

Durağan kıyısında hayatın, mutluluğa nazire eden cümlecikler tıpkı etrafımda fink atan insancıklar misali.

 

Telaşlarımı boyuyorum kat ve kat sonra da insan izleklerine sığınıyorum.

 

Ben gibi safkan.

 

Ben gibi safın önde gideni.

 

Ve hala umut besliyorum üstelik kör topal karda yürüyüp fersah fersah iz bıraktığım.

 

Oysaki tek izim olmalı yazdıklarım: üstelik izin almadan kimseden ve yine Allah sayesinde ruhumun şifa bulduğu.

 

Kargacık burgacık cümleler çalıyor kapımı ve her birini hizaya sokuyorum sonra da dolduruşa gelen kim ise tek ses etmeden kaçıveriyor.

 

Korkutucu olduğumu çok yeni öğrendim aslında Allah’tan başka hiç kimseden ve hiçbir şeyden de korkmazken.

 

İflah olmaz bir hayalperest hele ki terennüm yüklü heybesinde ara sıra çatık kaşlı fermanları da olsa.

 

Dediklerimin yalancısıyım ve sevdiklerimin de gönüllü bekçisi.

 

Ne yani, oturup gözyaşı mı dökeyim durduk yere hele ki her niyazımda İlahi Güç ile pay ederken niyazımı tüm yaşlarımı tek tek sağaltıyorum ruhumdaki ninni ile.

 

Ben söylüyorum, O dinliyor.

 

Ben susuyorum, O konuşuyor.

 

Geçenlerde bir dosta serzenişte bulundum: Neden insanlar gökyüzüne bakmıyor, derken gülümsedi ve sordu:

 

‘’Ya sen?’’

 

Her daim hele ki acıdıkça ve acıktıkça zira ruhumu besleyen hep acı hele ki müridi olmuşken bir ömür boyu.

 

Sonra okuldaki bir anı’mı pay ettim onunda ve hayatımda ilk kez, onun gülümsediğine şahitlik yaptım.

 

Aldığım tepki yine benliğimin sunumunda adeta evrenin cevabı idi.

 

Kayıtsızlığı insanların en berbat ve detone şarkı. Bir küfrü bile yeğlerim karşı taraftan bu anlamda sessiz kalmak benim için bir külfet zira biliyorum karşımdakine vereceğim acıyı ve kimseyi acıtmak istemiyorum bu bağlamda içim kanasa da ses etmeden duramıyorum.

 

Pervasız cümleler kurmak istiyorum bazen lakin edebiyatın şanına yakışır mı, demek geliyor içimden bu sefer imgeler yetişiyor imdadıma tıpkı Yaradan’ın bana gönderdiği işaretler gibi.

 

O’nu sevmek her şeyin çok üstünde aslında kendime olan saygı ve sevgimin de pekiştiği belli ki rahmeti inancın her ne kadar mutluluğun izdüşümünü tam anlamıyla izah edemesem de.

 

Dünyayı bir elma bellediğim o ilk gün ve hayatı tam da ortasından ikiye böldüğüm.

 

Yarım, gerçek hayat diğer yarım, sanalın uzamında sesimi duyurmakla iştigal ettiğim edebiyatın alacalı bulacalı dünyası.

 

Zafiyetleri insanoğlunun hele ki göstermekten imtina ettiği ve benim yörüngemdeki salınımım sonra da ekvatora düşmüşken yolum meridyenler ve paraleller sayesinde ışın hızına tekabül eden iç sesim.

 

Sevmekle iştigalim ve yine içimdeki mızmız çocuğu susturmakla hele ki yenildikçe ayakta durmak adına tabanlarımı aşındırdığım.

 

Varsın ihlal edilsin sınırlarım…

 

Sevecek nedenim mi yok?

 

Sevgiyle kalın.

 

( Sevecek Nedenim Mi Yok? başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 1.08.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.