Batı denen gerzekler güruhu Türkiye’yi doğudan ve batıdan
kuşatmak için inatla ve ısrarla her yolu deniyor. Bu ısrar ve inadından asla
vazgeçmiyor ve vazgeçmeyecekler de... AKPM güya Avrupa değerleriyle (değersizlikleriyle)
bizi sınamaya tabi tutuyor. Irak ve Suriye’nin kuzeyinde PKK (Kürt devleti adı
altında ama Kürt devleti değil…) devleti kurmak için bastırıyor…
Sözde dünyanın en büyük süper gücü, erkeklik edip adam gibi bir
türlü karşımıza çıkamıyor veya çıkamıyor. Para ve eronilerle satın aldığı, her gün
bir farklı isimle karşımıza çıkarak bize terör örgütleriyle saldırmaya devam
ediyorlar
TSK’nın yerle bir ettiği PKK-PYD-YPG’nin mevzilerini, bölücü
örgüt militanlarıyla birlikte inceleyen ABD’li komutan oldukça endişe
yaşadığını beyan etmekteymiş! ‘Niye endişe ediyorsunuz?’ diye sorulduğunda; anlattıklarının
perde gerisinde ‘yürütmekte olduğumuz terör faaliyetlerine mani oluyorsunuz’ anlamı
çıkıyor.
‘PKK (yumuşatılmış ismi PYD-YPG) ile DEAŞ’a karşı birlikte
mücadele ediyoruz’ diyorlar. PKK’nın da, PYD’nin de, DEAŞ’ın da ABD’nin terör
örgütleri olduğunu bilmeyen veya bilmezlik salaklığına yatanlar elbette
olabilir… Bu gün PKK-YPG’nin ana omurgasını ABD-İngiltere-Rusya-Fransa ve
Almanya ajanları/diğer adıyla özel kuvvetler adamları oluşturur. YPG’nin
elebaşları, hatta İngiliz ajanı olan Salih Müslüm’de dahil her hafta İncirlikte
yiyip içer ve toplantı yaparlar.
Yanı başımızda bir tiyatro oyunu oynanmaktadır. Altı yıl
geçmesine rağmen İŞİD azalacağı yerde çoğalmıştır. ABD bombalamadan önce İŞİD
unsurlarını uyarır, boş alanlar bombalanarak martaval okur. DSG unsurları Fransa
tarafından oluşturulmuş birliklerdir.
Ama artık Türkiye kül yutmuyor. ABD paralı askerleri olan militanlarının
bu hava saldırısında ölmüş olmaları ABD ve bu işin arkasında olanları üzmekte, Türk
milletini ise sevindirmektedir.
DEAŞ terör örgütüyle mücadele etmek için, yine bir başka terör
örgütü ile iş birliği yapıyor veya yapma ihtiyaç duyuyor. Türkiye de bunu yerse
tabii… Öyle anlaşılıyor ki zırvalamaları tevil götürmez türünden...
ABD’nin asıl endişe kaynağının ne olduğunu beşikteki çocuğa
kadar herkes biliyor. Menbiç’te yuvalanmaya çalışan PKK-PYD-YPG militanlarını,
Türkiye’ye karşı korumak için; bir taraftan ABD ve diğer yandan Rusya’nın,
alelacele buraya özel kuvvetlerini göndererek vaziyet almalarının, ne manaya
geldiğini anlamamak mümkün müdür?
Bu bölgede, Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’de kurmak istedikleri PKK
(Kürtlere ekmek yok) devletinin altyapısını hazırlamaktır. Bu kadar açık ve nettir.
Türkiye ise bu kumpasa izin vermeyeceğini her vesileyle kesin biçimde
seslendiriyor. Batının endişesini elbette anlıyoruz. Türkiye’yi doğudan ve batıdan
kuşatarak bazı şeylere razı etmek için her yolu deniyorlar. Ve de denemeye
devam edeceklerdir.
Batı cephesi epey zamandır oldukça hareketliydi. Avrupa Konseyinin
anayasal konulardaki uzman organlarından Venedik Komisyonu, Mart raporunda,
Türkiye’de muhalefetin anayasa değişiklik paketine yönelttiği bütün
eleştirileri tek tek sıralayıp durdu.
“Önerilen sistem ülkeyi otoriter ve kişisel rejime
dönüştürebilir…” Türkiye’deki kapıkulu askerleri CHP ve HDP de aynen böyle söyletiyorlar.
“Avrupa standartlarında hazırlanmayan bu değişiklik, Türkiye’nin
demokratik anayasal geleneğinden geriye doğru atılmış bir adımdır. Demokratik
Başkanlık sisteminin özelliği olan kuvvetler ayrılığı mantığı ile bağdaşmayan
bu değişiklik, parlamentoyu da marjinalleştirir. Referandum ya OHAL sona erene
kadar ertelensin veya özgürlükler üzerindeki kısıtlamalar kaldırılsın…” diyor.
Adamlar eski Türkiye özlemiyle yanıp tutuşuyorlar.
“Avrupa
Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatının (AGİT) referandumla ilgili ön raporunu PKK
ağzıyla yazıyorlar. Esas rapor Türkiye’nin tepkisi ölçüldükten sonradan gelecekmiş! Kapıkulu askerleri
ve ekiplerinin söyleyebildiği veya
söyleyemediği her ne varsa, hepsini bu ön rapora iliştirmeyi ihmal etmemişler…
Ardından Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinin (AKPM); iki
gün önce almış olduğu, Türkiye’yi yeniden siyasi denetim sürecine alan kararı
geldi. Anlaşılan kaşınmaya
devam ediyorlar…
ABD kendi içinde kendi açmazlarıyla güç denge savaşları yaşamaya
devam ediyor. 2017 ve 2018 kendi içinde yaşayacakları hengame ile dışarıdaki
operasyon gücü azalacak, belli bir oranda zayıflayacaktır.
ABD’nin arka bahçesi Avrupa’da, ABD’den çok farklı bir yanı
yoktur. Şu anda Çin ticaretini Dolar yerine Altın ile yapmak üzere çalışmalar
yapıyor, Rusya’da fırsat bu yönde kolluyor. Çin’in elinde ABD’ni yerle bir
edecek (1,5 milyar dolarlık Amerikan hazine senedi var) bir güç var. ABD yaşayabilmek
için yeni kaosları denemekten çekinmeyecek kadar agresifleşecek gibi görünüyor.
Şu anda ABD, Avrupa, Rusya ve Çin masada ve fillerin
tepişmesinin zamanı ise çok uzak değil… Geçen günlerde ABD uçakları, Suriye
sahasında Fransa’nın özel ajan kuvvetlerini vurarak öldürdü, Fransa gıkını bile
çıkaramadı.
Türkiye’de ki üniversitelerde ve gezi sokak
olaylarında görev yapan on sekiz Alman ajanı tutuklanarak Almanya’nın sokaklardaki
eylem gücü zayıflatıldı. On sekiz ajanlarını içimizdeki katakulli hakim adamlarıyla
on üçü Yunanistan üzerinden Almanya’ya kaçırıldı. Onlar deşifre oldukları için
Türkiye’ye gelme durumları çok zordur. Diğer içeride yatan beş ajan için iste
Türkiye’ye karşı oynamadıkları oyun yok gibi… AG-İT ile AKPM’de bu oyunlarının
bir parçası durumundadır…
Ama sorun değil… Türkiye artık kendi rotasını belirleyen bir güç
olma yolunda hızla ilerliyor. Rahatsızlıklarının
başında da bu geliyor. Biliyoruz ki gelecekler… Yel olsalar kayadan ancak toz
alıp giderler…
Eğer Türkiye İncirlik’i işlemez hale getirmeli veya kontrol
edebilir bir statüye geçmelidir… İncirlik çökertilirse NATO’nun ve dolayısıyla
ABD-İsrail’in Türkiye’deki gücünü büyük oranda kaybedecektir.
Türkiye’deki FETÖ yapılanması üç farklı sistemde çalışmaktadır. Vitrindekiler, onlara destek verenler ve sistemin gizli merkezinde yer alanlar… Vitrindekiler ile onlara destek verenler her ne kadar büyük yara alsalar da sistemin içindeki gizli olanlar hala yaşamaktadır. Bu ahtapotun gizli sistemi çökertilir ise özellikle ABD-İsrail-İngiltere ve Almanya’nın eli zayıflayacaktır.
Türkiye’deki terör örgütlerine lojistik destek sağlayan Belçika-
İtalya- ve Fransa da birkaç adım geride duracaktır.
Biz istesek de istemesek de savaşın ortasındayız. Bu oyun şöyle
veya böyle sürecek… Büyük güç olmak; ekonomi ve ordu şarttır. Hava puslu, oyuna
gelmeden ülkenin geleceğine sahip çıkmak gerekiyor. Oyun sandığımızdan çok daha
karışık… Kimin evet veya hayır dediğinden çok daha büyük boyuttadır… 16 Nisanda
kimse kaybetmedi ve kimse zafer kazanmadı. Türkiye yeni hedeflere doğru yelken
açmaya hazırlanmaktadır. Ve hepimiz aynı geminin içindeyiz. Ve hep birlikte küreklere
asılmak gerekiyor.
Türkiye daha yolun başındadır ve gidilecek çok mesafe vardır.
Türkiye küresel güçlerin yolu üzerindedir ve mecburen yolları Türkiye üzerinden
geçmektedir.
Ant-260417