Amerika yapılan
Başkanlık seçimlerini Cumhuriyetçi Parti adayı emlak zengini iş adamı Donald TRump,
seçim öncesinde basına duyurulan tüm anket hilelerini boşa çıkararak yarışı,
rakibi Demokrat Parti adayı Hillary Clinton’ın önünde tamamlayarak ABD’nin 45.Başkanı seçildi.
İki dereceli
Başkanlık seçimlerinde Trump 279 delege alırken, Clinton 228 delegede kaldı. Trump’ın
seçilmesi Demokrat seçmenlerde büyük bir tepki ve korku yaratırken, sosyal
medyada “Hes not my president/Benim başkanım değil” etiketiyle Trump
karşıtı büyük bir kampanya başlatıldı. New York, California ve birçok eyalette
Trump aleyhine sokak gösterileri düzenlendi.
Başkan seçildikten
sonra; “Tüm Amerikalıların Başkanı olacağım” sözünü verdi. “Make America great
again/ Amerika’yı yeniden büyük yapacağız” sözleriyle başlattığı seçim
kampanyası sırasında söylediği çelişkili ve anlaşılamayan sözleri
nedeniyle endişe uyandırmıştı. Diğer yanda renkli kişiliği ve gaflarını ilgiyle
takip eden bir kitlesi de vardır…
Seçilmesini
izleyen 12 saat içerisinde; İsrail devletinden üst düzey bir yetkili “iki
devletli çözüm” ve Filistin Devleti projesinin rafa kaldırıldığını açıklamıştır. Amerika'daki başları kapalı bazı Müslüman kadınlar hissettikleri sosyal
baskılar nedeniyle endişe duymaya başlamıştır. ABD ve dünyada finans
piyasalarında büyük kayıplar yaşanmıştır. Rusya’dan Trump’a yönelik destek
mesajları yayınlanmıştır. ABD’den yapılan yoğun başvurular nedeniyle Kanada
göçmenlik sitesi çökmüştür.
1946 tarihinde New
York'un Queens ilçesinde doğan Donald John Trump, anne tarafından İskoç ve Alman
asıllı Amerikalı bir aileden gelmektedir. Alman köklerini hatırlatmakla gurur
duyduğunu da söyleyen biridir. Göç konusunda son derece sert tutumlarıyla tanınır.
İkinci kuşak bir Amerikalıdır. Büyük annesi ve büyük babası Almanya’da doğup,
sonradan Amerika’ya göç etmiş kimselerdir. Bir emlakçı olan babası Fred Trump,
emlak işleriyle uğraşıyordu. Ve zaman içerisinde Almanya ve New York’ta yaptığı
yatırımlarla çok zengin bir kimse haline geldi.
Zenginlik
ortamında şımarık yetişen Donald, babasının kendisini disipline etmek istemesi
nedeniyle 13 yaşında New York Military Academy (NYMA) adlı askeri liseye
yazıldı ve buradan mezun oldu. Daha sonra Pennsylvania’daki Wharton Koleji’nde
ekonomi lisans eğitimi alan Trump, akademik olarak başarılı bir öğrenci değildi.
Babasının işine
devam etti ve işleri daha da geliştirerek zengin ve önemli bir işadamı haline
geldi. İş hayatı boyunca birçok defa iflasın eşiğinden döndü. Sert patronluk
tarzı, çılgın özel yaşamı ve vergi sorunları nedeniyle Başkanlık kampanyası
döneminde rakipleri tarafından çok sert şekilde eleştirildi.
Trump’un bazı televizyon
programları sayesinde ABD’de kitlelerce çok iyi tanınan ve Başkanlık kampanyasında
tanınmışlığını oya tahvil etmiştir.
Bugüne kadar üç
evlilik yapmıştır. Bu evliliklerden 3 erkek ve 2 kız olmak üzere toplam 5
çocuğu vardır. 1977 yılında atlet ve manken Ivana Zelníčková’yla, 1991 yılında televizyoncu Marla Maples’la
2005 yılında Slovenya’lı model Melania Knauss ile evlenmiştir.
Protestanlığın-Kalvinizm’in
bir kolu olan Presbiteryen inancına mensup dinden uzak bir Hıristiyan’dır.
Katolik Kilisesi lideriyle söz dalaşı ve Müslümanlara yönelik sert sözleriyle
dikkat çekmiştir. Terör tehditleri nedeniyle Müslümanların ABD’ye girişini
yasaklamayı, Müslüman göçmenlere yönelik yeni ve sıkı bir güvenlik soruşturması
önermişti.
Kürtaj yaptıran
kadınlara ceza verilmesi gerektiğini, özel yaşamında dindar olmamasına karşın,
siyaset yaparken Hristiyan değerlerine vurgu yaparak muhafazakar Amerikalı
seçmenlerden yoğun destek almıştır.
Göç konusunda da
sıkı tedbirler önermiş, yasa dışı tüm göçmenlerin ülkeden kovulacağını belirtmiş,
Meksikalı kaçak göçmenleri önleyebilmek için iki ülke arasına bir duvar inşa
edeceğini söylemiştir.
Beyaz üstünlüğünü
savunan ırkçı gruplardan destek almıştır. Afrika kökenli Amerikalıların
radikalleşmeleri ve Amerikan sistemine aidiyetlerinin azalması endişeye sevk
etmektedir.
Taşradaki beyaz seçmenin desteği başkanlığa giden yolun etkenlerinden
biri olmuştur. Seçim boyunca
sayısız pot kırmasına ve skandallarla basına malzeme olmasına rağmen seçimin
galibi olmuştur. Skandallara rağmen devrilmeyen, tek başına güçlü durması
seçmenin takdirini kazandı. Pes etmeyen yapısı ve inatçılığı, onu
Amerikalıların gözünde; kötüye göre daha iyi bir Başkan adayı haline getirdi. Aleyhine
söylenen sert ve aşağılayıcı sözleri de, onu mağdur ederek bir şekilde radikal
fikirlerini gölgeledi ve adeta onu şirinleştirdi.
Sistem dışı Aday özelliğiyle, ABD siyasi sahnesinin
belki de en büyük iki siyasal Bush-Clinton ailesini bu seçimde mağlup etti. Hem
parti içi muhalefetle ve hem de Demokratlarla mücadele etti. İki cephede birden
verdiği bu savaş, onun güçlü bir figür olarak algılanmasını sağladı. Ünlülerin
ve sanatçıların aleyhine kampanyalar yapmaları, tüm dünya medyasının aleyhine
çok sert ve hatta küçümseyici yazılar yazmaları, sistemden memnun olmayan
seçmenin gözünde onu bir kurtarıcı haline getirdi.
FBI başkanı James Comey, Clinton’ın e-maillerinin
inceleneceğini, seçime az bir süre kala soruşturmanın rafa kaldırıldığını
belirtmesi; kararsız seçmenin desteğini bir avantaja çevirdi.
Ezber bozan bir seçim kampanyası izledi. Büyük seçim konuşmalarına yoğunlaştı. Daha çok hislerine güvendi. Tüm eleştiri ve seçim tahminlere rağmen planından taviz vermedi.
…
Ant.-310117