Atatürk havaalanındaki yapılan terör eyleminin hedefi devlet yönetiminde gedik açmak, ekonomiyi sekteye uğratmak, milli direnci kırmayı amaçlamaktadır.
Ankara dış politika, ekonomi ve enerji
denkleminde yeni bir sayfa açmaya çabalamaktadır. Ve uyuyan hücrelerinin
uyandırılarak terör kartının açılması şaşırtıcı değildir. Hainin bol ve harman
olduğu bu topraklarda ve zor bir coğrafyada yaşamanın ağır maliyeti fatura
edilmiştir.
Türkiye
ile Rusya arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesi süreci sanıldığı gibi sadece
ticari dengeler veya turizm açısından sonuçlar üretmesinin çok ötesindeki
şeyleri ifade etmektedir.
Erdoğan
ile Putin arasında gerçekleşen telefon görüşmesi, iki ülkeyi uçak krizi öncesi
şartlara döndürecek fırsatlar sunmasının yanında, güvenlik risklerinin aşılması
bakımından da hassas sonuçlar doğuracaktır.
Türkiye'nin,
çoklu terör tehdidi ile mücadelesinde dünden itibaren farklı bir dönemi başlayacaktır.
ABD’nin PKK üzerinden yapmaya çalıştığı ameliyat başarılı olamamıştır. Yarın
PKK’yı bir peçete gibi kullanıp atacaktır. Ama bunun yerine Suriye üzerinde konuçlandırdığı
Ypg – İşid - Deaş adlı terör örgütlerini kullanmaya devam edecektir.
ABD bölgedeki küstahlığını o kadar ileriye götürerek bir
terör örgütünü, bölgede stratejik
ortağım dediği
Türkiye’ye tercih etmiştir dün yaptığı gibi bu günde... ABD, Türkiye’nin
gözünün içine baka baka Suriye’de bir PKK/PYD devleti kurmaya çalışmaktadır.
ABD; PKK ismi
hiçbir vicdanın taşıyamayacağı kadar kirlendiği için onu Türkiye’nin kucağına
attığını görüyoruz. Patlamalardan ve bombalamalardan hala onları sorumlu
tutuyorsak kör, aymazlık ve basiretsizlik içinde sayılırız. Olayı PKK/DEAŞ değil de ABD’nin yaptığını
görmemiz ve bilmemiz gerekir.
Bu gün Kürde
yardım edenler bunu kürdün sevdasıyla mı yapıyorlar? Onların derdi sorun çözmek
değil, suyu bulandırmaktır. Kürt Meselesinde ipleri elinde tutan el, aynı
zamanda Osmanlıyı yıkan elin ta kendisidir. Osmanlıyı yıkmak için şark meselesi
adıyla meydanlarda tepinenler, ‘bu milletin İslam’la bağını koparırsak hedefimize
ancak yürürüz’ diye düşünmüşlerdi.
Musul ve Kerkük’ten başlayarak Antakya’ya
kadar uzanan 100 kilometre derinlikteki coğrafyada dağılmış tüm Türkmenler, ABD
yardımıyla imha edilmiştir. Irak
ve Suriye’deki saha Türkmenlerden temizlenmiştir. Irak’ı parçalamış ve İran’ı
İslam coğrafyasının liderliğine oturtmuştur. ABD, Yukarıda bir Kürt devleti kurmuş,
aşağı toprakları da İran yanlısı Şiilere teslim etmiştir.
Arap baharı denilen yalan rüzgârıyla gelip Türkiye Suriye’de
tuzağa düşürülmüştür. Suriye üzerindeki etkimizi yok etmiştir. Beşar’la bizi
düşman yapmış ve düşman yaptığı gibi Suriye girdabında yapayalnız
bırakmıştır. Esad’a, İran ve Rusya desteğiyle insafsız bir şekilde etnik
temizlik yaptırılmıştır. Onun eliyle Türkmenleri imha ettirilmiş, Kürtlere yer
açılmıştır. 600 bin katledilmiş, 8 milyon insan yerinden yurdundan edilmiştir. Harbin
acılarını sarma külfeti de Türkiye’ye yüklenmiştir.
Koalisyon
gücü adı altında terör örgütlerini koruyup kollamak, onları büyütüp
palazlandırmak için her türlü silah, eğitim ve lojistik destekleri vermeye
devam etmektedir.
Allah
mağrur ve zalime mühlet verse de ihmal etmez. Mazlumları zalimlere varis yapan
da Allah’tır. Zalim de, mazlum da murad-ı ilahi için gereklidir. Allah mağrur
olanların nefislerini ıslah ederken, mağdurlar olanların da ellerini
güçlendirir.
Bizim
batıya ilerleyişimizi durdurmak için haçlı seferleri düzenleyen Batı, Türkiye’ye
karşı tavırlarında çok samimidirler. ‘Siz Müslümansınız onun için 3000 yılda
geçse sizi almayız’ diyorlar. Bu apaçık bir itiraf değil mi? Hatta açık
yürekliliğinden dolayı İngiltere Başbakanını tebrik etmek gerekir.
Biz
bir türlü ayıkmayı ve uyanmayı beceremiyoruz? I. Dünya savaşı Türk’ün dünya ile
imtihanı değil miydi? Osmanlıyı yıkan batı değildi, Osmanlı istikametini
kaybedince takdire tabi oldu. Bizi Almanya ile aynı küfenin içine koyan Batı,
Almanya üzerinden bize çok zayiat verdirmemiş miydi?
Yüzyıllardır
bizi mahvetmek ve ortadan kaldırmak için uğraşmış olan Batı, bizim semirip
güçlenmemizi neden istesin ki? Onlar Müslüman Türk’e asla razı olmazlar.
Bulgarlar ve Macarlar gibi Türklükten çıkar isek, o zamanda kendi kapılarında
uşak olarak görmek isteyeceklerdir.
Hakkın
ipine sımsıkı yapışana ne ABD’nin, ne İsrail, ne İngiliz, ne de Rus'un bir dahli
geçer. Nimetler bir hak ediş olduğu gibi musibetler de bir hak ediştir. Hiçbir
musibet veya bela sebepsiz değildir. Olup bitenin bir sebep ve hikmeti mutlaka
vardır.
Türkiye
safını değiştirmiş olduğunu, tüm şer güçlerin ona karşı birleşmiş olduğundan
anlamak mümkündür. Yoksa ABD şu kadar yıllık stratejik ortağını PYD için
harcasın ki? Eskiden Rusya ile ABD’ni iki ayrı düşmanlar gibi görürdük. Bir de
fark ettik ki, âlemi paylaşmak için öyle görünmeleri gerekiyormuş! Onlar
istiyor ki Türkiye ne uzasın ne kısalsın, AB-D’ye uşaklık etmeye devam etsin…
Batı
ile ilişkilerimiz olmayacak mı? Elbette olacak… Ticaret yapar ve
teknolojilerini almalıyız ama kendi inanç ve kültürleri kendi başlarını yesin… Üç
yüzyıldan beri tanrı tanımazlık yaşam biçimiyle bu günlere gelen Batı; bu gün kendi
geleceğinin derdine düşmüş… Dini olmayan hiçbir medeniyetin yaşama şansı
yoktur.
İslam
âleminin bir sahibe ihtiyacı var. İnsanları çaresizliğe ve köleliğe mecbur
edenlere dur diyecek biri varsa o da Türk Milletidir. Allah’ın bu millet
üzerine yüklediği bir vazifedir, görevdir, sorumluluktur. Bu oyunu bozacak güç
bu milletin engin ferasetinde fazlasıyla vardır.
Elbette
zulüm ve haksızlıklar gözümüzü açmak için vardır. Allah yolunda cihat edenler,
elbette vaat edilene ulaşacaklardır. Eğer insanlık yaşamak istiyor ise İslam’ı
kabule ve yaşamaya mecburdur. Hiçbir şey kendiliğinden olmuyor.
İnancını
ve ahlakını kaybedenler; insafız zalim ve zorbaların eliyle terbiye olunurlar.
Bu gün yaşananlar da, inanç zafiyetlerimiz yüzündedir. Hak etmeyen kullarına
bela ve musibet salmak Allah’ın âdeti değildir. Toplumun çoğunluğu belayı hak
edecek hale gelmedikçe bela inmez. Hiçbir şey Allah’a rağmen olmaz. Zahir
üstünlük sizi aldatmasın.
Onlar
bizi kapılarına uşak olarak görmek isteseler de, kader bizi efendi olmaya
zorluyor. Her şeyi doğru yapmak mümkün
değil ama niyetlerin halis olması yeterlidir. Parlak günler için fazlasıyla
ümitvarız. Ne zaman ki kullar, Allah ile barışır ve sorumluluklarını yerine
getirir ise devlet ve milleti idare edenler kendiliğinden hizaya gelir.
Neticede
mülk Allah’ındır ve zalimlerin de düşmanıdır.
Ant-290616