SES
Zifiri karanlıkta boğuldu bir ses. Sevinci caydırmadan müjdeledi hasreti. Bir ses… Yalnızlığın sesiydi belki de. Geç saatlerde elinizde en sevdiğiniz kupada sütlü ve bol köpüklü sıcacık kahve yaparsınız hani. Bir de yanına sürükleyici, zevkli bir kitabınızı da alınca yalnızlığı bastırır o ses. Yalnızlığın sesi, okuma aşkıyla heyecanlanan okuyucunun sesine dönüşür aniden. Deryadaki bir gemi tüy gibi hafif gelir size o an ve hafiflersiniz okudukça. Kitap sayfalarındaki odunsu kitap kokusuna bulandığınızda yalnızlığın bunaltıcı havası da çekip gider bu durumda.
Bir ses böler uykunuzu. An gelir uyku
tutmaz yatakta. Sonrasında masa lâmbanızı açıp bir iki cümle daha okur öyle
tamamlarsınız huzursuzluğunuzu. Bir ses ki anlamlı sese dönüşür hemencecik.
Geceye şiir yazdırır çiçekten bir kalp. Mahmur gözler uyanır eşikte ve gün
ışınlanır karşıki tepede. Müjdeci, kurtarıcı peygamberimizi anımsatır. Cebrail
de Hazreti Muhammed’e: ‘Oku!’ emri ile ilk vahiyi müjdelemedi mi? O güzel
insanı da kendine getirdi manevi bir ses. Okuma bilmemesine rağmen okudu
Allah’ın izniyle.
Ses ya da sesler… Sessizliği yırtıp şiire
bürünür edebi sesler ve ebediyen umuda doğru yol alır. Meçhuller caddesinde bir
çilekeş, baldan bir petekle sevgide tek yürek olur o ses. Alevlerin raksı
canlanır ve zıtlar bir odada kenetlenir. Seslerin varlığı ile sessizliğin tiz
çığlığı zıtlık oyununu oynar. Kimileri açlık oyunundayken zıtlık oyunuyla
parlayıp saklambaç oyunuyla noktalar çocukluğunu. Doymayan nefsin gözünü toprak
doyurur. Yaşayan ve ölünün sesi de elbet toprakla buluşacak. Büyük buluşma
dedikleri o an mezardan sonsuzluğa uzanır.
Gergef işler gibi oyalandı zaman. Çok
sesli kalabalık caddelerden sessiz sakin limanlara yolcu oldu. Bir kefen
bezidir bize miras, sessizce ölümü hatırlatır biraz. Gâiblerden ses gelir: “Dua
et!”. Duadır o sesi bastıran gerçek ses. Kızıl kıyamet söndü istikâmet.
İçimizdeki sesten doğup ruhumuzdaki dua ile evlendi sessizlikteki o ahenk.