SAYFALARA DOKUNARAK OKUMAK

 

     Mehmet Çınarlı, İlhan Geçer, Mustafa Necati Karaer gibi şairlerin kuruculuğunu üstlendiği Türk Edebiyatında ‘Hisarcılar Akımı’nın temsilcilerinden değerli yazar Oyhan Hasan Bıldırki’ye yer vermek istedim bu yazımda. Bursa’da Alaaddin Korkmaz ile birlikte -Bursa’da Zaman- adlı bir edebiyat dergisi çıkarmışlar. Bursa Uludağ Üniversitesinde İktisat bölümünde okurken bu dergiden haberdardım fakat yazarla yüz yüze tanışma fırsatım kitap fuarlarında da nasip olmadı. Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı yazarımız; şair, araştırmacı, denemeci ve Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni bir sanatçımız aynı zamanda. Bursa’da Zaman dergisi üniversite üçüncü sınıfta iken ilgimi çekmişti ve Ahmet Hamdi Tanpınar adına yapılan Bursa Büyükşehir Belediyesinin düzenlediği mektup yarışmasına katılmıştım. Derginin adından ve varlığından o vakit haberdar oldum. Bıldırki’nin deneme yazılarını okuyunca beğendim, kendim de bir deneme yazarı olduğumdan mı bilmem.

     Konumuz kitaplar olunca Oyhan Hasan Bıldırki’nin ‘Kitaplar’ adlı deneme yazısına bakalım, nasıl başlamış:

 

    “Kitap, en büyük hafıza kaynağıdır. Ne elektronik beyin, ne şu, ne bu kitabın yerini tutabilir. Hepimizin bir dünyası vardır, ama küçük, ama sınırlı. Çocukluğumu düşünüyorum.”

 

  Sonrasında şu cümleleri yazmış:

 

“…  Sonra kitapla, kitaplarımla yüz yüze geldim. Okumaya başladım. Okudukça da, küçük dünyama sığamaz oldum. Yüce dağların üstünden aşan yolları öğrendim. Dünyam genişledi, korkularım uçup gitti. Kitaplar, bana sevgiyi tattırdı. Bilgi sahibi olmanın yüceliğini anladım. Ulu dağları erittim, yollara düştüm. …”

 

     Yazarın kendine ait cümleleriyle devam ediyor deneme ve bu yazısı herkesin anlayacağı dilde gayet sade bir deneme yazısıdır.

     Sayfalara dokunarak okumak ayrı bir tat verir okuyucuya. Belki internetten okuyup geçersiniz ve hazır bilgilerle bir makaleyi çabucak anında indirirsiniz ama sayfalara dokunmak kadar tat vermez. Varsayalım ki elektrikler kesildi, bilgisayara bağlanıp yarım sayfa yazı dahi yazamadınız ve sunum ödeviniz yarıda kaldı. Tut ki dağ başında, kırsal mekânda tatilde yahut pikniktesiniz ve internetiniz yok. İşte o zaman internet bağımlısı bir insan için hayat sönmüş gibidir ve oracıkta kitabı bırakın sanal hesabındaki yarım kalan romanının son sayfasını bile bulamaz o anda. Oysa kitap kurdu dostlarımız piknikte, tatilde, deniz kenarında, otobüs beklerken, seyahate çıkarken bile atıştırmalık yiyeceğinin yanına bir tane yahut duruma göre bir kucak dolusu kitabıyla yoluna devam eder. İnterneti gerektiği zamanda ve doğru kullanmayı, gerektiğinde sanal sayfalarda zaman harcamayı, sevdikleriyle olan sohbete zaman ayırmayı da bilir. Güzelce gününü yaşadıktan sonra yatma vakti gelince toplumdan huzurla ayrılıp sessizliğe ve kitap dostlarına sığınır. Odunsu kokan sayfalarda, saman kâğıdı karışımı kokan yapraklarda gezinirken izleyin bir de siz onu.

 

     Sayfalara dokunarak okumak ayrı bir histir tüm yazar ve şairlerimiz için. Türk Edebiyatının en çok okunan romanları Çalıkuşu, Yaban, Vurun Kahpeye, Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Acımak, Sinekli Bakkal, Sergüzeşt, Araba Sevdası, Eylül, Küçük Ağa ve daha aklınıza gelip de zihninizde listelediğiniz birçok klasikleşen eserler tekrar tekrar okunmayı bekler. Elinizi kitap rafına uzattığınızda: “Önce beni oku! Hayır önce ben…. Bendeki roman mutlu sonla bitiyor. Beni de unutma…” sesleri kulağınızda vızıldar. O sesi etraftaki sıradan biri duyamasa da iyi bir okur hisseder kitapların sitem, gözyaşı ve mutluluk karışımı dramatik iç seslerini. Salkım tanesi gibi inci boşanır da ağlar sanki okunmayan kitaplar. Raflarda tozlu bekleyen, ciltlenmek için bir el arayan, kitap kabı olmak için can atan, bir ahşap raf ile arkadaş olup onunla kitaplık arkadaşı olmayı arzulayan kitaplarımız da vardır.

 

     Toprağa ekilen her bir tohum yerine kitap ekebilseydik. Tohum yerine kitap ekmek ister miydiniz? Dikilen her bir fidanın yanına bir de kitap ağacı dikebilseydik nasıl olurdu? Bir de kitap ağacımız olaydı… Her bir kitap dalında öykü, roman, eleştiri, sohbet, tiyatro, şiir, bilmece, deneme, makale, araştırma, ,inceleme, fıkra, mektup, röportaj, anı, günlük ve benzeri türde çeşitli meyveler yetişseydi ne güzel olurdu. Bereketli bir kitap ağacı ve okuma bahçesi, buyurun hayalden bir ortam size. Sayfalara dokunarak aşkla okumak, ailemizle akşamları bir saat bile olsa okuma saati etkinliği yapabilmek, bulunduğumuz şehirdeki kitap fuarlarını takip edebilmek, oyunculuk eğitimi almaya vaktimiz yoksa belediyenin düzenlediği halk tiyatrosunda oynamak, otobüslerdeki ücretsiz internetten faydalanıp o kısacık anda okumaya odaklanmak ve aklıma gelmeyen daha fazla örnek var şu an. Bedavadır bu saydıklarım. Okumak da bedavadır. İnsanlar size kızıp sırt dönse de kitaplar kucaklar sizi. Bazen bir insanın yerini bile gün gelir tamamlarlar. Sayfalara dokunur gibi, bembeyaz sayfalarda iyi okuma saatleri diliyor ve okuyarak mesut olmanızı temenni ediyorum. KONUK YAZAR

( Sayfalara Dokunarak Okumak başlıklı yazı KONUK YAZAR tarafından 10.10.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.