Issızlığın nüansı sıralı bir ölüm kadar hicap yüklü. Sonsuzluk kıvranırken mabedinde, sarmalından kurtulmak ve anlık bir ikrarla yad edilesi düşüşlerin gölgesi yine düşüngeçler seğirtirken tekerinde vicdanın…

 

Kayıp ve kaybolmaya mahkûm ta ki gonk vurana kadar aslında gölgelerin fısıltısını duydukça anlamak mümkün; geç kalmışlığın çeperinde yitip giden en sarkık imge yine boyalı yüzlerin ifşa ettiği en çirkin bildirge.

 

Sonsuza meyleden sarkaç devindikçe, hangi aklı evvel dur diyecek gidişata?

 

Ruhbanların kayıp günlüğü ve adımlarken evren, sorgulanırken asaleti muğlâk öngörüler kaynarken fokur fokur bilfiil sorgulamayı meziyet bilen şeytanın itleri!

 

Zaman kayıp bir telaşı evlat edinmiş. Makberin ıssızlığında alabildiğine alabora olması an meselesi ve kükreyen kral sadece teneffüs ediyor doğurgan üzünçlerden çıkıp da yola, nemalandığı hangi nota ise, tescillemek belli ki sadece bir muafiyet üstelik zaruri bir açılımdan medet uman urgan yadsımazlığına mal olurken evren ve takılı kalmış sayacı.

 

Sondan başa.

 

Tekil bir dirayet.

 

Başı kayıp bir son’dan medet ummaksa maharet aslı astarı olmayan hangi söylence kırık bir nameyi yüklenip de uçmayı marifet sanıyor?

 

Birbirini arayan beşer ve kayıp gölgesi belli ki az sonra kutlayacak zaferi hem de tüm kinayeleri görmezden gelip kutsayacak yüreksizliğin deviniminde bilfiil reşit olmamış bir acıyı yüklenip çıkacak dağın zirvesine ve konuşlandığı mağarasında kim ise geçmişten güne damıtılan sadece görevini ifa edecek.

 

Hadi, demek mi meziyet bilinen yoksa yeter, demekle mi en gizil eksende ve rahvan bir sükûtla sayacak ve saracak en başa.

 

Biraz evvel.

 

Şimdi.

 

Noktasız bir yarın.

 

Yarınsız bir kâinat.

 

Kâinatı edimlerle yüklü Tanrı ve balçığında hezimete uğrayan düş bekçileri.

 

Son bir gayretle savururken çakıl taşlarını adımladığım hangi yol ise ve her nasılsa kaybolmaktan kendini alamazken.

 

Bir rötuşun izleğe yığdığı yanılgı ki yenilgilerden medet uman mihrak ve suskun sağdıcı nefretin, hangi akla hizmet de aşk’a tav olan o çatık kaşlı elem ve özlem yüklü sarnıcın gölgesi düştü üzerine?

 

Tevafuk bildiğim her hayır için şükretmekle mesulüm ve de meşgul.

 

İpini koparan tüm itleri şeytan sofrasına buyur ederken açlığımın katsayısında nasıl bir ruhani var oluş ise yüksünmekten alıkoyamazken kötülük, sevginin ve iyiliğin dibinde konuşlanan meleklerin kıyama durduğu o yenilgi bildirgesinde okuduğum her satır için savruk bir nida atıyorum. Taş kalplere selam olsun…

 

Sevincin ve sınanan irademi aldım koltuk altıma yine de en mahrem imgeyi buyur ettim gönül soframa sonlanmazdan evvel ve içmeye doyamadığım hayat iksiri.

 

 

 

 

( Noktasız Bir Yarın... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 19.09.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.