ABD bu kez darbe yapmayı beceremedi. Abd elli yıldan beri üzerinde çalıştığı değerleri, 15 Temmuz günü Türkiye’de darbe yapmak üzere sahaya sürdü. Hem elli yıllık değerlerini kaybetti hem de Türkiye’yi… Abd’nin istihbarat-eğitim ve lojistik desteği olmadan darbe yapılabilmesi imkânsız gibi bir şeydir.


Aylardan beri yazıyordum ama sesimi duyuramıyordum. “Abd’nin Türkiye’deki askeri üslerinin tamamı kapatılmalı, askerleri yurtdışı yapılmalı, askeri sözleşmelerin tamamı tek taraflı olarak iptal edilmelidir…” Darbede İncirlik ve Pirinçlik üsleri kullanılmıştır.

 

30 Mayıs'ta ABD Foreign Affairs dergisinde, What is Turkey's next coup / Türkiye'de bir sonraki darbe ne zaman?” idi. Ve yazı, TSK içindeki generallerin eski güçlerine yeniden kavuştuğunu ve yakında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı bir darbeyle indirebileceğini açık açık yazıyordu.

 

Yine 16 Haziran'da Amerikan Foreign Policy Dergisi'nde Bush Başkan Yardımcısı Dick Cheney'in Ulusal Güvenlik Danışmanlığını yapan John Hannah, “Türkiye'de er ya da geç bir hesaplaşma yaşanacak” dedikten sonra “Türkiye'de bir darbe ihtimali var” diye yazıyordu.


Washigton Türkiye'deki durumu değiştirmenin tek yolunun bir 'darbe' olduğu yönünde yapılan yayın ve değerlendirmeler son aylarda artış gösteriyordu. Hatta daha ileri giderek açıktan çağrılar yapanlar da oluyordu. 
TSK içinde ciddi ilişkileri olan Neocon’lardan, Michael Rubin'in, birkaç defa “Türkiye'de bir darbe olursa ABD buna karşı çıkmaz” diyordu.

 

ABD'nin Türkiye'deki darbe girişiminin neresinde olduğunu analiz etmek için darbe girişimi sonrası yapılan açıklamaların bir kıymeti yoktur. Çünkü 16 Temmuz sabahı yapılan açıklamalar, darbe girişimi savuşturulduktan, kazanan ve kaybedenin kim olduğu anlaşıldıktan sonra yapıldığına dikkatinizi çekmek isterim.

 
15 Temmuz akşamı darbe girişiminin devam ettiği ve sonucunun ne olacağının bilenmediği saatlerde, ABD'den yapılan açıklamalarda bir karışıklık olduğu, demokratik seçimlerle işbaşına gelmiş hükümeti alaşağı etmek isteyenlere 
durun” denmediği ortadaydı. ABD'de Mısır darbesinin bir benzerinin Türkiye’de yaşanmasını çok arzu ediyorlardı.

 
Mısır'da darbe başarılı olunca Abd ‘iyi de oldu’ biçiminde bir tutum sergilemişliği hala hafızalardadır. Çünkü Mısır'daki darbe, ABD desteğiyle hazırlanıp ve uygulanmıştı. Mısır’ın Nobel ödüllü yazarı 
Baradey: “Biz bu darbe planını Amerikalı dostlarımızla birlikte hazırladık…” diye itiraf etmişti.

 

Bastırılan darbe girişimi sonrası yurt dışında, özellikle de Türkiye'de yatırımı olan yabancıların en çok merak ettiği soru, ‘Türkiye-Abd ilişkileri ne olacak?’ diye merak edip duranlar var… Siyonizm’in siyahi kölesi Obama’dan kişiliksiz, kimliksiz ve kaypak siyasetiyle Türkiye’nin bir yere varması çok zordur.

 

     Benim anlayamadığım ve beynimi kemiren şeyler de yok değil… Mit’imiz armut mu topluyordu? Genel Kurmay’ın iç istihbaratı tatile mi çıkmıştı? Bir yerlerde bir değil birçok terslik var…

 

Bir cumhurbaşkanı ki, aylardan beri bağırıp duruyordu, bir ‘üst akıl var’ diye… Biz bunu anlıyoruz da, güvenlik teşkilatlarımız da algılama sorunları mı var?

 

Akıl tutulması yaşayanlara darp yapılması bazen elzem oluyor ki, silkelenip tekrar ayağa kalksın… Kişiler akıl tutulması yaşar da, devletlerin de akıl tutulması olmaz mı?

 

Türkiye’den yüzün üzerinde insan ABD ve İngiltere götürüldü. Türkiye’de darbe eylemlerinde kullanılmak üzere, söz ve sadakat testlerinden geçirildi. Birçoğu kendilerine hizmet etme adına ‘hiçbir şeye yaramaz’ diyerek geri salındı. Ama yıllardır “Sizlerin misyonlarınıza hizmet etmeye ben varım” diyen malum adamı uhdelerinde tutmaya ve bakım yapmaya devam ediyorlardı. Ne zaman Türkiye “o adamı bize iade et veya yurt dışı yap” diyen taleplerine hep ayak sürüdü.

 

18 Aralık 2013 tarihinde yayınladığım Ağlayan Mumya-1 ve 2 adlı makalelerimde ki bir iki paragrafı buraya almadan geçemeyeceğim.

 

“Mossad ve Cia’nın istihbarat ağına takılan ve teknik bir operasyonla içi tamamen boşaltılarak mumyalanan Türkiye menşeli malum adam uzun bir süreden beri esir olarak âlem-i İslam operasyonlarında kullanılmak üzere vitrinde Ağlayan Mumya adıyla sergilenmektedir.”

 

"Kurum ve kuruluşlarda çalışan Ağlayan Adam yapılanmasının çürük ve bozulmuş olanlarını sağlamından ayırarak temizlemek isteyen siyasi yapıya, ancak kara günler ve uykusuz geceler geçirtir.”

 

  “Siyaset ehli bilmelidir ki, siyasette tesadüfe yer yoktur. Siyasette tesadüfe inanmak safdillik veya aptallığın ta kendisidir.”

 

"Elbette hata ve yanlış varsa ve hala da bir azıcık bir nebze de adalet kaldıysa, adalet kılıcı çürüyen kangren olan yeri, gerektiği yerden tereddüt bile etmeden kesmelidir. Yok, iş köpeklik ise… Köpeğe haddini bildirmekte sahibine düşer…”

 

“Ağlayan Mumya’nın baron-patronlarının dert-davası, cemaat vasıtasıyla iki kuş vurmaktır. Hem cemaat sorgulanacak, hem hükümet yıpratılacak, hem de Türkiye’nin büyümesi frenlenecektir.”

 

"Siyonizm’in finansal tiranlarının, Türkiye’deki işbirlikçileri bürokratik oligarşi eliyle düğmeye bastılar.  Gezi Olayları, 7 Şubat ve 17 Aralık operasyonları Mossad ve Cia kaynaklı operasyonlardır. Kullanılan malzeme yerli işbirlikçileridir.”

 

“Her ne kadar hedefte T.Erdoğan ve Akp var ise de, asıl hedef Türkiye’dir. Çoban yok edilirse, geriye sağa sola dağılmış sürüler kalır. Bu Türkiye’nin itibarsızlaştırılması operasyonudur. Operasyonu düzenleyenler yaptıkları her hamle önceden düşünülmüş, alternatif hareketlerin tespiti önceden yapılmıştır.”

 

Makalelerimin asılları http://www.edebiyatevi.com/yazi/124362_aglayan-mumya-1.html ve http://www.edebiyatevi.com/yazi/124418_aglayan-mumya-2.html linklerinde vardır.

 

“Bu darbe FETÖ yaptı” demek ucuzluğa ve basitliğe kaçmak olur. Tamam, FETÖ yaptı. Sorun bakalım. Bu darbeyi FETÖ’ya kim yaptırdı? FETÖ’nün gerisinde ki el kırılmadığı sürece, bu işi basite almak olur. FETÖ’nün bir CİA/MOSSAD organizasyonu olduğunu bilmeyen var mı?

 

  ABD “Bu kez bizim çocuklar beceremedi. Lütfen üzerlerine fazla gitmeyin” diyerek itirafta bulunuyor. Biliyoruz ki ABD bu darbe teşebbüsünün planlayıcısı ve uygulayıcısıdır. Bu darbe girişimi ile ayakları üzerinde yeniden doğrulmaya ve kendine gelmeye çalışan Türkiye’ye çok uluslu bir diz çöktürme müdahalesidir.

 

Batı basınlarına bakacak olursanız, nasıl da küstahça yayınlar yapıyorlar. “Nasıl başarısız olur? Nasıl Erdoğan öldürülemez? Bu planı Türkiye nasıl bozabilir?” gibi medya üzerinden bile Türkiye’de savaşa devam ediyorlar. Eğer başarılı olabilişelerdi sevinç çığlıkları atıp, şenlikler düzenleyeceklerdi.

 

Toplama kampları kuracaklar, listesini yaptıklarının infazlarını gerçekleştirecekler, milleti bir birine kırdırmak için tüm güç ve kuvvetlerini seferber edeceklerdi. Bu darbe son bin yılın en büyük ihaneti olarak tarihe geçti.

 

Cumhurbaşkanı çokuluslu saldırıların hedefi haline gelmiştir. Türkiye’nin büyük yürüyüşü küresel saldırının tehditleri altındadır.

 

Bir millet uyanıp kendine geldi. Kim olduğunu ve öz kimliğini hatırlayıp, milli hafızası yerine geldi.   Onun içindir ki, bin yıllık mücadelenin son savunma hattında tereddüt ve tedirginliğe asla yer olmamalıdır.  Ellerinde silahları olmadığı halde, iradeleri ve öfkeleri olan bu millet ülkesi özgür olana kadar da direnişe devam etmelidir.

 

  Türkiye Nuh’un gemisinden farksızdır. Bu son kale yıkılmamalıdır. Gemi batarsa insanlığın tarihi sona erer.

 

Türkiye bir kez daha bir işgalden kurtuldu. Önemli olan bunu devletin bilmesi ve ona göre tedbir ve gardını alması gerekir. Bizden söylemesi… Halk elinden geleni yaptı ve yapmaya da devam edecektir. Amma iş siyasilere düşüyor… Daha da ne denir ki?

 

Ant.-180716

 

 

         

 

     

( Abd Bu Kez Beceremedi başlıklı yazı Kocamanoğlu tarafından 20.07.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.