Zor olmadı, desem yalan
olur hani. Söz kırımı sessizlikte yaşarken yaşatılmamanın verdiği o özgüven
eksikliği. Aslında kaybı demem lazımdı iyimser bir ifade kullandım eksiklik
kelimesinin o iyi niyetiyle.
İfade yetimi yeni yeni
kazandım o günden beri can çekişirken benliğim mefta sözcüklerle iş birliği
yapmakta. Ölümü yaşamak mı sayısız kere ölüme teğet geçmek mi? Söz konusu bu
farkındalığı kazanalı oldu epey. Önce fark etmedim bile. Sadece ölümle flört
ettiğim bir süreçti. Birkaç kez yokladı kapıyı ve buyur etmeme gerek dahi
kalmadan daldı içeri. Külfetini önceleri yadsıdım doğrusu meğer neymiş ki
kerelerce damıtmam ölüm tedirginliğini. Ölmeyi diledim mi peki?
Zor bir soru cevaplama
yetimin köreldiği bir dip aslında koşullanmış iken o yaşama güdüsüyle.
Kımıltıları dinmedi de.
Aşk da ölüm gibi. Bir
kez ölürsünüz ve bir kez âşık olursunuz. Antrenmanlı olsanız da ölüme aşk antrenman
tanımaz o sakıncalı kimliği ile esir almışken bir kez.
Muğlâk ne varsa başucumda.
Korktuğum ne varsa çok uzağımda. Ama kaygılarım adam boyu. Ürkünçlüğü işte tam
da bu noktada ortaya çıkmakta ölüm öncesi travmanın yattığı. Bir engel olmasa
da ölmek için hazır değilsiniz hiçbir zaman. Aynı aşk gibi. Yersiz yurtsuz iki
duygu kan kardeşliği gibi. Bir kez âşık olmaksa düşen payınıza iyi kollayın
etrafınızı, ona göre.
Öncesi… Neyin
hazırlığını yapacaksınız ki. Çeyiz düzer gibi üç beş metre kefen bezi mi almak
gerekir? Güldürmeyin beni. Hatta varsa cesaretiniz hazır edin bir kenarda.
Ayrıca kocaman da bir kutu alın ki o da dursun bir kenarda. Olur da âşık
olursanız tüm pervasızlığınızla gömersiniz kırık kalp parçalarını.
Önce öldüm sonra
sevdim.
Önce sevdim ve öldüm
defalarca o huzursuzluk makamındaki kımıltılar taciz ederken ruhumu.
Önce ölmedim ama sevmemiştim
de öncesinde.
Aşk ve ölüm: Garip bir
ikili doğrusu ve bir o kadar doğurgan hem de etken kılıyor kan basıncınızı. Bir
ölüyorsunuz ve asla dirilmiyorsunuz.
Bir kez seviyorsunuz ve
asla iflah olmuyorsunuz.
Sahi ne
biriktiriyorsunuz o görünmez köşesinde kalbinizin?
Benimki çok dolu hatta
tıkış tıkış ruhumun o cebellut sıkılganlığında sıtkım sıyrılmışken ölüm öncesi
kaygılarımdan uzak duruyorum artık gizil hikâye kahramanlarından hele ki
belledikten sonra bir kez ihaneti tanışıklığım olduğunu da asla iddia etmem. Ne
de olsa başım hep dik yürüdüm aldırmadan tehditlerine aşk meleğinin ve o sitemkâr
kara meleğinin.
Düşlerimi çalan kim
varsa lanet okudum ardından ve söktüm yerinden panoya iliştirdiğim çala-kalem
yaptığım resimleri. Bir adam ve bir kadın ve ortalarında kalın bir duvar. Asla
ve asla geçit hakkı tanınmayan kalabalık ve karanlık bir yadsımazlıkla ki kılı
kırk yaran üşengeç insanlar.
Karanlık bir tünelin
ucu mu aydınlık addettiğiniz yoksa aydınlığın yanıltıcısı tınısı mı belki de
karaya çalan bir gökyüzü sırnaşık bulutlar yalıtmışken gün ışığını.
Kırık bir pena ile
iliştiğiniz telleri gönül perdesi bir açılıp bir kapanırken, düşmemek dileğimle
o karanlık ve göçebe ruhlu tanımsızlığı bir kez mesken etmişken yürek makamı
duymazdan gelseniz de bir ömür kulağınızdan silinmeyecek hatta ve hatta
oynaklığı kırılgan düşlerin esefle kınarken iç sesinizi duymaktan imtina
ettiğiniz her bir sözcük aşka dair ve sınarken sizi kara melek. Yeter ki vakit
geç olmadan âşık olun siz yine de teyakkuza geçmeden alarmı evrenin ve vurmadan
gonk bin bir kibirle seyrederken sizi çok uzaklardan siz yakın addetseniz de.