Ay Güneşe Teslimdi - 14
Karnımı
açtım kimse yokken ayna karşısında. Sımsıkı doluydu dün; bugün bomboştu. Titrediğini
hissediyordum karnımın. Sanki boşlukta asılı kalmıştı derim ve sallanıyordu. Canlıydı;
görevini başarıyla tamamlamıştı. Bedenime, bedenimdeki gücüme, sağlığıma
binlerce defa şükürler ettim.
Mustafa’m
saatlerce bebeğimizi ve beni izliyordu. Emzirirken, altını değiştirirken,
kucağımdayken, yanımdayken… Kendisi de küçük bir çocuk gibiydi. Çok istediği
bir oyuncak kendine alınmış; ama ona bir şey olmaması için dokunamayan,
şimdilik onun olduğunu bilip bakarak mutlu olan bir çocuktu Mustafa’m.
Artık
bebeğim ele avuca geliyordu. Sütüm de iyiydi maşallah… Adını Murat koymuştuk.
Aslında büyüklerimizin ortak düşüncesiydi bu isim. Bizim vereceğimiz ismi
etkilememek adına söylemişlerdi; ama konuşma arasında fikir olarak
belirtmişlerdi. Bizde çok sevdik Murat ismini; muradımıza ermiştik sonuçta.
Murat; Mustafa’mın, benim, tüm ailemizin göz bebeği olarak, günden güne daha
çok büyüdü. Bazen annem, bazen Mustafa’mın annesi gelerek evde bakıyorlardı
Murat’ıma. Hüsniye teyzem de her zaman yanı başımızda, kendi torunu gibi sever,
ilgilenirdi.
Okul
öncesi çağında Murat’ımın bakışları aynı babası gibi olmaya başlamıştı. Derin,
yakıcı ve sevgi dolu, anlam yüküydü bakışları. Akşamları mutluluk oyunları
oynar, huzur lokmalarını paylaşırdık evimizde.
Yaz
sezonu yerini bir sonbahara daha teslim ediyordu. Oğlumu okula yazdırdık. Hazırlıklar
tamamdı. Mustafa’m kendi işyerine yakın bir okulun eğitiminin daha iyi olduğunu
düşünerek o okula yazdırdı Murat’ı. Arabayla getirip götürmesi daha kolay
olacaktı hem bu şekilde.
Mustafa,
Murat’ı okuldan eve bıraktığında, bazı akşamlar işi olup birkaç saate
döneceğini söylüyor ve dışarı çıkıyordu. Ya da arkadaşlarına söz verdiğini,
buluşup maça, çeşitli etkinliklere katılacaklarını söylemeye başlamıştı. Daha
az görüşüyor olmuştuk. Bu durum beni oldukça rahatsız etmeye başlamıştı.
Bir
akşam kendimi kontrol edemeyip, Murat’ı annemlere bırakarak takip ettim Mustafa’mı.
Arabamız tekti; benim aracım yoktu. Aslında nerede takip edeceğimi de
bilmiyordum. Sadece sokaklarda içimi kemiren kuşku ile yürüyordum. Ağlasam
açılır mıydım bilmem; ama o da olmuyordu ki… Ha deyince ağlanılmıyordu da.
Şehrimiz
çok büyük değildi. Benim kararlılığım ise bu gece tüm şehri gezmek pahasına da
olsa, Mustafa’mı bulmaktı. Ana caddelerin üzerindeki restoranlar, pastaneler,
oturulabilecek yerleri geziyordum nedense. Belki oralara bir yerlere gitmişti
arkadaşlarıyla ve bu kuşku boşunaydı. Tek isteğim; O’nu arkadaşlarıyla görüp,
kendime kızmaktı böyle düşündüğüm için.
Mustafa’mın
arabası sahile yakın bir yerde duruyordu. Limanda banklar vardı ve giriş yolu
lambaları yanmadığı için o bölüm karanlıktı. Buna güvenerek, karanlık bölümü
geçmeyecek kadar yaklaştım ve belirginleşen yüzleri incelemeye başladım.
Nefesim tıkandı kelimesinin bu kadar can alıcı yaşandığını bilmiyordum. Ya da
titremenin fark ettirmeden bu kadar güçlü sallayabildiğini… Canımı yaksam
uyanır mıydım? Gözümü ovuştursam ya da… Yoksa ben hep uyuyor muydum?
Mustafa’mın yanındaki bu kadın kimdi? Onunla mı oturuyordu hep dışarı
çıktığında? Öptü mü onu da dudaklarından? Seviyor muydu? Âşık mıydı başka bir
kadına? Deli olacaktım… Akan yaşları fark ettim. İstemeden, fark etmeden
ağlamayı da keşfetmiştim.
İçimi
yaktın Mustafa’m! Seni çok seviyorum. Neden Mustafa’m neden?
Yanındaki
kadını birine benzeterek baktım. Evet! Evet tanıyordum! Uzun yıllar önce de
görmüştüm ben bu kadını; hem de bu iskelede… Mustafa’mla gülüşüp konuşuyorlardı;
çok da samimiydiler. Hatırladım! Yıllar geçti üstünden.
Nasıl
yani? O hep var mıydı hayatımızda? Beraber mi yaşıyorduk? İçim yanıyor
Mustafa’m! Bunu nasıl yaptın bana? “Hayatımda tek sen oldun ve sen olacaksın!”
demedin mi? Sen dedin Mustafa’m! Ben de inandım. İnandım Mustafa’m, inandım!
Allah’ım; ne yapmalıyım bilmiyorum! Hiçbir şey olmamış gibi mi davranmalıyım?
Yapamam! Yapamam! Allah’ım sen yardım et
bana! Yardım et Allah’ım!
Her
defasında gitmek için hızlı adımlar attığım evimize gitmek mi istemiyordum? Adımlarımın
canı mı yoktu? Bilmiyorum! Hayatımda ilk defa, en belirgin özelliğim olan
enerjimi yitirip, umutlarımı kaybettiğimi ve bu kuşkunun içime girerken, bu
gece beni yiyip bitireceğini hissediyordum. Murat’ım geldi aklıma… Ona da mı
acımamıştın Mustafa’m? Yavrumuz, sen, ben, yuvamız… Ah Mustafa’m! Bize nasıl
kıydın? Neden yaptın?
14. BÖLÜM SONU
DEVAM EDECEK
(
Ay Güneşe Teslimdi - 14 başlıklı yazı
MELEK KIRICI tarafından
15.06.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.