Günler evvelinden yaşanırdı telaş evimizde her evde olduğu gibi.

 

Kalabalıktık o zamanlar, mutluyduk belki de dışarıdan görünendi yansıttığımız tablo. Ama asla da sorgulamazdım gerçek mutluluğun neyle eş değer olduğunu. Demek ki dengeler koruma altındaymış vakti zamanında. O dengenin yegâne sahibi ve tablodaki dengeleyici unsur. Her ne kadar sıkıntılar yaşansa da aile içinde kalırdı. Yansımazdı dışarıya. Ola ki olağan dışı bir olay yaşansın hudutların içersinde sessiz sakin hallolurdu. Çünkü mesafe vardı komşularla ve bir o kadar hüsnüniyet. Kimse kimsenin kuyusunu kazmazdı ne laf taşırdı ne de laf dinlerdi.

 

Erken kalkılırdı bayram sabahı. Ve evin kızı olarak gümüş şekerliği renkli peçetelerle süsler bir sanat eserinin mimarıymışçasına yerleştirirdim lokumları, çikolataları. Aralarına badem şekeri dizerdim göze hoş görünsün diye. Bayram sabahını o ilk saatleri: El öpmeler, bayram harçlıkları ve bayram elbisem.

 

Mutluyduk herkes kadar. Ya huzur… Bazen bozulurdu ahenk. En kötüsü de buydu. Durduk yerde hoş bir telaş ve koşuşturmaca yaşanırken illa ki bilinmez bir noktadan patlak verirdi o sıkıntılı süreç.

 

Ne zaman nerden eseceği belli olmazdı kasırganın. Basit bir mevzu büyür ve günü zehir ederdi.

 

Çocuktum. Bazen çok mutlu bazen çok duyarlı bazen de vurdumduymaz. Mecburdum zira. Yoksa hayatımı harcamak zorunda kalırdım eşlik eden tüm sıkıntıya iştirak etmem gerekse.

 

Bir tek bayram gününe denk gelmezdi ki babamın huzursuzlukları. Ama en büyük sıkıntı o güzel ve mübarek günlerin burnumuzdan gelmesiydi.

 

Evet, kalabalık bir aile idik vakti zamanında ve yıllar içersinde az kayıp vermedik değil doğrusu. Gidip geldiğimiz çok insan vardı ve iletişim kurduğumuz. Her şeye rağmen ve tüm olumsuzluklara rağmen yine de neşeli günlerdi o günler.

 

En büyük takdiri ben toplardım sanki ailenin süs bebeğiymişçesine. Akıllı kız, hanım kız, çalışkan ve güzel ya da tatlı. En azından yüzüm gülerdi sevdiğim insanlardan güzel sözler işitip ruhum okşandığı için.

 

Bir mesleğim vardı en azından. Sıkı ve iyi bir öğrenci. Yaptıklarımın karşılığını alırdım bir şekilde.

 

Hiç mi hiç derinlemesine sorgulamamıştım o çocukluk günlerimi ve asla da aklıma gelmezdi günün birinde bu denli içsel analize yöneleceğim. Zira günümün mimarıdır o ilk gençlik yıllarında yaşadıklarım.

 

Çok çok eskilerde kalan sayısız anı.

 

Ebediyete intikal etmiş onca insan boşluğu hala doldurulamamış.

 

İtiraf etmem gerekirse o günlere dönmeyi çok isterdim onca olumsuzluğa rağmen.

 

Ve itiraf etmem gerekirse her daim yaşanması muhtemel huzursuzlukların mimarı tek kişi… Bir insan ailesine bu denli düşkün olup hayatı nasıl zehir edebilir hala çözememişimdir. Ve iç hesaplaşmam halen sona ermedi. Gerçi giden çoktan gitti ama yine de şöyle bir dönüp arkama baktığımda hala soru işaretleri ile dolu zihnim.

 

Az öğrencisi gelmezdi hani babamın elini öpmeye. Onların başarı hikâyeleri, okul hatıraları ayrı çeşni katardı güne.

 

Yaşıtım kim varsa aileden. Yaşı büyük kim varsa. El öptüğüm onca insan.

 

Ama herkese rağmen, onca sevdiklerime en çok yürekten bağlı olduğum babam. Onca aksiliğine rağmen ondan duyup duyacağım tatlı bir söz.

 

Ve tüm mutluluğa gölge düşüren yine aynı adam. Ne zaman neyin canını sıkacağı belli olmayan o huzursuz insan.

 

Bilen bilirdi ama bir o kadar da çekinirdi en az bizlerin çekindiği kadar. Kimsenin söz hakkı da yoktu karışma hakkı da. Kimin haddi idi onu eleştirmek. Ola ki tek bir kelime zikredilsin zaten lafın altında kalmazdı.

 

Tam bir aile babası: Maddi ve manevi anlamda elinden geleni fazlasıyla yapan ama yine de hakkaniyet duyusunun zedelendiği.

 

Çok büyük hayalleri vardı bana dair. Paylaştığımız müşterek hayaller. Ama ne yazık ki mezuniyetime bile tanıklık edemedi. Ona verilen bir ceza ve büyük bir zulüm şahsımın maruz kaldığı.

 

Büyük bir hayal kırıklığı göremedikleri ve kapanmayan bir yara yıllar evvelinden bu güne uzanan.

 

Geldiği gibi de giderdi bayram tüm sakinliği ve hoşluğuyla. Pek de hoş olmayan esintilerle giderdi hem de. Ola ki biri sorsun okuldan, bayram tatilimin nasıl geçtiğini, buruk bir tebessümle, iyi geçtiğini beyan ederdim. Çocukluk aklı işte.

 

En yürek burkan ise böylesi müstesna zamanlarda iyi kötü tüm hatıraların ziyaretime gelmesi, gelmesi gerekenlerin yerine.

 

Keza gelmesi gereken çok insan çoktan gideceği yere gitti. Kalanlar da dört bir yanına dağıldı coğrafyanın. Herkes işinde gücünde kendi hayatını idame ettirmekle meşgul. Her ne kadar umurumda olmadığını söylesem de az buruk değilim hani.

 

Yine de şöyle bir dönüp geçmişe baktığımda hala içimde bir yerler sızlar. Adı da vardı o günlerin tadı da: Bazen acı bile olsa...



 

 

 

 

( Eski Bayramlar başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 27.07.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.