11. 11. 11
Şiiri
1-
Sizler çiçeklerle konuştunuz mu hiç?
Sevip okşadığınız oldu mu nazenin gülleri?
Sıcak bir merhabaya gönül telleriniz titredi mi?
Kentler her geçen gün kalabalıklarla dolsa da
Onca insanlar içinde ben sessizim, kimsesizim
Lanetlenmiş kahrolası yalnızlığımla baş başa
Ömür yaşımın yarısını boş yere harcamışım
Boz bulanık seller gibi akıp gitmiş seneler
Yalnızız dostlar, yalnız geldik, gideceğiz yalnız
Ne çok yaşadım, o kadar öldüm dirildim
Küstah aynalara düşen sıfatı tanıyamadım
Korsanların elinde zincire vurulmuş forsayım
2-
Gönül gözüyle bakarsan başka görünür her şey
Pencereye sığmaz her gün seyreylediğin gökyüzü
Umut etmekten ötesi gelmez elden ne yapsan ne etsen
Önünde ardında yürüyen senin gölgen neden korkarsın?
Yaşadım yıllar yılı kıt kanaat vuslat nedir bilmeden
Gelecek vaat eden günüm var mı? / Soruyorum!
Önüme dikilmişler ardı görülmeyen beton devler
Geride anı diye bıraktığım neler var? / Soruyorum!
Ham hayaller, tükenmişlikler, sayıklamalar,
yanılsamalar
Buzullarla kaplı vahşi ve amansız tundra yalnızlığı
gibi
Sevisiz, süfli, ezik, kırık dökük bir şair
yalnızlığı
Bu benim, “Ben”
Benim hal-i pür melâlim . / Soruyorum !
Nasıl sizlerden biri gibi olabilirim?
3-
Ne uzakta ne yakında bir bekleyenim,
Yolumu gözleyenim olmadı benim, yine de
Eksik etmedim bir gün bile selamı kelamı dostlardan
Gülücükleri maske yaptım çıkarmadım hiç yüzümden
Böyle bir sanat öğrenmekteyim şairlikten başka
Gün yaslanır sabahlara ilk ışıklar öper kentin
gözlerinden
Göğü maviye, kenti altın sarısına, yaylaları ovaları
yeşile,
Sihirli fırçasıyla denizi laciverte boyama ustasıdır
akşam
Kollarımda ahtapot yorgunluğu, parmaklarımda ağrılar
Dizelerimi, gözlerimi karartıyor yağmur bulutları
Kapanıyor içimde ki tüm kapılar sır dediklerim
üzerine
Hiçbir gün, bu günkü gibi derinden sarsmadı
yalnızlığım
Saat iki otuz, gecenin koluna girmiş arife, bayrama
gidiyor
Bayramınız kutlu olsun, hayırlı bayramlar dostlar,
Dost bildiklerim!
Dinmez Er / Çeşme / 2011. 11. 11 /
Yazarın
Sonraki Yazısı