Ortadoğu krizlerin, kavgaların, hayatın ve bir arada yaşamanın diğer adıdır. Geçmişle gelecek burada iç içe yaşar.

 

Batı coğrafyası yüzyıllardır yaptığı kötülüğün, kan ve kinle yaşattığı zulmün ahı içinde debelenmeye başlamıştır. Nasıl ki, zulümle abad olunamaz ise, Batının bunca yaptıkları ile huzur bulması imkânsızdır.

 

Batıda yabancı düşmanlığıyla başlayan ve dimağları kör eden ırkçılık, ekonomik krizlerle çok daha ileri safhalara doğru yol almaya devam edecektir. Artarak devam edecek olan krizler Batının gözlerini biraz daha kör edecek, biraz daha hırçın ve kavgacı, biraz da haksız ve hukuksuz olduklarını gün yüzüne çıkaracak, ne mal olduklarının daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır.

 

Dün ABD’de hükümeti kitleme operasyonunu yapanlar, daha önce de Mısır’daki darbenin arkasında, Brezilya ve Türkiye’de yaşanan son olay ve gelişmelerde de birebir etkinlik ve faaliyet içinde olduklarından bizim zerre kadar şüphemiz olmadı. Şüphe edenler ise cehalet masumiyeti içinde olduklarından değil, ihanet odaklı yaşamalarından dolayı idi.    

 

ABD doğrudan kendine saldırı olmadıkça askeri güç kullanmayacak olması, bunun diğer anlamı ise, askeri gücünü küresel kolluk kuvveti olarak kullanılmayacağı anlamını taşır. Bu ise küresel sermayenin güç kaybetmeye devam etmesi demektir.

 

Elbette ABD yaşanan krizin benzerlerini Avrupa ülkeleri de fazlasıyla yaşayacak, ikinci defa seçilmişte olsa, Merkel’in başına buyruk olarak uzun süre gidemeyecektir.

 

Mayıs ayında ABD de başlatılan operasyon her ne kadar ABD ilgilendirse de, küresel güçlerin merkez üssü olduğundan diğer birçok ülkeyi de eş zamanlı olarak fazlasıyla etkilemektedir. Asya ülkelerini ekonomik ve siyasi olarak zayıflatmak ve çökertme de bu küresel oyunun bir parçasıydı.

 

Neye ve nasıl oynarlarsa oynasınlar diğer yanda karşılıksız yüksek doların, elbette dip yaptığı günleri yani ABD’nin iflas ettiğini göreceğiz. İsrail yırtınsa da, ABD’i İran’la savaşsız bir yol izleyecektir. Bu ise Türkiye’yi bölgenin en büyüğü yapacaktır.

  

Zalim gücünden dolayı daha da zalimdir. Mazlum biraz da acizliğinden dolayı masumdur. Batı, sömürge düzeniyle servet ve gücünü iktidara taşırken, hak ve hukuk tanımazlığı, zulüm aymazlığı şirret ve şiddet derecesindedir. Kendi uygarlığını hâkim uygarlık olarak görmesi de bu yüzdendir.

 

Türkiye, Batı ile Doğu, Kuzey ile Güney dünyası arasında köşe taşı mesabesindedir. Dünyaya hâkim olmuş üç büyük imparatorluğun en etkili, en güçlü ve adaletle en uzun yaşamış bir imparatorluk bakiyesidir. Her türlü hırpalama ve kıyıma muhatap olsa da, çok güçlü bir devlet geleneğinden gelmektedir.

 

Türkiye, Batının doğuyu istilasına ve sömürgeleştirmesine set olmuş, karşı durmuş, Batının her türlü hile ve desisesine, kin ve garazına muhatap olmuştur. Gün olmuş defalarca Batıyı perişan ve zelil kılmış, gün olmuş çok büyük acı ve sancılı bedeller ödemiştir.

 

Son iki yüz yılımız Batıyla olan didişmelerle geçmiştir. Osmanlıyı tarihin şanlı sayfaları arasına gönderen Batı, Türkiye denilen dar bir toprak parçası üzerinde ayaklarına prangalar vurulmuş ve deli gömleği giydirilerek bu asil milletle adeta alay edilmiştir. Din ve inancı yok edilmek istenmiştir. Tarihte hiçbir milletin göremediği işkence ve zulme reva görülmüştür.

 

İçimizde bir verem veya kanser mikrobundan farsız olan, küresel güçlere çalışan İMF illetinden kurtulan Türkiye, kendi adına bağımsız adımlar atması perde gerisindekileri ürkütmektedir.

 

İMF’nin öneri ve tavsiyeleri dışı çikolata kaplı siyanürden farksızdır. Onun önerilerine uyarsanız ya hapı yutarsınız ya da temelli uyuz olursunuz. Türkiye 2012’de İMF tavsiyeleri Türkiye’nin büyümesinin frenlenmesi, faizlerin ve enflasyonun artması, diğer yanda ise AKP hükümetine yönelik bir darbe girişiminden başka bir şey değildi.   Onun için İMF’den kalan iktisat politikaları acilen silinmelidir.

 

Türkiye Merkez Bankasının giderayak bağımsızlaşması, MİT’in kendine çeki düzen vermesi ve kirli dış bağlarını koparmaya devam etmesi elbette gereğinden fazla gürültü çıkaracaktır. Elbette bu en çok MİT’i kendi alt taşeron şubesi gören CİA ve MOSSAD’ı rahatsız etmesi kadar daha doğal ne olabilir?

 

Yapılan her karalama kampanyası içeride işlerin yolunda gittiğini, küresel güçleri, onların alt yapılanmalarını ve derin devlet uşaklarını elbette rahatsız etmelidir.  

 

1993-2003 yılları aralığında Çin, Hindistan ve G.Kore hızla yükselirken, Türkiye bu dönemde derin yapılanma etkinliği ile uyutuldu.   Rahmetli Özal doksanlı yılların başında hızla dünyanın değişime gittiğini görüyordu.

 

Dünyanın hızla bilgi teknolojilerine doğru gittiğini, buna hazırlıklı olmak gerektiğini, devletin Kürt evlatlarıyla barışması ve daha fazla demokratikleşmenin,  faiz sarmalından kurtulmanın, derin devletçilerle bağların koparılmasının gerektiğini gördü. Derin devletle bağlarını kesti ve bedelini de hayatıyla ödedi. Gelecek nesillere yeni eşikler, yeni görüşler ve çıkış kapıları araladı.

 

Erbakan’da faiz sarmalından kurtulmayı ve yerli sanayi için adım atmak istedi ise de, derin devletin uşakları tarafından iktidardan uçan tekmeyle şutlandı.

 

Karanlıkla geçen günler/yıllar artık geride kalmaya mahkûmdur. Batının haçı yerlerde sürünmekte ve sürünmeye de davam edecektir. Gün Yeniden Hilal’in günüdür. Gün Hilal’in Yeniden Yükselişi’nin günüdür.

 

Her geçen gün Türkiye’nin ayağına bağlanan prangaların zincirleri ve iğreti olarak dikilen deli gömleği çürümekte, lime lime dökülmektedir.

 

Bizler bilmekteyiz ki, Bir toplumu güçlü kılan, güçlü bir devlet değildir. Devleti güçlü kılan, güçlü bir toplumdur. Bu toplumu güçlü kılan ise asırları aşıp gelen bir kültürdür.

 

Tarihi bir süreçten geçiyoruz. Bu topraklarda yaşayan herkese, daha iyi ve daha güzel bir ülkede yaşamak için çok iş düşüyor. Elbette bu ülkeyi idare etmekle mükellef olanlara da çok daha fazla iş düşüyor.  Yeni bir dünya kuruluyor ve Türkiye bu dünyada yerini almalıdır.

 

Ant-241013

( Hilalin Yeniden Yükselişi başlıklı yazı KOCAMANOĞLU tarafından 24.10.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.