Bir Sefer Misafir Olur Bahar                                                                                                     Öykü

                                                                                      

 Bir kış daha geride kalmıştı; tomurcuklanan ağaçlar baharı müjdeliyordu. Kuşlar bile bir başka ötmeye başlamıştı…

     Bahar, misafir olmuştu yaşlı adama, o hasta yüzünü güldürmeye zorluyordu. Günlerdir yataktaydı. Artık konuşacak dostları bahçede onu bekliyordu.

Baharın gelişi yaşlı adamın sararmış yüzünü az da olsa bir gül bahçesine çevirmişti. Tıpkı bahçede şenlenen güller ve şakıyan kuşlar gibi. Pencereye doğru ilerledi. Kuşlar, bahçe renklenmiş onu bekliyordu. Yaşlı adam, baharı misafir etmek için bahçeye indi. Baharın gelişi kanını harekete geçirdi bir anda. Bahçedeki çıplak ağaçlar, rengârenk giysileriyle, bahçeye bir güzellik saçmıştı. Kuru dallar, yeşil ve taze yapraklarla kaplanmıştı. Günün büyük bir kısmını bahçede geçirip büyük bir aşkla gül, yasemin, top fesleğen ve diğer çiçeklerle sohbet ederdi.

Nasılsın gül, yine güzelliğinle ve renginle bahçeye güzellikler saçmışsın. Ya sen yasemin, gülden geri kalan değilsin? Hiç birinizde alınmayın dostlarım, hepinizin ayrı ayrı güzelliğe ve de kokuya sahipsiniz.

Başını kaldırıp çınarın dalındaki küçük dostlarına bakıp gördüğü rüyaları anlatırdı.

Biliyor musunuz güzel dostlarım, bu gece Bedriye hanımı gördüm rüyada? Yani anneciğimi. Şu asma altına büyük bir sofra kurmuştu. En güzel yemekleri hazırlamış ve misafir bekliyordu. Dinç ve çok güçlü görünüyordu canım anneciğim. Biliyorum, bu rüya bir işarettir, yani annem siz kuşlara ziyafet çekmemi istiyor…”

Büyük bir dikkatle, yaşlı dostlarını dinlerdi kuşlar… Sohbet arkadaşları yalnızca bahçedeki çiçekler ve çınarın dallarındaki kuşlardı.

Ve ağır adımlarla bahçedeki kütüğe oturup poşetten bir avuç buğday çıkarıp ayaklarının dibine serpiştirdi. Daha eli havadayken kuşlar sürü halinde çınarın dallarından süzülüp buğday tanelerine üşüştü... Onlar yemlerini yerken, hayallere daldı. O kadar dalmıştı ki, kolunun üzerinde duran kuşu görmemişti bile. Oturduğu kütükten hafifçe kalkması bile kuş sürüsünü ürkütüp kaçırmaya yetmişti. Üzüldü bu ayrılıktan yaşlı adam. Tekrar yerine oturmasıyla kuşlar yarım kalan ziyafetlerine döndüler. Tekrar düşünmeye başladı: “Kuşları ürküten neydi acaba? Hareket etmem miydi, yoksa iri bedenim mi? Etrafta, hareket halinde o kadar çok insan var ki!”

O küçücük kuşların yanında bir kaya gibi görünüyordu. “Onları ürkütüyor olmalıyım.” diye düşündü yaşlı adam. Onları ürkütmeden aralarına katılmak için onlardan biri olmalıydı. Gözlerini yumdu. Kanatlanıp çınar ağacın dalına konmuş, kuşların arasına karışmış olarak gördü kendini. Kuşların ne dediklerini anlamaya çalıştı. En yaşlı kuş dile geldi: “ Yaşlı dostumuzu iyi görmüyorum. Ben, nasıl iyi olmadığını fark ettimse, yaşlı dostumuzun evinin etrafında gezinen telikeleride fark ettim.

        Yerinden kalkıp kuşları uçurtmaya başladı: “Gidin, bu ağaç dalları güvenli değil? Biliyorum hepsi bir gün kesilecek, yıllarca koruduğum bu ev yerle bir olacak…! ” dedi ve başını önüne eğdi, solgun ve halsiz merdivenlerden çıkmaya çalıştı. Hava kararmak üzereydi. Güçlükle kapıya vardı. Dönüp arkasına baktığında gül, yasemin, top fesleğen ve bahçedeki bütün bitkiler solmuştu… Ağır ağır göz kapaklarını aralayıp: “Sizler olmayın, hep şen olun, biliyorsunuz yılda bir sefer misafir olur bizlere bahar, ” dedi.

En ufak, ayak seslerine kulak vermeliyiz… Yaşlı dostumuz ölürse eğer, bu mahallede kalmamız mümkün değil ve bu mahalle tamamen beton yığınıyla donanır. Ne konacak bir ağaç buluruz nede dinleyecek bir dost… Yaşlı adam hayallerinden uyanmak istemiyordu. Kuş olup küçük dostlarıyla gitmek ve uzaklarda ölmek istiyordu. Artık anlıyordu kuşların neden insanlardan kaçıp gökyüzüne sığındıklarını. Bu çok normaldi. Gözlerini açtı. Korku dolu bakışlarla bakındı yeryüzüne! O iri bedeni, bir kuş kadar küçülmüştü. Yeryüzündeki sesler kalbini daha da hızlı atmasına neden olmuştu. Tıpkı kuşların yürekleri gibi çırpınıyordu yüreği. Titriyordu, yakalanmış hissediyordu kendini. Yıllarca yalnızlık kalbini bir bozuk saat gibi yavaşlatmıştı.

Yatağına doğru ilerliyordu ki, duvarda asılı duran aile fotoğrafına takıldı gözleri, durakladı ve derin bir iç çekti. Fotoğrafa baktı:” Ah akılsız başım ah! O, geri gelmez yıllarımı boşa harcadım. Ne kendime nede babamın soyunu sürdürecek bir çocuğa sahip oldum. Evlene bilirdim, çoluk çocuk sahibi olabilirdim. Ama artık çok geç…

Ah anneciğim, sana ne kadar da hak veriyorum şimdi, beni baş göz etmek için nasıl da dil dökerdin bana. Zaman geçmeyecek diye hep düşünürdüm ve hep aynı yaşta kalacağımı da...” dedi ve yorgun ellerini kaldırıp gözyaşlarını sildi. Titreyen parmak uçlarıyla elindeki fotoğrafı duvara astı ve yatağına uzanıp pencereden bahçeyi seyrettiğinde bahçe ağlıyordu, kuşlar ağlıyordu. İki elini pencereye uzattı ve gözlerini yumdu…

  Kadriye YAPICI  2008


( Bir Sefer Misafir Olur Bahar başlıklı yazı kadriye xoda tarafından 1.08.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.