Düşlerim diyorum, azizim
Düşlerim
ve içine düşülesi minvalde
senden uzak kalamadığımın yankısında
saklı iç sesim:
en çok da hulasası gördüğüm dibin
bir yansıması avurdu çöken
gerçeklerin
sür-git nidalarına asılı
askıda ekmekse zihniyetim
askıya aldığım dünüm
aşüftesi imgelerin
kordan hecelerim
içimin bükülesi levhasında girift bir
minval
sökün eden her kelime
ne de çok öğreti babamdan yadigâr
ve üşüyorum aymazlığında mevsimin
yetmiyor düşüyorum
İlahi bir redif bahşedilen
ilhamın gölgesinde dahi yeşerir
benim sevinçlerim
benim saf kan yalnızlığım
ve benim olma ihtimalin olmasa bile
derin derin s/üzüyorum seni
aşkın albenisi
ve göğün sarnıcı
yerkürenin dikiti
omzumda heybem sırtımda küfem
ve içinde ben
içtimada iç içe yaşadığım
dışarlıklı bir acı baskın gelen
dış sesin ne ikazı ne itirazı
saklı içimde
ve imtina ettiğim tüm sözcükleri
ihbar ettiğimse
bu aşkın küfesinde saklı bir köle
gibi
köle pazarında seçilesi imgelerin
başkaldırısı
bense başımı çoktan dayamışken ulu
çınarıma
varsın olsun Çıfıt çarşısı şen sesimden
uzak bir minvalde
sevecen yürek iklimimde saklı seccade
en çok aşkla ihya olan ruhum
aşikâr aşka âşık bir bedevi
göğün termik santrali yerkürenin
örülesi dağları köprüleri
ve nice vecize aşkla eşleşen
nice meyyali ömrün
nadir bir derya iken
tekabül eden iç sesim
ve dal misali fidan misali büyüyen
hüzün yüklü kerevit
aşkla pekişen sözcükler
bazen ırak kaldığım senden
bazense bir düş gibi içine düşülesi
bu şaşalı ve imkânsız aşk almışken
beni benden
ve sadece sensin sen
dünden kalan tek hatıram hatırına mazinin
bir fıtrat bir de firak bir de sözlük
hani içimden sökün etti edecek
kelimeler
kordan göğün
közden yerin
hecelediğim aşkla
imkânsızlığı telaffuz ettiğim bu
sevgimin
servetine seferisi bulutların
ve işte ruhumda saklı adımın yazılası
iki künye ve iki ucum ve iki yakam
şehri İstanbul gibi sevdalı
düşmez iken yakamdan da bu
istikrarsız aşk
ve hasret kim ise haset uzağındayım
ve yokluklar bulvarında
göçen bir rüzgârım idam fermanıma
eklediğim
günbegün şiirlerimden sorsunlar beni
ve işte idam sehpam üstünde uyuya
kaldığım
henüz sallandırılmadığım darağacı
en çok da aşk iken en dar açı
oysaki uzamında bu sevdanın
tünediğim bir ağaç kovuğu gibi
içime asılası düşlerin de kovuğunda
saklı
yüreğimin dinmez nazı niyazı
sana meyyal sensizliğe tutsak
ve tuzak kurulası düzenden
ayrı düşülesi bir minvalde
ve de göğsümü gere gere severken
seni,
ne bir inilti ne bir ilinti
aşkı kürediğim servetimle
zikzak çizen kalemim ve matemim
en çok da bu aşkın yüzü suyuna
hürmeten sen,
sevgili, aziz ol iki cihanda da
benimse tekleyen yüreğimle haiz
olduğum
cihanın en muteber müdavimi yine
sensin
ve bildik bilinmedik bir alametle
yürürken sona
yüz göz olmadan
aşkın ihbarı ve işte iltimas geçen
ilham perimle hemhal
gözümden dahi sakındığım
kıskandığımsın sen
bir ömrü heba etmiş olsam ne ki
sensizliğin dik duvarlarında
ve içinde yaşadığım kale duvarlarım
kalem ile hemhal bazen bir isyan
bazen tövbe ettiğim kadar da aşikâr
bu imkânsız aşk…