Bir tutamağın olmalıydı hayata
sevgili kendim mademki söz sevgiden açıldı ektiğim her tohum değil mi ki
yüzümde açan nadide bir çiçek bense en çok dikenlerimi sevdim diklendiğim kadar
sırf kendime de değil zalimin de iblisin de nefesini ve zulmünü tek seferde
kesmeliydim ama yetemedim tekil hanemde tekliğimle çifteleyen acıların
çiftleştiği gökte saklı hüzün portalından yağan yaşların da kırağının da yok
idi benzeri…
Bir minvaldim ben:
Yüreğimse bir kum torbası misali
Çifte atan yarış atlarından da
değildim madem
Matemimle örülü sevinçlerimi çok
gördü bana ahvalim
Endamlı bir aşktım oysaki ben
Yarama merhem değil iken aradığım
Yamalı cihanın tek tanrısı iken
zulmün
Perde arkası
Bir de takılan maskelerin bir alıntı
misali
Gezindiği seyyah gölgeler
Seferisi bulutların
Şeffaf ve alımlı ve alıngan kalbimin
de buz kesildiği
Kaskatı bir minvalde
Seken kuşlara meyyal
Ben bu hayatta en çok çocuk olmayı
çocuk kalmayı sevdim
Yaşımın insanı değildim ama yasımın…
Yasa mahiyetinde yaş aldığım kadar
yas tuttuğum
Ve yetemediğim bir cihan
Bir örüntü ise yaşam
Bir görüntü müydü sadece şiir ve
sevgi?
Ve işte yaslandığım o devasa çınar
ağacı
Benimse elimde dev bir asa
Ruhumda devasa yalnızlık bulutları
Bir koşu sevdiğim
Bir telaş yaşadığım
Yazmanın güftesi
Yalnızlığın sekantı
Bir asra denk düşen o tek saniye
Dakikaların kum döktüğü minvalde
Ne kum torbasıydı yüreğim
Ne de kalantor gölgelere riayet ettim
Sirayet eden yeni günün üstünde tüten
buharı dumanı
Alt edemesem de zalimi
Ah ettim…
Bir imleçtim bazı bazı
Şahikanın kırık kanadı
Ve biliyordum ki:
Yüreğim dokunulmazlığı vardı
Yazdığım her d/okunası acı’ ma her
yazı
Yazgımla iştigal
Şiirler ile pekişen ruhumun dalgaları
Boyumdan büyük nicesi
Kelli felli adamlar
Sözüm ona oturaklı hanımlar
Ne hanımeliydim
Ne hanımdan yana yok iken tutarım
Bir hamle ki yüreğimin
Soluksuz radarı
Ve işte bünyem kaldıramazken bunca
yalanı
Yâd ettim dünü
Kulağıma da küpe etmişken verilen her
öğüdü
Ben annemin kızıydım:
Hem vakur
Hem dürüst
Hem alıngan
Bir alt mahiyette olduğu kadar
çelimsiz kalemim
Çelik gibi kuvvetli bir irade
Derdim sadece kendimle
Dünde ölen nefsimle
Kesilse bile nefesim
Daima içtimada nöbette…
Şafağın sarkacı
Şakağıma dayalı kalemin de dinmezken
nazı niyazı
Riayet ettiğim kadar kurallara
Bazen sınırları aşıp kuram dışı
Binlerce sıfatla giydiğim o hüzün
hırkası
Belli ki babadan yadigâr
Yetim yüreğimin sonlanmayan nidaları
Ve işte kulağına fısıldadığım Sağır
Sultan
Dememiş miydi ki bana:
Ağır ol molla desinler
Ağırdan aldığım kadar mutluluğu
Attığım her nutuk bir şiire
Nüktelerin eşliğinde yazılası nice hikâye
Ve işte aşkın da İlahi Mimarı:
İnhisarında yalnızlığın başımı
dayadığım O Ulvi Zirve
Vardı elbet bir orta yolu yaşamın
İlahi Adaletin kantarı
Aşkla ve umutla iştigal
Sözcüklerin ve kıblemin rotası
Nüktedan bir ömre sığarken onca duygu
İltimas geçen kadere vurguladığım her
nutku
Aşkla serdiğim zemine
Kâğıdın ve kalemin izdivacı
Çocuk kalmanın güzergâhı
İhtimamla sevdiğimden de öte
Aşkın dinmeyen İlahi Rüzgarı…