Evlilikte Mutsuzluğun
Nedenleri 2
Eşlerin Birbiri Hakkında
Sui Zanda Bulunması veya Niyet Okuma
Tolstoy, “Aile Mutluluğu”
isimli kitabında eşlerin birbirini anlamaktan uzaklaşarak, niyet okuma rüzgarına
kapıldığında kapıldıklarında nelerin olabileceğini çok güzel bir şekilde dile
getiriyor. Marya’nın kocası Sergey Mihaliç ile aralarındaki soruna bakış açısı
aslında ailede niyet okumalarla ilgili önemli bir ipucu vermektedir.
“Onun gururlu ve çabuk
parlayan biri olduğundan ve bam teline basmamaya dikkat etmem gerektiğinden
emindim. O da, benim sosyete hayatı
olmadan yaşayamadığıma, köyün bana uygun olmadığına ve bu uğursuz zevke boyun
eğmesi gerektiğine inanıyordu. Bu konularda açık açık konuşmaktan ikimizde kaçınıyorduk
ve ikimizde birbirimizi yanlış anlıyorduk.” (sf 75)
Ön yargılar ve niyet
okumalar aile birlikteliğini baltalayan ve yıkan en tehlikeli yaklaşımlardan
birisidir. Kafamızda canlandırdığımız ve kendisine bizim belirlediğimiz misyonu
yüklediğimiz ve o misyona göre de yargıladığımız insanın haklı olma şansı
yoktur. Haksızlığına kanaat getirdiğimiz kişiye de iyi niyetle yaklaşmamız söz
konusu olmayacaktır.
Anlamaya çalışmadan yargılamak
dünyanın en zalim hakimidir.
İnsan salt bedenden, kam
ve kemikten değil aynı zamanda ruhtan da meydana gelmiştir. Ruh ise deniz
gibidir. Rüzgarlardan etkilenir. Bazen durgun, bazen hırçın olur. Yaşamında gelgitler onu etkisi altına
alır. İşte böyle durumlarda eşlerin
birbiriyle ilgili tutum ve davranışları çok önemlidir.
Hırçın olduğu zaman onun
nedenleri üzerinde durmaktan ziyade o duygu yoğunluğunu kendisine karşı bir
tepki olarak algılama sürecine girerse büyük bir yanılgıya düşer.
Hırçın dalganın
dinginleşecek bir limana ihtiyacı vardır.
Kendisini kollarına bırakacağı, sevgiyle sarmalayacak bir yüreğe...
Liman olmayan eş,
kafasındaki kurguyla şiddetli bir fırtınaya dönüşerek dalgaları daha da hırçınlaştırır.
Böylece ikisi de hayat okyanusunda
boğulma (ayrılma, küsme, kavga, cinayet, taciz) tehlikesiyle karşı karşıya
kalır.
Marya, eşine inat olarak
katıldığı prensin davet ettiği baloya aslında gitmek istememektedir. Ancak eşine naz yapıp onun kendisiyle ilgilenmesini,
nazını çekmesini istemesine rağmen, Sergey, onu kendini beğenmiş biri olarak
görüp yanlışıyla baş başa bırakır.
Birbirini sevenlerin
ufak bir dalgada yaşadıkları akıntı, onları huzursuzluk sahiline sürükler. Marya
bu duygusunu sonradan şöyle dile getirir.
“Bana bak!” dedim yüzüme
bakması için koluna dokunarak. “Baksana, senin arzu ettiğin şekilde yaşamamı
istediğini neden bana hiç söylemedin, neden bana kullanmayı beceremediğim bir özgürlük
verdin, neden bana öğüt vermeyi bıraktın? Eğer isteseydin, eğer beni daha
farklı yönlendirseydin hiçbir şey, hiçbir şey olmazdı.” dedim eski sevgimi
değil, soğuk bir kızgınlığı ve sitemi giderek daha güçlü dile getiren bir
sesle.” (sf 97)
Ailede şeffaflık
gerçekten çok önemli bir erdemdir. Eşlerin birbirine karşı gizli ajandaları
olmamalıdır. Bu konuyu başka bir yazımızın başlığı olarak buraya not edelim.
İletişim kulağını sağır
ederek kişinin kendi algı frekansını tek doğru ses olarak görmesinin sonunda
artık yürek teslim bayrağını çekmek zorunda bırakılır. Kendisini ifade etmeye,
doğrusunu anlatmaya çalışmasına rağmen sağır olan iletişim kulağı açıklamaları
ve nedenleri duymaz.
Kalp nefretle kirlenmiştir.
Artık duyulan doğru algılanmadığı gibi görülen de doğru görülmez.
Niyet okuma, dudak
okumadan çok farklıdır. Dudak, insanın ne dediğinin anlaşılacağı bir düzlem
iken, düşünce görünmeyen bir düzlemdir. Burada
insanın algıları devreye girerek Selim akıl dediğimiz düşünme yetisini
yaralayarak sağlıklı bir iletişimi engeller.
Niyet okuma patolojik
bir ruh halinin tezahürüdür.
Bunu daha çok madde bağımlılarında
görmemize rağmen, madde bağımlısı olmayan içten hesaplı insanlarda da
görülmektedir. Herkesi kendisi gibi hesaplı kitaplı, gizli kapaklı işler
çeviren birileri olarak görür.
İki kör karşılık oturmuş,
önlerindeki köfteleri yemektedir. Körlerden birisi diğerine, “Neden köfteleri
iki iki ağzına atıyorsun?” der. Diğeri şaşkın bir şekilde, “Nereden biliyorsun?”
deyince diğeri, “Çünkü ben iki iki yiyorum ondan tahmin ettim der.”
Niyet okuma hem salim
duyu organlarının hem de Selim aklın devre dışı olduğu zamanlarda ilişkiye
müdahale eder. Daha çok zan ve tahmin üzeredir görüşleri.
Niyet okuma zehrinin
panzehri gördüğümüz veya öyle sandığımız olayla ilgili herhangi bir sorunu araştırma
ve konuşma cesareti göstermektir.
Sorunu konuşma cesareti
niyet okuma hastalığının ilacıdır.
Bakışlardan,
davranışlardan, sözlerden, yaklaşımlardan sonuçlar çıkarıp kişiyi yargısız infaz
büyük bir insafsızlıktır.
Aslını öğrendiğimizde
utanacağımız, özür dileyeceğimiz, pişman olacağımız davranışları sergilemeden
önce çok ama çok düşünmeliyiz.
Kırdığımız kalbin
onarılmasının çok zor olacağını, hep olumsuz bir iz bırakacağını asla
unutmamalıyız.
Niyet okuma hastalığı
sui zanla da alakalıdır. Kişiler hakkında sui zanda bulunmak kişilerle ilgili
kendi olumsuz algımızı sesli düşünmek anlamındadır. Karşı kaldırımda bir arkadaşıyla yürüdüğünü
gördüğümüz eşimize el sallayıp selam verdiğimizde karşılık alamayınca bizi
takmadığınız, görmezlikten geldiğini, gizli işler karıştırdığını düşünmek niyet
okumanın ta kendisidir. Görmemiş olacağını varsaymak en doğru bir anlayıştır. Bunu
evde devam ettirip ona tavır almak, eşinin farkında olmadığı bir olaydan dolayı
onu yargılamaktır. Kadın da, erkeğin bu
tavrına bakıp nedenini sorma cesareti göstermeyip aynı tepkiyi verdiğinde yani
o da niyet okumaya başlayınca bir hiçten büyük bir fırtına çıkar.
Eşimizin zayıf
noktalarını (her insanın kendisine göre bir zayıflığı vardır) zihnimizde
canlandırıp o noktalara zihinsel vuruşlar yapmak ringde bir boksörün rakibinin
fark ettiği zayıf noktasına çalışması gibidir. Bir müddet sonra nakavt olması
kaçınılmazdır.
Niyet okumalarda ilk
önce düşüncemizi gözden geçirmemiz elzemdir. Bu yaklaşımla eşimle bir sorun
yaşayıp evliliği mi bitirmek istiyorum yoksa eşimin yanlışını düzeltmek mi istiyorum?
Yoksa… Yoksalar uzayıp gider. Ama eşinizi nakavt ederek ringin dışına atmak istemiyorsanız
sadece zayıf yönlerine vuracak bir zihinsel süreçten kurtulup anlamaya
çalışmaya yönelmeliyiz.
Eşimizin ruhsal esinlenmelerinden
yola çıkarak anne, baba, kardeş, amca, dayı, hala, teyze gibi yakınlarımıza
karşı iyi duygular beslemediğini düşünerek düşünsel yumruklarımızı onun
hayaline sallamaya devam edersek sonunda galip bir boksör olarak eşimizi ringin
dışına atmayı başarırız.
Ama sonra ağlamak,
sızlanmak yok!
Ringin dışına attığımız
için takip edip taciz etmek, şiddet uygulamak ve nihayetinde öldürmeye varacak
kadar patolojik ruh haline girmek yok! Bu aşamaya niyet okumalarınızla, sui
zanlarınızla, kuruntularınızla, siz getiriyorsunuz.
Evet değerli dostlar
anlamaya çalışmak yargılamaktan, dinlemeye çalışmak ise niyet okumaktan çok
daha değerlidir.