A Denemeleri Eğitim Üzerine 22 OKUMAK ÜSTÜNE
OKUMAK ÜSTÜNE
Okuma eylemlerin en soylusu… İnananlara ibadet kadar zevkli gelebilecek bir edim. Bu edim ne yazık ki bizim toplumumuzda pek yadsınıyor.
Sorunun bam teline parmak basalım. Neden okumuyoruz. Hala göçebe bir toplum muyuz ki okumaya vakit ve ortam bulamayalım. Oysa medenileşeli yıllar oldu. İslamiyet’le birlikte bir konar göçerlikten kurtulup yerleşik medeni bir toplum olmadık mı?
Medenileşirken okumayı öğrenemedik mi? Hayır, hayır. Biz yerleşik medeniyete İslam ile geçmedik mi? Evet öyleyse İslam’ın ilk emri 'oku'yu görmezden mi geldik? Peki, içi tıka basa kitapla dolu kütüphaneler neyin eseri? Kahve içmeyi çok sevdiğimiz halde kahvehane kültürünü edinmek için Tanzimat’ı beklemedik mi? Hem de o kahvehaneleri kıraathane ;'okuma evi' olarak açmadık mı? Bir yandan kahvelerimizi höpürdetir bir, kısmımız çaylarını içer, bir kısmımız nargilelerini fokurdatırken kitap okumadık mı?
Bir elimizde mesneviler bir elimizde Muhammedî’yeler karşılıklı irfan sofralarında demlenmedi mi? Hele o siyer okumaları, Hazreti Ali'nin maktel kitapları serüvenleri. Karşılıklı irticali şiir okumaları nereye gitti? Kıraathanelerin yerini kahvehaneler aldığı, onların yerini okey masalarının doldurduğu, sigara dumanlarının tilki çıkarttığı mekânlar, dahası kumarhaneler almadı mı?
Onların da yerini bir yandan lüks otellerdeki eğlence merkezleri, avm'lerdeki yiyip içme mekânları, yarı açık kız erkek buluşma yerleri ,sosyal statü artırma mekânları ayılmadı mı? Bütün bu mekânlarda kültürün' k'si bile yok şimdi. Hatta kıraathanede bir kenara meraklısı için bırakılan gazeteler de görülmez oldu ortalarda.
İşte bütün bunlar toplumumuzun nerelerden nerelere geldiğini göstermiyor mu? Peki, bu değişimin olası nedeni ne olabilir, hiç düşündük mü?
Önce Osmanlının son dönemi, Balkan, Cihan Harbi ve İstiklal Harbi, ardından yaşanan fakirlik sefaleti hatırlayalım. Fakirlik ve sefaletle birlikte yaşanan devrimlerin halkı bir gecede cahilleştirdiğini de buna ekleyelim. Üstüne üstlük jandarma vasıtasıyla derdest edilen toplum irfan önderlerinin darağaçlarında sallandırılmasının nasıl kötü sonuçlar hazırladığını bir düşünelim isterseniz.
Dahası İnönü devrinin din ve dindarlar üzerindeki baskısını, o baskının dine ve dini eserlerin yazım, basın, yayım ve okunmasına olumsuz etkisini hatırlayalım. Ve o andan sonra gelen Risale-i Nur kumalarının basılması, risalelerin toplatılması, mensuplarının tutuklanmasını da unutmayalım. Ve dahası da var. Yine o günlerden bugünlere gelen kitap toplatılmaları, düşünce suçları, kitap yasaklamaları, aramalarda suç unsuru olarak kitapların müsaderesi toplum şuuraltında okumaya yönelik korkuların tavan yapmasına neden olmamış mıdır acaba?
Daha ne olsun? Artık böyle bir toplumda kim kitap okuyabilir, kim cesaret edebilir buna? İsterse okusun, karşısında bulur asker ve polisi ve ellerine kelepçeyi. Sonra doğru kodese...
27 Mayıs, 12 Mart,12 Eylül, 28 Şubat tecrübelerinin baskıcı rejimlerinin silip süpürdüğü toplum hafızasının okumaya mecali mi kalır? Bunlardan başka soruna ne hacet? Şimdi anlaşıldı mı neden okumadığımız? Diğer bir yazımızda diğer sebeplere gelebileceğiz.
Ahmet KemalKayıt Tarihi : 4.3.2013
Yazılar
Okumak Üstüne
OKUMAK ÜSTÜNE
Okuma eylemlerin en soylusu… İnananlara ibadet kadar zevkli gelebilecek bir
edim. Bu edim ne yazık ki bizim toplumumuzda pek yadsınıyor.
Sorunun bam teline parmak basalım. Neden okumuyoruz. Hal göçebe bir toplum
muyuz ki okumaya vakit ve ortam bulamayalım. Oysa medenileşeli yıllar oldu.
İslamiyet’le birlikte bir konar göçerlikten kurtulup yerleşik medeni bir toplum
olmadık mı?
Medenileşirken okumayı öğrenemedik mi? Hayır hayır. Biz yerleşik medeniyete
İslam ile geçmedik mi? Evet öyleyse İslam’ın ilk emri oku'yu görmezden mi
geldik. Peki, içi tıka basa kitapla dolu kütüphaneler neyin eseri. Kahve içmeyi
çok sevdiğimiz halde kahvehane kültürünü edinmek için Tanzimat’ı beklemedi mi?
Hem de o kahvehaneleri kıraathane okuma evi olarak açmadık mı? Bir yandan kahvelerimizi
höpürdetir bir kısmımız çaylarını içer bir kısmımız nargilelerini fokurdatırken
kitap okumadık mı? Bir elimizde mesneviler bir elimizde Muhammedî’yeler
karşılıklı irfan sofralarında demlenmedi mi? Hele o siyer okumaları hazreti ali
maktel kitapları serüvenleri. Karşılıklı irticali şiir okumaları nereye gitti.
Kıraathanelerin yerini kahvehaneler aldı onların yerini okey masalarının
doldurduğu sigara dumanlarının tilki çıkarttığı mekânlar dahası kumarhaneler
almadı mı? Onların da yerini bir yandan lüks otellerdeki eğlence merkezleri
avm'lerdeki yiyip içme mekânları yarı açık kız erkek buluşma yerleri sosyal
statü artırma mekânları sayılmadı mı? Bütün bu mekânlarda kültürün ksi bile yok
şimdi. Hatta kıraathanede bir kenara meraklısı için bırakılan gazeteler de
görülmez oldu oralarda.
İşte bütün bunlar toplumumuzun nerelerden nerelere geldiğini göstermiyor mu?
Peki, bu değişimin olası nedeni ne olabilir hiç düşündük mü?
Önce Osmanlının son dönemi balkan cihan harbi ve istiklal harbi ardından
yaşanan fakirlik sefaleti hatırlayalım. Fakirlik ve sefaletle birlikte yaşanan
devrimlerin halkı bir gecede cahilleştirdiğini de buna ekleyelim. Üstüne üstlük
jandarma vasıtasıyla derdest edilen toplum irfan önderlerinin darağaçlarında
sallandırılmasının nasıl kötü sonuçlar hazırladığını bir düşünelim isterseniz.
Dahası İnönü devrinin din ve dindarlar üzerindeki baskısını o baskının dine ve
dini eserlerin yazım basın yayım ve okunmasına olumsuz etkisini hatırlayalım.
Ve o andan sonra gelen Risale-i Nur kumalarının basılması risalelerin
toplatılması mensuplarının tutuklanmasını da unutmayalım. Ve dahası da var.
Yine o günlerden bugünlere gelen kitap toplatılmaları düşünce suçları kitap
yasaklamaları aramalarda suç unsuru olarak kitapların müsaderesi toplum
şuuraltında okumaya yönelik korkuların tavan yapmasına neden olmamış mıdır
acaba?
Aha ne olsun. Artık böyle bir toplumda kim kitap okuyabilir kim cesaret
edebilir buna. İsterse okusun karşısında bulur asker ve polisi ve ellerine
kelepçeyi. Sonra doğru kodese.
27 Mayıs, 12 Mart,12 Eylül, 28 Şubat tecrübelerinin baskıcı rejimlerinin silip
süpürdüğü toplum hafızasının okumaya mecali mi kalır? Bunlardan başka soruna ne
hacet. Şimdi anlaşıldı mı neden okumadığımız. Diğer bir yazımızda diğer
sebeplere gelebileceğiz.
Ahmet Kemal
(
Okumak Üstüne başlıklı yazı
EDİP GÜL tarafından
2.08.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.