Düş beyazı bir iklimsin, nazenin varlığımla kabullendiğim bir yenilginin ertesi yolumun sensizliğin kıblesine düştüğüm haiz olduğum tek teselli…

Manidardır ruhuma attığım tohumlarımdan serpildiğim üryan düşlerde sükûta hayale uğradığım kadar pürü paktır ruhum.

Densiz bir iklimin seyrinde bir avuç suda boğuldum boğulalı lokmalarını sayıyor ve saklıyorum acılarımın.

Ayaklarımın yerleşkesi rugan postallarım var benim:

Hani, hani dünüme zimmetli sözcüklerimi hibe ettiğim düşler meclisinde henüz onanmadı gerçeklerim.

Dilbaz bir şarkı iken mırıldandığım.

Düşbaz bir yenilgi iken kutsandığım.

Hazzı ve hası aşkın kol gezen ruhumda saklı firari bir sancı…

Ah, meylettiğim yalnızlık.

Şüheda mutluluğuma gölge eden mevsim.

Kırkladığım sözcükler kıt kanaat sevenlerden de değilim…

Mabedimle makberim yerle yeksan üstelik iç içe geçmiş adeta iki zemheri ve tutuk nutkumla seyyah kalemimle toz kondurmadığım hayallerim de yok artık benim…

Yok artık…

Sahici bir betimleme yoktan var edene koştuğum.

Edilen dikte sözcüklerle içli dışlı mahşeri bir kalabalıkta bir başıma yola koyulduğum.

İmgelerim var hem benim: varsa yoksa titrim.

Kapışan iblis ve mazlum yâd ellerde sürgün edilmiş iken Mecnun.

Kavisli yollar keşfe çıktığım teftişi dünden teşrifi ezelden.

Gönlün de hububatı iken şiirlerim; meddücezrinde yalnızlığın meali olmayan nice söz nice yemin.

Ah, etmeden.

Ahir zamanda gölge etmeden.

İfa etmekten de öte imha etmekse benliğimi…

Ah, zaruri bir tesellidir her gün her gece mimlendiğim şehrin ölgün ışıklarında kardığım adeta çözümsüz bir bilmece.

Kopuksam dünümden.

Koyuysa günüm geceden.

Konduğum şu kırık dalda mı saklı yoksa hatıralarım?

Zemherilerle boy ölçüşen bir düş isem gerçeğe zimmetli bir gülüş isem çekincelerimi ihlal eden günden dökülen her parçada saklı bir toz bulutu adeta kopup da geldiğim dünümden…

O halde şafaktır beklediğim şakıyan güneşin turuncu çağrısında.

O halde sabahtır içlendiğim gecelerin ertesinde boy veren bir fidan gibi alamadığım gözlerim parlaklığından.

Kamaşan dişlerim kardığım.

Kaynayan yüreğim çok sevildiğimi sandığım.

Tevazu yüklü gönül tekkem ve işte serildiğim.

Ve işte hicreti yeni hayatımın yenilendiğim her doğum sonrası alnıma konan o masum busedir tedarikli sevgimle doya doya serildiğim sarıldığım kendim olmanın da bir hikmeti iken iman gücüme sadık, sevginin neferi bir gonca misali tüten dumanında vapurun tünediğim pervazında yalnızlığın hatmettiğim nidaların da son bulduğu o asi/l yalnızlığıma da gölge düşürmesin diye insanlar soyunduğum günahlarımdan ve af dilediğim…

 


( Yok Artık... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 31.07.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.