Hayat
bir ayna gibidir.
Gülümserseniz o da size gülümser.
Hepimiz zaman zaman sıkıntılı dönemler yaşarız. Bu sıkıntı bazen başımıza gelen olumsuz olaylara bir tepki olarak ortaya çıkar.
Ancak
söz konusu sıkıntının önemli bir kaynağı olayları ne şekilde algıladığımız yani
olaylara olan bakış açımızdır.
İçinde
bulunduğumuz koşulların olumlu mu olumsuz mu olduğu tabi ki önemlidir. Olaylara,
durumlara ve genel olarak hayata ne açıdan baktığımız da orada ne gördüğümüzü
belirleyen verilerden başka bir tanesidir.
Bakış
açımızı oluşturan beynimiz, ya da daha genel olarak bilişşel sistemimizdir. Bu
bilişsel sistemimiz, şimdiye kadar ki tecrübelerden oluşturduğumuz kalıp
düşüncelerden ibarettir.
Düşüncenin mahiyetinin anlatan güzel bir
hikayeden bahsedelim: Hindistan'da yüksek bir dağın doruğuna yapılmış "bin
aynalı tapınak" adlı görkemli bir tapınak vardı.
Günlerden bir gün bir köpek dağa
tırmandı,tapınağın merdivenlerinden çıkarak "bin aynalı tapınak"a girdi.
Tapınağın bin aynalı salonuna geçtiğinde bin tane köpek gördü. Korkarak tüylerini kabarttı; kuyruğunu bacaklarının arasına sıkıştırdı; korkutucu hırıltılar çıkararak dişlerini gösterdi. Ve bin köpek de tüylerini diktiler; kuyruklarını bacaklarının arasına alıp korkunç sesler çıkartıp dişlerini gösterdiler. Köpek paniğe kapılarak
tapınaktan kaçtı.
Ve o andan itibaren "bütün dünyanın
tehlikeli, korkunç köpeklerle dolu olduğuna inandı."
Bir süre sonra bir başka köpek gelip
dağa tırmandı. O da tapınağın merdivenlerinden çıkıp "bin aynalı
tapınak"a girdi. Tapınağın
bin aynalı salonuna geldiğinde bin tane
köpekle karşılaştı ve çok
sevindi: Kuyruğunu salladı; neşeyle
oradan oraya zıpladı ve köpekleri
oynamaya çağırdı. "Bu köpek
tapınaktan çıktığında dünyanın
dost ve sevecen köpeklerle dolu olduğuna
inanıyordu."
Bu
anlatılan hikayede öncelikle bakış
açımızın olayları ve durumları değerlendirmemizi nasıl etkilediğini
değerlendirip, bu bakış açımızın duygu, düşünce ve davranışlarımızda hangi
yollarla ortaya çıktığını gösteriyor.
Bazen
beynimiz de hata yapar. Herhangi bir durumu veya olayı yorumlamamızı sağlayan
bilişsel sistemimiz zaman zaman duruma ilişkin ipuçlarını gerçekte olduğundan
farklı değerlendirip durumu gerçekte olduğundan farklı algılayabilir.
Ancak
olumlu duygular genel olarak bize çok zarar vermezler. Bu tür duyguların çok
fazla etkisinde olduğumuzda, gerçeği, olduğundan bir parça farklı algılıyor
olsak da düşünsel ve fiziksel olarak gücümüz, enerjimiz yerinde olduğu için
durumu hala net olarak değerlendirebiliriz ve çözüm olasılıklarını üretebilecek
halde oluruz.
Oysa
olumsuz duygular bizi düşünsel ve fiziksel olarak da olumsuz etkiler. Moralimiz
bozuk olduğunda daha kolay yorulur, kendimizi daha güçsüz hissederiz. Enerjimiz
daha azdır. Durum her ne ise onu düzeltecek çözüm önerilerini üretmek bile
başlıbaşına bir güç gerektirir, fakat bazen o gücü içimizde bulamayız.
Resmin
tamamı yerine olumsuz olan tarafına kilitlenmek, durumu düzeltmek için düşünme
ve çözüm üretme yetimizi kısıtlar zaman zaman. Kendimizi çökkün ve olumsuz
hissettiğimiz anlarda aklımızdan da olumsuz düşünceler geçer.
Bunlar
akla gelen, o duygu hali sona erdiğinde unutulan küçük sloganvari
cümleciklerdir. Genellikle kendimizle ve dünyaya bakış açımızla ilgili
tarzımızı yansıtırlar. Ve en önemlisi her zaman gerçekçi olmazlar. Abartılı,
durumu gereğinden fazla kişiselleştiren, çok fazla genelleyici ve çeşitli
gerçeklik saptırmaları içeren cümlecikler olabilirler.
Bunlar
bizi engelleyen, moralimizi daha da bozup olayları serinkanlılıkla
değerlendirme ve çözüm bulma yollarımızı tıkayan düşüncelerdir.
Sıkıntımız
arttıkça bu tür olumsuz düşüncelerin sıklığı da artar. Ve bu tür düşünceler
arttıkça onlara daha fazla inanmaya başlayabiliriz.
Ve
bu, bir kısır döngü halinde gitgide artan bir olumsuz ruh halini beraberinde
getirebilir.
Yaşadığımız
durumu sağlıklı değerlendirebilmemiz için, o an tüm tabloya bakarak
değerlendirme yapmamız gerekiyor. Bunun için de olabildiğince an’a odaklanmak,
ve gerçekçi olmayan düşüncelerimizi sorgulamakta fayda var.
İlyas
Kaplan