1
Bir tebessüm ekmeliydim evrene sadece
bir tebessüm. Mütereddit sözcüklerden başımı kaldırıp göz hizasında saklı ufkun
hatırına.
Güneşten dökülen pul pul
Tek amacımdı tek amacım Rabbine layık
bir kul
Hüzün reçetem onaydan geçmişti bir
kere:
Hemhal
Olduğum yalnızlığın susmak bilmeyen
Sirenlerinde saklı yağız bir acıydım
Şehirdi belimi büken
Oysaki ben şiir belledim sevdalı
şehri
Şiirler dizdim bir bir inci
gerdanlığına layık mevsimin
Ve gök kubbenin bitiminde
Surlara serili ruhum serinledikçe
İhya olası varlığım
Aslında nöbetten yeni dönmüştüm:
Ben ve şerefli mazim
Hazır ol da beklediğim komutlar
dinmek bilmeyen
Serlerime sarılı sırlarım aşka hürmet
eden.
Yalnızlığın kavisli yollarında saklı
ve sırıtan
Bir yüz ki insanların
Arkasına gizlendiği nice maske
Lakin inat etmiştim ben insan kalmaya
Kala kaldığım bunca hüznü ve yüreğin
söküklerini
Dikerken kopan parmağım ve yaşım ve
sadık olduğum
Kadar Mevla’ma sararan çehremden
dökülen her zerre.
Ve işte bahşedilmiş nefesi boşa
harcadığım
Yine de saklıydım sonsuz aşkın
kıblesinde
Bir rüzgâr yalayıp geçen
Bir hazan senfonisi kulağımdan
gitmeyen
Oysaki sessizlikti bozguna uğradığım
Ses etmeden cefasını yüklendiğim
evren
Katı ve katık
Aşk gibi Rabbine layık
Hüznüne de sadıktım madem kaderin
Beylik söylemlerden uzak nefesimi
tuttuğum kadar
Yüreğimi serinleten bir gülüş
bahşeden evren
Ektiğim tebessümlerden bir şiir
biçtim biçeli
Şehir gibiydim ben de:
Pervasız ve iki yakası bir araya
gelmeyen
Nazarında dünyanın
Hiçliğe talim eden
Ve sustum susalı kalemdi
Devasa bir aşkla ve coşkuyla nefesimi
kesen
Ezkaza yaşamak harcamak sadece zamanı
Ölümsüzlüğe nazire eden bir sözcük
olsam ne ki?
Hazzı yalnızlığın
Saltanatını süremediğim hayatın
Yorgun ve dik yokuşlarında bir başına
Bir uçurum ki dibini boyladığım
Ve işte gözlerimi açtığım günün
selamına sadık bir nefer
İzahı olmasa da sönmeyen feriydim
aşkın
İnadına sevdiğim katıksız bir masalın
Kahramanı ve anlatıcısı ve faili
meçhul bir sevdanın
Tasası da düşmüşken