Kerbela Katliamı Niçin Oldu? Kerbela’dan Sonra Neler Yaşandı?---14. Bölüm--
KERBELA KATLİAMI NİÇİN OLDU? KERBELA’DAN
SONRA NELER YAŞANDI?---14. BÖLÜM--
Hz. Hüseyin, Kufe’de olan
bitenden habersiz ve tüm
‘’ Bari aileni götürme! Onlar
burada kalsın!’’ ısrarlarına
rağmen ailesinin tamamını da yanına
alarak Kufe yollarına
düştü.
Yolda meşhur şair Ferzdak Hz.
Hüseyin’e ‘’ Gitme ya İmam !
Kufelilerin yürekleri
seninle ama bilekleri Yezid’le.’’Dedi ama
bu sözler ve
onu Kufe’ye gitmekten
vazgeçirme çabaları boşunaydı.
Herşeye rağmen Hz.
Hüseyin yola çıktığında yanında
500 civarında insan
vardı. Ancak bu maiyet Hz. Hüseyin
ilerledikçe azalmaktaydı. Öyle
ki bir gecede
yüzlercesi birden sanki
buhar olup uçtular
bir gece vakti.
Yola çıkarken her
birisi oldukça cesur(!)
olan insanlar yolculuk esnasında
Hz. Hüseyin’le birlikte olmanın
kendilerine maddi hiç bir menfaat
sağlamayacağı düşüncesiyle
onu terk
etmişlerdi. Hz. Hüseyin ise böyle
bir ortamda bile
yanında bulunan bir
kaç kişiye ‘’ içinizde borcu
olan varsa geri
dönsün. Ben borçlu biri
yanımda olarak savaşa
girmek istemem’’ Diyordu.
Hz. Hüseyin yolda
amcasının oğlu Müslim
bin Akil’in şehid edildiğini
öğrenmesine rağmen yola
devam ederken Kufe
Valisi Ubeydullah bin Ziyad, komutanlarından Hür
bin Yezid’e ‘’
Hüseyin’i suya ve
yeşilliğe ulaşamayacağı bir
yerde durdurun orada konaklamak
zorunda kalsın.’’ Diye emretti.
Ubeydullah bin Ziyad’ın
tarif ettiği yer
tam olarak Kerbela’ydı.
Hür bin Yezid, önce Hz. Hüseyin’e
adeta yalvardı ‘’Lütfen
geri dön’’ diye. Çünkü
Hz. Hüseyin geri dönmezse
ordu komutanı olarak
yapak zorunda kalacağı
şey hiç içine
sinmiyordu.
Hz. Hüseyin’in bu teklifi de
reddetmesi üzerine Hür bin Yezid,
Hz. Hüseyin ve
maiyetindeki yetmiş iki
kişiyi tamamen kuşattı
ve onların suya ulaşmasını tamamen
engelledi. Hz. Hüseyin
ve yanındakiler müthiş
bir su sıkıntısı
ile karşı karşıya kalmıştı.
Susuzkuktan ölme derecesine
gelen Hz. Hüseyin,
melül gözlerle ‘’ Babam
bana bir yudum
su bulabilir mi
acaba?’’ der gibi kendisine bakan bir-
iki yaşındaki oğlu
Abdullah’ı alarak çadırdan
çıktı ve ‘’ Allah rızası
için bari bu
yavruya bir yudum
su verin. O
tamamen suçsuz günahsızdır’’
Dediği anda Esedoğullarından bir
zalimin fırlattığı ok
zavallı bebeğin gırtlağına
saplandı.
Bu manzarayı gören
Hür bin Yezid iliklerine
kadar titredi. Hz.
Hüseyin’in karşına geçip Abdullah bin
Ziyad tarafından kandırıldığını, kendisine
sadece Hz. Hüseyin’in geri döndürülme emri
verilmişken özel katillere ailesiyle
birlikte yok edilme
emri verildiğini anladığını
söyleyip af diledi
tevbe etti ve
Hz. Hüseyin’den helallık
diledi. Sonrasında komutası
altındaki ordudan sadece
otuz kadarının da
kendisine katılmasıyla Hz.
Hüseyin’in yanında yer
aldı ( Hür bin Yezid
ve bu otuz
kişi ölene kadar
Hz. Hüseyin’e sadık
kaldılar ve hepsi
Kerbela’da şehid oldular. )
Hür bin
Yezid’in, Hz. Hüseyin
tarafına geçmesi üzerine
Kufe Valisi Ubeydullah
bin Ziyad ordunun
başına bir başka
komutan tayin etti:
Cennetle müjdelenen on kişiden
biri olan Sa’d İbni
Ebi Vakkas’ın oğlu Ömer bin Sa’d.
Peki Ubeydullah Bin
Ziyad’a ‘’Ömer bin
Sa’d’ı ordu komutanı
yapalım ve Hz.
Hüseyin’i ona öldürtelim’’
aklını kim verdi? En
az Ubeydullah bin Ziyad
kadar zalim ve
acımasız olan Şimr İbni Zülcevşen
idi.
Şeytan’ın bile aklına
gelmeyen bir akılla 4000 kişilik ordusuyla Rey
şehrinde çıkan bir
isyanı bastırmakla görevlendirilmiş Ömer bin Sa’d’ı yolundan
çevirip Kerbela’ya yönlendirdiler. Evet, plan
şeytaniydi çünkü Hz.
Hüseyin’i cennetle müjdelenmiş
bir kişinin oğlu öldürürse
hiç kimse böyle
bir katliama itiraz
etmez diye düşünüyorlardı.
Ömer bin Sa’d, kendisine
Hz. Hüseyin’i öldürme
emri gelince ‘’ Ben
öldürmesem Şimr ibni
Zülcevşen öldürecek ve
Valiliği o kapacak.
Hüseyin her halukarda
öldürüleceğine göre ben
öldüreyim de valiliği
ben kapayım’’ gibi tamamen şerefsizce
bir mantık yürüttü. Evet..Bu
kişinin cennetle müjdelenmiş bir
sahabenin oğlu olduğunu
tekrar hatırlatalım.
Bu arada
‘’kim bu Şimr ibni
Zilcevşen?’’ diye soracak olursanız?
Bu şerefsiz mahluk,
öncesinde Hz. Ali
taraftarıdır. Hatta Sıffin savaşında Muaviye’ye karşı
Hz. Ali’nin yanında
yer almıştır. Ancak ondaki
şeytani zekayı kavrayan
Yezid’in ya da
danışanlarının tavsiyesiyle - çeşitli
makam ve servet
vaadleriyle- Kerbela öncesinde
Yezid’in köpeklerinden biri
olmuştur.
Sa’d bin
Ömer , 4000 kişilik ordusuyla
Hz. Hüseyin ve
yanındakileri kuşattı ve
yine onları bir
yudum suya mahrum
bıraktı.
Evet.. 10 Ekim 680 Çarşamba veya
Hicri Takvime göre 10
Muharrem 61 Tarihinde Hz.
Hüseyin sabah namazı
kılmak ve kıldırmak
için imam olarak cemaatinin önüne geçti.
Hz. Hüseyin’in namaz
kıldıracağını gören onu
kuşatmış olan ordudaki
pek çok asker de bir ehl-i beytin arkasında
namaz kılmanın hazzını
tadmak ve namazlarının
sahih olması için- bir
kaç saat sonra
öldürecekleri- Hz.
Hüseyin’in arkasına geçip el
bağladılar ve onun imamlığında sabah
namazını kıldılar. Bu,
gerçekten aklın mantığın kabul
edeceği bir şey
değildi. Ama Kerbela zaten
her yönüyle aklın
mantığın kabul edebileceği
bir olay değildi.
Namaz biter bitmez
Ömer bin Sa’d direkt saldırı
emri verdi ordusuna.
Pek çoğu
Kufeli olan 4000
asker, Hür bin Yezid
ve askerleri de
dahil olmak üzere
sadece 100 kadar insandan oluşan
Hz. Hüseyin kuvvetlerine
saldırıya geçtiler.
Hz. Hüseyin ve yanındakilerin üzerine
ok yağdırıyordu Ömer bin Sa’d’ın
ordusu.
Kısa süre içinde
savaş meydanında Hz. Hüseyin
taraftarı olarak sadece
Hz. Hüseyin’in kendisi kalmıştı.
Diğer savaşanların hepsi
şehit olmuştu.
Hz. Hüseyin’e ilk kılıç
darbesi Malik bin Bişr adlı
bir hainden geldi.
Onun arkadan kafasına
indirdiği darbeyle Hz.
Hüseyin’in başı kanlar
içinde kaldı ve
bir süre yerde
oturmak zorunda kaldı.
İşte o
anda hiç kimse
ona dokunmadı her
nedense. Hz. Hüseyin o
dakikada düşanlarından kendisine
bir yudum su
vermelerini istedi. Karşı
taraftan biri insafa
gelip bir bardak
su verdiğinde ve Hz.
Hüseyin tam bu
suyu dudaklarına götürdüğü
anda Hüseyin bin Nümeyir
adındaki bir başka mel’un Hz.
Hüseyin’i çenesinden okladı.
Bu arada
savaş meydanında Şimr
ibni Zilcevşen ‘’ Öldürsenize.
Daha ne bekliyorsunuz? Öldürün ki
ihsanlara gark edelim
sizi.’’ Diye çılgınlar
gibi bağırsa da Hz.
Hüseyin tek başına
olduğu halde yanına
yaklaşanı ikiye biçiyordu.
Ancak vücuduna saplanan
33 mızrak ve 34
ok sebebiyle artık
savaşacak takati kalmamıştı.
Son gücünü toplayarak
karşısındaki hainler sürüsüne
seslendi:
‘’ Ey ihanetçiler ! Mektuplarda
beni buraya davet eden
siz değil miydiniz?
Şimdi bana Yezid’e
biat et diyorsunuz.
Ben biat edecek
olsaydım Medine’de biat
ederdim. Siz de
şahit olun Kerbela da
şahit olsun zillet
bizden uzaktır.’’
Şimr İbni Zülcevşen
‘’ Daha ne konuşturuyorsunuz? Öldürün.’’ Diye bağırınca
Sinan bin Enes
adlı Kufeli bir
hain, mızrağını Hz.
Hüseyin’in sırtına sapladı
ve bu mızrak
darbesiyle Hz. Hüseyin son nefesini
vererek şehid oldu.
Ancak Hz. Hüseyin’e
yapılan zulüm onu
öldürmekle sona ermemişti.
Önce vali Ubeydullah
bin Ziyad’a sonra
da haife Yezid’e Hz.
Hüseyin’in öldürüldüğünü deliliyle
ispat etmek için
başının da kesilmesi
gerekiyordu. Gerekmesine
gerekiyordu ama o ana
kadar Hz. Hüseyin’in
ehl-i beytten olduğuna aldırmayan
hainler şimdi onun
başını keserlerse Allah’ın
üzerlerine yağdıracağı lanetten
korkuyorlardı.
Hz. Hüseyin’e öldürücü
son darbeyi indiren
Sinan bin Enes,
kafası çalışmayan bir
budala ve başka
bir hain olan
Havli bin Yezid’e, Hz.
Hüseyin’in kafasını keserse
büyük bir ihsana
konacağını söyledi. Havli
bin Yezid beyinsiz biri olsa da
bu işe yanaşmayınca Sinan bin
Enes bizzat kendisi Hz.
Hüseyin’in başını kesti
ve bu kesik
başı Havli bin Yezid’e verip. ‘’Al bunu Vali
Ubeydullah bin Ziyad’a
götür.‘’ dedi ve vaadlerle
ikna ettiği Havli,
Hz. Hüseyin’in kesik
başını önce kendi evine
götürüp karısına ‘’ Sana öyle
bir hazine getirdimm
ki bu hazine
sayesinde artık ölünceye
kadar krallar gibi
yaşayacağız.’’ Dedi. Ama karısı
‘’ Yazıklar olsun
sana. Evimize ehl-i beytin
kanıyla mı geldin?
Dedi ve demekle
de kalmadı Havli’yi
boşadı...[ İnşallah ‘’kadın da
erkeği boşayabiliyor muymuş?’’
diye soran olmaz]
Havli bin Yezid
daha sonra doğruca
Vali Ubeydullah bin Ziyad’ın huzuruna
gitti ve Hz.
Hüseyin’in kesik başını
sundu ona.
Ubeydullah bin Ziyad,
yüzünü buruşturdu ve
sordu ‘’ Ey Havli
bu başı sen
mi kestin?’’ Havli
‘’ Evet’’ diye cevap
verince öfkeyle ayağa
kalktı ve ‘’
Sen ne kötü
bir şey yapmışsın.
Yıkıl karşımdan.’’ Diyerek onu
kovdu.
Ama bu
elbette ki bir
tiyatro idi. Zira Ubeydullah daha
sonra elindeki bir çubuk
vasıtasıyla Hz. Hüseyin’in kesik başı
ile oynamaya başladı. Bu
arada ‘’ Ne güzel
bir başı varmış.
Ne güzel dişleri
varmış’’ Diye dalga
geçiyordu aklı sıra. [
Aynısını daha sonra
Yezid de yapacaktır.]
Peki Hz.
Hüseyin öldürülmüş ve kafası
kesilmiş olmasına rağmen
ona yapılan zulüm
sona ermiş miydi?
Hayır.
Hz. Hüseyin’in kafası
kesildikten sonra cansız
naaşı atlara çiğnetildi. Öyle ki etleri adeta
satırdan geçmiş kıymaya kemikleri una dönmüştü.
Bu nasıl
bir vahşet? Bu
ne akıl almaz
bir olay diye
düşünüyorsunuz değil mi?
Daha da akıl almazını
söyleyeyim o zaman.
Yok yok
‘’ Hocam ! Bundan daha
aklın ve mantığın,
insaf vicdan ve
merhametin kabul edemeyeceği
ne olabilir ki?’’
diye sormayın.
Hz. Hüseyin’e yapılan
zulmü okudunuz. Bu
zulüm bir kaç saat içinde
olmuştu ve vakit
öğle vaktiydi. Hz. Hüseyin’in
katilleri, ellerinde Hz.
Hüseyin’in kanı olduğu
halde nehre indiler
ve günlerdir Hz. Hüseyin’e
bir yudumunu bile
içirmedikleri suyla abdest alıp
daha sonra üzerlerinde
yine ehl-i beyt
kanı olduğu halde öğlen
namazına durdular. İşte bu olay
başkasını bilmem ama
benim nazarımda Hz.
Hüseyin’in katlinden daha
da acıydı.
Evet... Hz. Hüseyin feci
şekilde katledilmişti. Peki
her şey sona
ermiş miydi? Bitmiş
miydi İslam dünyasındaki
bu vahşet?
Maalesef hayır. Hatta
öyle bir vahşet
yaşandı ki bu
katliamdan sonra Kerbela’ya
eş... Hatta Kerbela’dan
bile daha vahşi
daha acımasız...
Gelecek bölümde.
(
Kerbela Katliamı Niçin Oldu? Kerbela’dan Sonra Neler Yaşandı?---14. Bölüm-- başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
28.08.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.