Makale / Tarihsel Makaleler

Eklenme Tarihi : 9.06.2022
Okunma Sayısı : 665
Yorum Sayısı : 1
KASTAMONU  ASLANI ŞEHİT  HASAN  RIZA PAŞA / HAİN  ESAT  TOPTANÎ PAŞA---3. BÖLÜM ---


Hasan  Rıza Paşa  ölmeden  önce  yerine  kimin  geçmesi  gerektiği  konusunda  herhangi  bir  şey dememişti  ama Esat  Toptanî  hakkında  ‘’  Aman  sakın ! Yüzüne  gözüne  bulaştırır.’’  Dediği  bilinen  bir  şeydi.  Buna  rağmen  Kolordu  Komutanlığı Kurmay  başkanı  Abdurrahman  Nafiz  ve Müstahkem  Mevki  kurmay  başkanı  Keramettin  Bey, Esat  Toptanî’den  ordunun  başına  geçmesini  istediler.

Esat  Toptanî  her  iki  komutandan da aynen  Hasan  Rıza’ya  sadakatle  bağlı  oldukları  gibi  kendisine  de  sadık  olacaklarına  dair  taahhüt  aldıktan  sonra  ordunun  başına  geçti.

Yapıkan  savaşları  fazla  uzatmayacağım.  Kısaca  söylemek  gerekirse  Esat  Toptanî’nin  üstün  sevk  ve idaresi  değil  ama  en  rütbelisinden  rütbesiz  erine  kadar  tüm askerin, Hasan  Rıza  Paşa’nın vasiyetine  yani  ‘’  İşkodra  mezarımız  olacak  ama  utancımız  olmayacak ‘’ sözü  mucibince canını  dişine  takması neticesinde gerek  Sırplar ve  gerekse  Karadağlılar tüm  kuvvetlerinin  üçte  birini  kaybettiler  ama  İşkodra’yı  düşürmeleri  mümkün  olmuyordu. Türklerin kayıpları  ise  Sırp ve  Karadağlıların  kayıplarının  yedide  bir  kadardı.

Bu arada  unutmadan:  Avusturya  ve  İtalya  başta  olmak  üzere  büyük devletler  de  devreye  girmiş  ve  hem  Sırplara  hem  de  Karadağlılara ‘’ Boşuna  kan  dökmeyin.  Zira  şehri  ele  geçirseniz de  burayı  size  bırakmayacağız.  Burada  bir  Arnavutluk  hükumeti  kuracağız ‘’  Diyorlardı.  Yani  Sırplar  ve  Karadağlılar da  artık  İşkodra’yı  ele  geçirmek ile  geçirmemek  arasında  tereddütteydiler.

Şimdi  denilebilir  ki  ‘’  Hocam !  Her  şey  Türklerin  lehine  giderken  nasıl  oldu  da  İşkodra’yı  düşmana  teslim  ettik?’’

Okumaya  devam  o  zaman...

16 Nisan 1913 tarihinde, İşkodra’nın Güney Cephesi Sırplar tarafından tamamıyla boşaltılmıştı. Boşalttıkları Bölge, dört gün açık kalmıştı. Ancak, 20 Nisan 1913 günü, Bardonyolt Bölgesi’ndeki iki Karadağ tugayı, Göl yoluyla, Boyana üzerinden Perdiça karşısına gelebilmişti. 'Sırpların çekilmesinden sonra, Karadağ’ın da durumu çok fenalaşmıştı; Îşkodra’nm zaptı ümidini yitirmişlerdi, ihtiyar Karadağ Kralı, politik oyunlarla Kale’yi ele geçirmeye çalışıyordu.

Türk  tarafında baş  gösteren ekmek ve yiyecek sıkıntısı,tifüs salgını ve  ordunun  bir  hayli  yorgun  olması  Nikola’yı  kalenin  barış  yoluyla  ele  geçirileceği  konusunda  ümide  sevk  etmişti  ama  onu  ümitlendiren  asıl  husus  Esat  Toptanî’nin  asıl  yüzünü  ortaya  koymasıydı.

Esat  Toptanî öyle anlaşılıyordu  ki  yıllar önce  intikam almış  olduğu  halde aldığı  intikamı  yeterli  görmemişti.  Ayrıca  kendi  kıt  beynine  göre  büyük  oynuyordu: Evet...  Madem  ki  eninde  sonunda  İşkodra  da dahil  pek  çok  Osmanlı  toprağında bir  Arnavutluk Devleti  kurulacaktı  o  halde  bu  devletin  kralı- Bir  Arnavut  olarak-   niçin  kendisi  olmasındı?

Yapılacak  şey  basitti:  Kaledeki  durumu ‘’  Öldük, bittik, mahvolduk.''  diye  yansıtmak...

Askerin  tayını  yarıya  indirildi  önce.  Gerçekten  de  müthiş  bir  yiyecek  içecek  sıkıntısı  vardı  kalede  ama yiyecek  tedariki  için  bütün  yollar  açık  olduğu  halde  bu  tedarik  özellikle  yapılmıyordu.

Tifüs salgını  vardı  ama  salgından ölen  bir  kişi  ise  Esat  Toptanî on  kişi  olarak  anlatıyordu.

Ölen  asker  sayımız  bir  ise  o  on  diyordu.

-Biraz  tanıdık  geldi  sanırım  sizlere  de-

Kısaca  bu  şartlar  dahilinde  düşmanla  savaşmak  mümkün  değildi (!)  Ne  yapmak  lazımdı? Kaleyi  onlara  teslim etmek...

Evet..  Sırplar  ve  Karadağlıların  Türk  direnişinin  maneviyatını  kırmak  için  herhangi  bir  şey  yapmasına gerek  yoktu.  Esat  Toptanî,  başında  olacağı (!)  bir  Arnavut  Devleti  hayaliyle  her  türlü  aleyhte propagandayı  fazlasıyla  yapmaktaydı.

Uzatmayalım  efendim  22/23 Nisan 1913’de  Esat  Toptanî  Paşa  ile  Karadağ  Prensi  Danilo  arasında  yapılan  bir  antlaşma  ile  İşkodra  Kalesi  teslim  edildi.

Şimdi  denilebilir  ki  ‘’  Hocam !  Esat  Toptanî’nin  bir  intikamından  behsetmiştiniz. O  neydi?’’

Onu  da  anlatayım:

Bu  Esat  Toptanî   bir  Arnavut’tu.  Draç  Şehrinde  yaşayan  Toptânî  aiesine  mensuptu  ve  bu  aile  o  yörenin  zalim  ağalarındandı.  Esat  Toptanî  ve  kardeşi  Gani yüzünden  Arnavutlar  illallah etmişlerdi.

Sultan  II. Abdülhamit  bu  iki  kardeşi  İstanbul’a  getirtti. Bunlardan  Esat’a  paşa  rütbesi  verip  Jandarma....  yaparken  Gani’yi  de  kendisini  korumakla  görevli  ve  Arnavutlardan  oluşan  özel  muhafız  bölüğüne, Arnavut  Tahir  Paşa’nın  maiyetine  yerleştirdi.  Böylece  her  ikisi de  gözünün  önünde  olacak  ve  Arnavutlar  rahat  bir  nefes  alacaklardı  hem  de  Hıristiyan  Arnavutlar  baş  kaldırırsa  bu  iki  kardeşi  görevlendirip  isyanları  bastırtacaktı.

İki  belalı  kardeşten  Gani, İstanbul’a  geldikten  bir  müddet  sonra  İstanbul’un  sayılı  kabadayılarından  oldu. Beyoğlu’nu  haraca  kesti  resmen.   Ancak  aynı  dönemde bir  başka  paşa  oğlu  da  kabadayılığa  soyunmuştu  ki  o  devir  maalesef  paşaların  kabadayılık ( Günümüz  tabiriyle  Mafya  babası ) oldukları  bir  dönemdi. ( Mesela  Fehim  Paşa  da  bunlardan  biridir )

Evet, koskoca  sadrazam Halil  Rıfat  Paşa’nın  oğlu  da kabadayılığa  ve  aynen  Gani  gibi  hovardalığa  soyunmuş olan  Cavit  Bey’di  Dolayısıyla  da  bu  ikisinin  kapışması  kaçınılmazdı.

Derken  efendim  bir  gün  bir  çay  bahçesinde  karşılaştılar.  Gani Toptanî , sadrazam  oğlu  Cavit’e  herkesin  içinde  dümdüz  küfretti.  Papucu  pahalı gören Cavit  Bey  hiç  cevap  vermeden  mekanı  terk  etti  ama  içine  de  dert  olmuştu.  Pederi  Sadrazam hazretlerine  varıp  durumu  anlattı.

Sadrazam  Halil Rıfat Paşa  öteden  beri  bu  Arnavutlara gıcıktı. Zaman zaman  II. Abdülhamit’e  onlar  aleyhine  raporlar  sunuyordu.  Bu  sefer  oğlu  için  huzura  çıkıp  şu  Gani  denen  serserinin  haddinin  bildirmesini  rica  etti. Hatta  eleştirdi  padişahı ‘’ Siz  Türklerin  padişahısınız. Niçin kendinizi  bu Arnavutlarla  ihata  ediyorsunuz( kuşatıyorsunuz)’’ Dedi.  Padişah  ise  bu  konuda  netti: ‘’ Su  testisi  su  yolunda  kırılır.’’  Diye  cevap verdi.

Bunun  üzerine  Halil  Rıfat Paşa, oğlunu  bu  beladan  korumak  için  bizzat  kendisi  kolları sıvadı ve Bursalı  Hafız Paşa’ya ‘’  Gani’yi  gebert’’  Emri  verdi.

Hafız  Paşa,  Gani  ile  de  Cavit  ile  arası  iyi  görünen  biriydi. Ama arasının  en  iyi  olduğu  kişi  Cavit’in  babası  Sadrazam Halil Rıfat  Paşa idi.

1899  Yılında  bir  gün  Gani  Toptanî, Hafız Paşa  ile  karşılaştı.  Birlikte Beyoğlu’ndaki Rumeli  Han  altında  bir  muhallebicide muhallebi  yemeye  davet  etti.

Muhallebiler  yenirken Gani Toptanî  birden  tabancasını  Hafız  Paşanın  ağzına  dayadı  ve ‘’ Aç  ağzını.  Bir  kurşun  sıkarsam bakayım  ne  olacak?’’  dedi.  Hafız  Paşa  şaşırmıştı.  Ava  giderken  av  olduğunu  düşündüğü  bir  anda  Gani  Toptanî, diğer  elinde  bulunan  kasedeki  muhallebinin  eline bulaşması  üzerine  tabancasını  masaya  bırakıp  ellerini  silmeye  başladı. Aşırı  derecede  sarhoştu. Normal zamanda  böyle  bir  hata  yapmazdı.

Hafız Paşa  onun  bıraktığı  silahı  kaptığı  gibi  Gani Toptanî'ye  saydırdı  kurşunları. Sonra  kısa  bir  süre  İstanbul’da saklandı. Akabinde  Yunanistan’a  kaçtı.

İşte  bu  olayı  hep  padişah  II. Abdülhamit’ten  bildi  Esat  Toptanî. O  sebeple  de  1899’a  kadar  sıkı  bir  Abdülhamitçi  iken  ve  dahi  1897  Osmanlı- Yunan  savaşında  canla  başla  mücadele  etmiş  iken  kardeşinin  öldürülmesnden  sonra II.Abdülhamit’in düşmanları  arasına  girmişti.

Nitekim  Abdülhamit’in  tahttan  indirilmesinden  sonra  ‘’  O  benim  kardeşimi  öldürttü  ben  de onu tahttan  indirdim’’  Dediği  söylenir.

Bu arada...

Esat  Toptani, kardeşi  Gani’nin  ölümüne  sebep  olan Sadrazam Halil  Rıfat  Paşa’dan da  intikamını  aldı.  Evet... Halil Rıfat  paşanın  kabadayılık  meraklısı  oğlu  Cavit, İstanbul  Galata  Köprüsü  üzerinde  Esat  Toptanî’nin  fedaisi İşkodralı  Hacı  Mustafa  tarafından  öldürüldü. Ancak  Hacı  Mustafa  tüm  baskılara  rağmen  cinayetin  azmettiricisinin Esat  Toptanî  olduğunu  söylemedi.

Eveeettt.  Esat Toptanî’ye  siz  de  bayağı  gıcık  oldunuz  değil mi?  Merak  ediyorsunuz: ‘’ Bu  herife  ne  oldu   peki? Bunca  melaneti  yanına  kâr  mı  kaldı?’’

Eh  o  da  yarına kalsın  ne  dersiniz?

( Kastamonu Aslanı Şehit Hasan Rıza Paşa / Hain Esat Toptanî Paşa---3. Bölüm başlıklı yazı Sami Biber tarafından 9.06.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.