Makale / Araştırma

Eklenme Tarihi : 9.05.2022
Okunma Sayısı : 661
Yorum Sayısı : 9
‘’Şark Bülbülü’’ Deyince yeni neslin aklına hemen Kemal Sunal’ın canlandırdığı bir karakter gelecektir mutlaka. Hatta eski neslin de öyle.. Ama yazımızın konusu olan Şark Bülbülü Kemal Sunal ya da onun canlandırdığı karakter değil.
Peki soyadını ve unvanını bizzat Atatürk’ün verdiği büyük ses sanatçısı Şark Bülbülü Celal Güzelses’ten mi bahsedeceğim? Yok Celal Güzelses’ten de bahsetmeyeceğim. Bahsedeceğim Şark Bülbülü bizim bağımızın bülbülü değil. Bizim bağımızın bülbülü olmasa da özellikle yaşadığı dönemde bütün dünyanın tanıdığı ve en muhteşem ses olarak hayranlıkla dinlediği bir sanatçı...
Evet...Bu sanatçı kendi ülkesi Mısır’da ve tüm Arap aleminde ‘’ Kevlebü’ş Şark ‘’ olarak biliniyor ve tanınıyor. Yani Türkçe söyleyecek olursak : Şark Yıldızı. Ama biz daha çok Şark Bülbülü olarak tanıyoruz onu.
Kimden bahsediyorum?
Elbette dünyanın gelmiş geçmiş en muhteşem seslerinden biri olan Ümmü Gülsüm’den bahsediyorum.
1904 Yılında doğduğu tahmin ediliyor. Zira bilindiği gibi hele de o devirlerde Mısır gibi bir ülkede kız çocuklarının hemen doğar doğmaz nüfusa kaydedilmesi gibi bir alışkanlık yok.
Nüfusa Fatıma bint İbrahim es-Seyyid el-Biltaci adıyla kaydedilse de onu bu adıyla tanıyan bir tek Allah’ın kulu yoktur. O tüm dünyada ‘’ Ümmü Gülsüm ‘’ Olarak tanınıyor.
[ Bu arada antiparantez bir hatırlatma yapalım: Şu meşhur Rabia işaretinin sembol ismi Esma vardı ya. İşte o Esma’nın da soyadı Biltaci’dir. Aralarında bir akrabalık bağı var mı bilmiyorum. ]
Babası fakir bir imam ve kızını hafız olarak yetiştiriyor. Ümmü Gülsüm 12 Yaşına geldiğinde hafızdır. Aynı zamanda babası ile köy köy kasaba kasaba dolaşarak ilahiler ve kasideler okuyordu ama kız çocukların böyle herkesin içinde ilahi- kaside okuması hoş karşılanmadığından erkek kılığında okuyordu.
16 yaşında, Şeyh Ebu'l Ala'dan ses eğitimi aldı ve ondan Eski Klasik Arap Müziği repertuvarını öğrendi. Udî Zekeriya Ahmed tarafından Kahire'ye davet edildi ve 1923 yılında buraya taşındı. 1924 yılında ilk şarkısı olan Al Sabb Tafdahoho Eyono'yu plağa doldurdu.
Bundan sonra uzun süre zenginlerin konaklarında şarkılar okusa da köylülüğünü asla unutmadı. Zengin züppelere asla özenmedi.
1930’lu yılların başında Mısır’da bayağı üne kavuştu.
1934’de Mısır Radyosu kurulunca bu radyoda her Perşembe akşamı canlı canlı şarkı okudu ve böylece kısa sürede tüm Orta Doğuda sesini duyurdu.
1935’de film çevirmeye de başladı. Çevirdiği filmlerden ‘’ Harun Reşid ve Gözdesi ‘’ Türkiye’de büyük sükse yapsa da çok saçmasapan bir şey de yapıldı bu filmle birlikte.
Filmde Ümmü Gülsüm baş roldeydi. Çok ünlü bir şarkıcı olduğu için tabii ki filmde onun şarkıları da vardı. Ama gelin görün ki bu şarkılar asılları çok da bozulmadan Sadettin kaynak tarafından yeniden düzenlendi ve Türkçe sözlerle Müzeyyen Senar’a okutuldu.
Evet.. Bu bir acayiplik ve anlaşılmaz tutum olsa da Ümmü Gülsüm artık Türkiye’de de çok sevilen bir sanatçıydı ve pek çok sanatçımız ( erkekler bile ) onu taklit ediyorlardı ( Ellerine mendil alıp sahneye çıkıyorlardı en azından. Tıpkı Ümmü Gülsüm gibi... )
Mısır’da 1952 yılında darbe oldu, kral tahttan uzaklaştırıldı, Cemal Abdunnasır iktidara geldi ve eski düzene dair her şey yok edildi ama bu radyo programına kimse dokunamadı. Ümmü Gülsüm’ün programı, o ölene dek, neredeyse 40 yıl her Perşembe akşamı, saray odalarından çöldeki çadırlara kadar her seviyeden insanı bir araya getirmeyi başardı.
1956 yılında Mısır Devlet Başkanı Cemal Abdunnasır, Süveyş Kanalı’nı kamulaştırmak istemiş, bunun üzerine Avrupa destekli İsrail orduları Mısır’a saldırmıştı. Mısır orduları, ardı ardına utanç verici yenilgiler alıyor, Kahire gün be gün bombalanıyordu. Daha 8 yıl önce, Arap-İsrail savaşındaki büyük askeri felaketlerin sonucunda Filistin’in orta yerinde kurulan İsrail Devleti’nin travmasını atlatamamış olan Arap ve İslam dünyası, şimdi de Mısır’ı izliyordu, çaresizce… Böylesine karanlık bir dönemde Ümmü Gülsüm, hem Mısır halkına hem de tüm Arap dünyasına moral verebilmek için Lübnan, Kuveyt, Tunus, Fas, Sudan ve Libya gibi Arap ülkelerine giderek konserler veriyor, kazandığı yaklaşık 2.5 milyon sterlini mücevherleriyle birlikte Mısır hükümetine bağışlıyordu.
Evet.. Gelelim şimdi de bu Şark Bülbülünün bir darbeyi nasıl önlediğine:
1969 Yılının Mart Aynında Libya’da Kral I. İdris’e karşı bir darbe yapılacaktır. Darbeyi yapacak olanlar da on yıl önce kurulmuş olan Özgür Subaylar Hareketi adlı bir örgüttür ve bu örgütün başında o sıralarda yüzbaşı Muammer Kaddafi vardır.
Darbe için tüm hazırlıklar yapılmış en ufak bir ayrıntı bile atlanmamıştır(!) 12 Mart Akşamı Kral I.İdris darbeciler vasıtasıyla dar-ü fenâdan dar-ü bekaya gönderilecektir. Yani efendim Kral I. İdris doğum günü olan 12 Mart’ta öldürülecektir.
Evet.. Darbeciler her şeyi planlamışlardır. Bir şey hariç: Aynı günün gecesinde yani darbe için planlanan gün ve saatte Ümmü Gülsüm’ün Libya’da konseri vardır. Ümmü Gülsüm belli ki kral I. İdris’in doğum günü şerefine bir konser verecektir.
‘’Eee işte tam sırası. Kral Ümmü Gülsüm’ün konserini dinlerken öldürüler onu.’’ Diye düşünüyorsunuzdur mutlaka. Çünkü gerçekten de krala suikast için en uygun yer ve zaman o konserin olduğu yer ve konser saatidir tabii ki. Ama?
Ama darbeyi yapacak olanlar da ‘’ Bu fırsat bir daha ele geçmez. Kralı ne zaman olsa öldürürüz ama Ümmü Gülsüm’ü bir daha ne zaman görürüz kim bilir.’’ Düşüncesiyle konseri izlemeye giderler. Her konseri en az üç saat süren Ümmü Gülsüm’ü büyük bir zevkle dinlerler. Tabii ki Darbe yatar. Yani bir başka zamana ertelenir.
Merak edenler için yazalım: O darbe 1 Eylülde yapılır ama darbe yapıldığı gün kral I. İdris bir ziyaret için Türkiye’dedir. Ülkesinde darbe olduğunu ve Muamer Kaddafi’nin yönetimi ele geçirdiğini görünce Türkiye’den Yunanistan’a geçer. 1971 Ekim ayına kadar Yunanistan’da kalan I. İdris daha sonra Kahire’ye geçer. 1974 yılında ise Mısır vatandaşlığına geçer. 1983’de Mısır’da hayata gözlerini kapatır.
Ümmü Gülsüm’e gelince:
3 Şubat 1975 günü kalp ve böbrek yetmezliği sebebi ile öldü. Cenaze töreni Kahire'de gerçekleşti. Cenaze törenine katılanların 2-4 Milyon arasında olduğu söylenmektedir.
Evet.. Yazımızı ilk kez onun okuduğu ve Türkiye’de çok bilinen bir ilahi ile noktalayalım.
Bu ilahi Türkiye’de ‘’ Ay doğdu üzerimize Veda Tepelerinden ‘’ Diye bilinir. Aslında eski bir ilahi olmasına rağmen Türkiye bu ilahiyi daha çok ‘’ Çağrı ‘’ adlı filmden ( Hicret sahnesinden ) tanımaktadır.
Taleal- bedru aleynâ
Min seniyyâti-il vedâ
Vecebe’ş-şükrü aleynâ
Mâ deâ lillahi dâ’
Türkiye’de bilinen haliyle:
Ay doğdu üzerimize
Veda tepelerinden
Şükür gerekti bizlere
Allah’a davetinden
Sen güneşsin sen ayımsın
Sen nur üstüne nursun
Sen süreyya ışığısın
Ey sevgili Ey Rasul
Ey bizden seçilen elçi
Yüce davetle geldin
Sen bu şehre şeref verdin
Ey sevgili hoş geldin
&autoplay=1" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture" allowfullscreen>
( Şark Bülbülü Bir Darbeyi Nasıl Önledi? başlıklı yazı Sami Biber tarafından 9.05.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.