Dünyanın En Çirkin İki Kadını--1. Bölüm--
DÜNYANIN EN ÇİRKİN İKİ KADINI--1. BÖLÜM--
Her ne kadar ‘’Güzellik ve çirkinlik soyut kavramlardır’’, ya da ‘’ İnsanın kalbi güzel olsun, suretin güzelliğinin hiç bir önemi yok’’ Dense de bilhassa kadınların daha güzel görünme çabalarının sonucu olarak doğmuş olan kozmetik, estetik sanayi ve moda denen çılgınlığı göz önüne aldığımızda insanların dillerinin söylediği ile kalplerinin ya da mantıklarının söylediğinin çok farklı olduğu kesin bir gerçektir.
Yahu ben bile bir toplantıya giderken sakal tıraşı oluyorsam, mümkün olduğu kadar daha şık ve temiz kıyafetler giyiyorsam, hiç taramadığım saçlarıma jöleyi basıp elbise fırçası gibi dimdik duran saçlarıma bir şekil vermeye çalışıyorsam hiç kimse bana boşu boşuna ‘’Güzellik önemli değildir’’ demesin.
Haa yürek güzelliği tabii ki mutlaka çok önemlidir. O yüzden değil midir bazı güzel insanlar için ‘’Kalbinin güzelliği yüzüne vurmuş’’ deriz. Ya da tam tersi ‘’ Kalbinin çirkinliği yüzüne vurmuş…’’
Evet..Güzellik soyut bir kavramdır. Mesela dünyanın bayıldığı Penolepe Cruse bana göre hiç de güzel bir kadın değildir.( Biraz ‘’ Kedi ulaşamadığı ciğere murdar dermiş’’ Gibi oldu ama ben pek de güzel bulmam onu gerçekten de ) Ya da Julia Roberts… Hele de Julia Roberts..Koskoca bir ağız, sipsivri bir burun, hiç bir özelliği olmayan gözler, sipsivri bir yüz..Ama gelin görün ki kadında acayip bir çekicilik var. Yani Pretty Woman ( Sanırım tercümesi ‘’Tatlı Kadın’’ oluyor) olması hiç de boşuna değildir. ‘’Al çatalı eline ye’’ cinsinden yani. Gerçekten de çok tatlı bir kadındır tüm çirkinliğine rağmen. ( Aslında her iki kadın da ‘’ Gülen kadın güzeldir’’ Tezini doğruluyor galiba. Çünkü her ikisi de güldüklerinde güller açıyor.)
Dünya güzellik kraliçeliği yarışmaları ne zamandan beri yapılıyor bilmiyorum ama Truva Savaşına bile böyle bir yarışın sonunda Afrodit’in en güzel kadın seçilmesi sebep olmuşsa demek ki çok çok eskilere dayanıyor.
Peki dünyada ''Dünyanın En Çirkin kadını Yarışması '' da yapıldı mı?
İşin doğrusu ben böyle bir yarışmadan haberdardım ama geçen gün Sabahat Karagöz arkadaşımın face sayfasında benim bildiğimden daha eski bir yarışmanın olduğunu gördüm ve okuduğum o yazıyı biraz daha araştırıp geliştirerek sizlere sunuyorum
Evet.. Dünyanın en çirkin kadını yarışması da yapıldı.
Şimdi tanıyalım o dünyanın en çirkin kadınını.
Adı Mary Ann Webster'di. 1874 de Londra'da dünyaya gelmişti.
Eğitimini tamamlayıp hemşire olduğunda fotoğrafta da gördüğünüz gibi dünyalar güzeli bir kızdı.
1903 Yılında bir çiftçi olan Thomas Bevan ile evlendi ve haliyle Bevan soyadını aldı. Bu evlilikten dört çocukları oldu.
Ancak evlendikten bir süre sonra kas ağrıları başladı Mary Ann'de. Ne olduğunu anlayıncaya kadar da bir hayli zaman geçti.
Sonunda Mary Ann'ın Akromegali hastalığına yakalandığı tesbit edildi. Bu hastalık günümüzde tedavi edilen bir hastalık olsa da o günlerde çaresi yoktu.
Mary An yine fotoğraflarda gördüğünüz gibi şekil değiştiriyordu. Özellikle kemikleri- yüzü acaip bir şekil almaya başlamıştı ancak kocası Thomas delikanlı adam çıktı. Karısı Marry Ann'den bu zor zamanında ayrılmadı. Onu hiç incitmedi. Lakin sürekli büyüyen Mary Ann'in ölmesi beklenirken Thomas evliliklerinin on birinci senesinde aniden ölünce Mary Ann dört çocuğuyla yalnız kaldı.
Vücudunun ve görüntüsünün giderek korkunç bir hal alması üzerine hemşirelik işinden kovulduğu gibi bir başka iş de bulamıyordu ve dünyanın en medeni(!) devletlerinden biri olan İngiltere bu zavallı kadının elinden tutmuyordu.
Mary Ann bu zor şartlar içinde tüm umudunu yitirip kendisini öldürmeyi düşündüğü günlerde onun için bir umut ışığı yandı.
Evet oldukça iğrenç ve aşağılık bir ışıktı bu ama başka da çaresi yoktu.
1919 Yılında bir gazetenin açtığı Dünyanın En Çirkin Kadını yarışmasına katıldı.
İlginçtir bu yarışmaya 250 kadın katılmıştı.
Mary Ann. 250 rakibini eleyerek Dünyanın en çirkin kadını oldu ve büyük ödül olan parayı kazandı. Ancak bu para onu ve çocuklarını sonsuza kadar yaşatamazdı. Öte taraftan İngiliz Kapitalistleri de yeni bir para kapısı bulmuşlardı: Mary Ann'i sirklerde '' Bir acayip mahkuk '' olarak diğer insanlara sunacaklardı.
Mary Ann çocukları için bu aşağılık işi de kabul etti. Böylece toplumun alay ettiği- dalga geçtiği hatta hakaret ettiği bir varlık olmakla beraber bir taraftan ünü de arttı. Nitekim 1920 de ABD'ni Coney adasında bulunan Dreamland Sirki Mary Ann'i kendi sirklerine davet etti.
Mary Ann 1925'e kadar bu sirkte gösterile çıkıp ABD halkını eğlendirdi.
1925 de bir sergi için Paris'e geldiklerinde beş sene sonra Avrupa'ya tekrar ayak basmış ve evlatlarını da görmüş oldu.
1933 de hastalığı artık had safhaya ulaşmıştı nitekim o sene 59 Yaşında hayata gözlerini yumdu.
*****
Gelecek bölümde bir diğer Dğünyanın en çirkin kadını olan Lizzie velaques'i ele alacağım ve bu arada sizler bir de sürprizim olacak inşallah.
(
Dünyanın En Çirkin İki Kadını--1. Bölüm-- başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
21.03.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.