Anzakların Çanakkale’de Ne İşi Vardı-broken Hill’den, Christchurc’a
ANZAKLARIN ÇANAKKALE’DE NE İŞİ VARDI-BROKEN HİLL’DEN, CHRİSTCHURC’A
Bütün tarihleri boyunca
sadece Türklerle Çanakkale’de
savaşmış olan Avustralyalıların ve Yenizelendalıların Çanakkale’de ne işleri
vardı? Hayatlarında daha
önce hiç bir
Türk görmemiş olan
bu insanlar niçin binlerce kilometre
yol kat edip 1915 yılında Gelibolu
yarımadasında Türklerin karşısına
düşman olarak çıkmışlardı? İşte bu sorunun
cevabını anlamadan bugün
Christchurc kasabasındaki camilere
yapılan saldırıları, kırk dokuz Müslümanın katledilmesinin sebeplerini
anlamamız mümkün değildir.
1851-1914 yılları arasında
İngiltere’nin kraliçesi olan Victoria, döneminin sonlarına
doğru o güne
kadar resmen sömürdükleri Avustralya
ve Yenizelanda’yı yine
sömürmeye devam etmek
ama kazı bağırtmadan yolmak
amacıyla ‘’ Bundan böyle sizlere
dominyon statüsü verdim.’’ Dedi. Yani artık iç
işlerinde serbest, dış
işlerinde İngiltere’ye bağlı devletler
oluyordu Avustralya da Yenizelanda da...
1914 yılında malum I.
Dünya savaşı patlak
verdi. Bu savaş başlayınca İngiltere,
dominyonları olan Avustralya ve
Yenizelanda’ya ‘’ Haydi bakalım
savaşa!’’ Demeye başladı. Ancak İngiltere
için çok önemli
engeller vardı: Birincisi, gerek
Avustralyanın, gerekse Yenizelanda’nın bir
ordusu filan yoktu. Memleketin asayişini
sağlamak üzere görev
yapan bir miktar
polis-jandarma gücünden başka silahlı
güç yoktu. İkinci engel:
Dominyon yasalarına göre
bile Avustralya ve Yenizelanda’da
zorunlu askerlik diye
bir şey yoktu. İnsanlar askere
ancak gönüllü olarak
alınabilirlerdi.
Peki Avustralya ve Yenizelanda’nın gençleri
gönüllüler miydi bilmedikleri diyarlarda,
bilmedikleri insanlarla savaşmaya?
Hem de silah nedir, nasıl
kullanılır bilmeden? Değillerdi
elbette. Daha doğrusu
büyük bir çoğunluğu
değildi. Hükumet ve çok
az bir azınlık ise Pasifik’te oldukça
tehlikeli sesler çıkaran
Almanların eğer İngilizleri yenerlerse
kendilerine de
saldıracaklarından, İngilizlerin yerini
Almanların alacağından endişe
ediyorlar, gelenin gidenden
beter olacağı korkusuyla
artık iyi kötü
alıştıkları İngilizlere yardım etmenin daha
akıllıca olacağı kanaatini
taşıyorlardı.Ama dediğim gibi
bu kanaati taşıyanlar
oldukça azdı.
Neticede İngilizler, Avustralya ve Yenizelanda insanlarını kendilerinin
yanında savaşa katılmaya
ikna edebilmek için bir şeyler
yapmak zorundaydılar.Aksi takdirde ormanlardan topladıkları üç beş yamyam kabilesi
mensubuyla bu iş yürümeyecekti.Özellikle
Avustralya ve Yenizelanda
Sosyalistleri günümüz tabiriyle
‘’ No War, Make
Love ‘’ ( Savaşma seviş ) diyorlar, İngiltere’nin canını sıkıyorlardı.
İngiltere böyle kara
kara düşünürken Osmanlı padişahı
Mehmet Reşat, Alman İmparatoru
Wilhelm ve
Avusturya-Macaristan İmparatorunun gazına
gelip kutsal cihat ilan
edince İngiltere aradığı fırsatı buldu.
Evet, şu
andan sonra yazacaklarımı daha da
dikkatle okumanızı tavsiye ederim
zira Broken Hill olayının
aslında ne olduğunu
anlatmaya çalışacağım.
İşte bu kutsal cihat çağrısından sonra pek çoğumuzun, hatta bir tarihçi
olduğum halde benim
bile uzun bir süre sazan
gibi oltaya takılıp
yuttuğumuz bir şey
oldu.(Çünkü aklımız böyle şeytanlıklara ermiyordu.)
Oldukça uzun süre ‘’ Çanakkale Savaşları
Sırasında Avustralyalılara Karşı
Cihat İlan Etmiş İki Kahraman Afganlı ’’ Olarak anlatılan
biri dondurmacı, öteki kasap
iki kişi güya padişahın ilan ettiği
kutsal cihat’a uyarak Avustralya'nın iç kesimlerinde yer alan Broken Hill adlı bir
maden kasabasında, içinde
1200 kişinin bulunduğu
bir yolcu trenine White
Rocks ( Beyaz Kayalar ) denilen bir
mevkide saldırdılar ve dört
kişi öldürüldü, yedi kişi de yaralandı.
Söylemeye hacet yok aynen Usame bin Laden gibi, bu saldırıyı gerçekleştiren ve adlarının Gül
Muhammet ve Molla Abdullah olduğu
iddia edilen bu iki kahraman(!) olay yerinde öldürüldüler.
Bizler senelerce bu Gül
Muhammet ve Molla
Abdullah’ı hiç sorgulamadan ‘’ Helal
olsun aslanlara. Maşallah maşallah sadece
iki kişi koskoca Avustralya’ya
savaş açmış. İşte
din-i İslam sevgisi, işte
şehadet aşkı bu’’
Diye yorumladık, öldürülmüş olan
dört sivil ve günahsız Avustralya
vatandaşını sallamadık da iki
Müslüman mücahidin(!) kahramanlıklarına odaklandık
hep.
Mesela Avustralya’da o dönemlerde polis ve jandarma
bile silah bulmakta zorlanırken( Tüm polis birliğinde sadece
yedi tabanca varmış )iki fakir Afganlının, askeri olan o pahalı
silahları nereden ve nasıl temin ettiklerini
hiç sormadık.
Molla Abdullah ve Gül Mehmet’in
saldırının amaçlarını anlattıkları mektupların niçin üzerlerinde
değil de üç gün sonra bir taşın altında bulunduğunu sormadık.
Ellerinde sınırlı sayıda mermi
bulunup bunu zaten saldırıda
kullanmış oldukları için
mermileri kalmayan bu
iki kişi neden canlı değil de
ölü olarak ele geçirildi? Bunu da sormadık
sorgulamadık.
İki Afganlının elinde Türk
Bayrağının ne işi olduğunu
sormak zaten hiç
aklımızın ucundan geçmedi
çünkü gururumuz okşanmıştı. Ne
de olsa
bizim bayrağımız altında şehadet şerbetini içmişlerdi (!)
Peki Bu
olayın ‘’ Anzakların
Çanakkale’de ne işleri
vardı?’’ Sorusuyla ilgisi ne?
Oldukça fazla ilgisi var.
1 Ocak 1915 Günü gerçekleşen bu
olay her şeyden önce o zamanki Avustralya, sonra
da İngiltere ve Avrupa basınında ‘’ Türkler masum insanları katlettiler.’’ Olarak anlatıldı. İslam dini
mensuplarının işte böylesine acımasız ve barbar oldukları kanıtlanmış oldu İngilizlere göre. Türklere ve Müslümanlara
karşı savaşılmazsa buna benzer
olayların her an her
Hrıstiyanın başına gelebileceği
anlatıldı.
Sonuçta savaşa gitmekte
hiç de istekli
olmayan Avustralya ve
Yenizelandalı gençler ‘’Beni de askere
alın. Ben de
Türklere karşı savaşmak istiyorum’’ Diye asker alım
merkezlerinin önünde
kuyruklar oluşturmaya başladılar. Öyle ki
bizim padişahımız halifemizin
kutsal cihadınının Müslümanlar üzerindeki etkisinden çok çok
daha etkili oldu
Broken Hill saldırısı. 1Ocak 1915
tarihinden sonra artık
her Avustralyalı ve
Yenizelandalı genç kutsal
bir amaç için (!)
canını seve seve
vermeye hazırdı. Gidilecek yolun
uzunluğu, çarpışılacak düşmanın dünyanın en
savaşçı milleti olması ve
dahi kendilerinin savaş ve silah
hakkında hiç bir
bilgilerinin olmamasının
önemi yoktu onların
gözünde. Tıpkı o katliamı yapanların Türk değil
Afgan olmasının bir
önemi olmadığı gibi.Onların beyinleri artık ‘’Türk
ve Müslümanları ortadan
kaldır’’ Komutu veriyordu sürekli.
Sanırım meseleyi anladınız
değil mi? Yani Anzakların
ne işi vardı Çanakkale’de
sorusunun cevabı sanırım
verilmiş oldu. Onlar masum
insanları hunharca katleden(!)
Türkleri yer yüzünden
silmek için gelmişlerdi Çanakkale’ye.
Peki bugün Avustralya’nın Chritchurc (
Yani İsa’nın Kilisesi ) kasabasında yaşanan
katliam 1915 in intikamı
veya rövanşı mı? Vayahut da 1915 deki ‘’Türk ve
Müslümanları ortadan kaldır !’’ komutu halen devam
mı ediyordu? Christchurc katili
böyle bir emre mi
uydu?
Katilin tüfeğindeki tarihlere
baktığımızda 1915 in filan değil.
Çok çok daha
eskilerin, Taa I. Kosova’nın
rövanşı, İstanbul’un Fethinin
rövanşı, iki defa kuşatmamıza ve kapısından
yenik, boynu bükük olarak
dönmemize rağmen II. Viyana
kuşatmasının rövanşı. Ya da bir kez daha
bir Brooken Hill olayı
ile karşı karşıyayız.
Sadece bu sefer
roller değişmiş. Molla
Abdullah ve Gül Mehmet’in
yerini Brenton Tarrant almış.
Molla Abdullah ve Gül Mehmet’in aslında neye
hizmet ettiklerini yüz dört sene sonra
ancak anlayabilen bizler bakalım
Brenton Tarrant’ın amacının aslında ne
olduğunu ne zaman anlayacağız?
Umarım bir yüz dört sene
daha beklemeyiz.
RESİMLER
1- Brooken Hill kasabasında 1915
yılındaki saldırının gerçekleştiği White Rocks mıntıkası
2- Gül Mehmet ve Molla
Abdullah’ın ellerinde bulunan
tüfekler ve Türk Bayrağı
3-Gül Mehmet ve Molla
Abdullah’ın silahları taşıdıkları
Gül Mehmet’e ait dondurma
arabası
4- 1. Ocak 1915 de saldırıya
uğrayan trene ait olduğu
iddia edilen bir
vagon.
5- 1 Ocak 1915 yılındaki Brooken
Hill saldırısında ölen
on yedi yaşındaki Alma Cowie
6- Christchurc katili Brenton Tarrant
(
Anzakların Çanakkale’de Ne İşi Vardı-broken Hill’den, Christchurc’a başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
17.03.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.