1
Muteber bilinen sevdanın nazarında,
Gök kubbeden süzülen eşiğine yine
sevda masallarının:
Ah, Tanrım, bendim madem indinde
hazanın,
Deme yetkim olsa keşke ve kekelediğim
Onca şarkıdan çıkıp da yola
Serilsem bir rahlenin izini sürüp de
Serkeş benliğimin naçar kıyamında
Bir de dokunaklı surelerin garbından
esinlendiğim
Sonra da çömez bir âşık bellediğim
Şu dört duvar aşklarıma nazire eden
kederi yüklenip de
Sır misali düşsem sadece aşkın
diline.
Kekremsi mi nedir varlığım?
Dertli olsam ne yazar,
Demelerime göz kırpan girizgâhı yine
yalnızlığın
Ve beynamaz bir düş misali
Kenetlendiğim şunca hüznü bir bir
derleyip
Bin bir gece masallarına konuk olduğu
Şiir martavalında kalemin
Dokunmayı değil de doymayı arz
ettiğim;
Doldurup da yası dökmeyi usul usul
kar bildiğim.
Demedim, inan ki demedim;
Desem bile unut gitsin, sevgili
Demeyi bile çok gördüğün
Şık bir ömrü nasıl da heba ettim
senden önce,
Nasıl da şer bildiklerime bile
şükrettim
Yine senden sonra
Hem de gazabına tanık olduğum
devranın,
Azabını yâd ettiğim dostun düşmanın
Dirliğe selam
Ömre kelam sunduğu yine tüm derli
toplu yalanların
Bir de haraç mezat sunduğum
fermanımın
En dokunaklı suresi bil ki bu son
şiir.
Aslında yazmadan evvel ölüme bile
gıpta ettiğim
Başımın belası gizemli şehir:
Hani adına bile âşık cümle âlem
Hani yaşamak bile cehennem
Eğer ki şiire âşık bir şehirse
İstanbul’dan çıkıp da yola
Hala varamadığım onca yaka
Yine şiirin iki yakasına tanık
Vebali boynuna olsa da zaman zaman
Adına kaçıncı şiir ise,
İstanbul kadar kalabalık bir
yalnızlık benimki;
Hem de derlediğime binaen
Aşka da gıyaben hürmet beslediğim
Sonradan görme bir şiir tadında
Asılı olmayı dilediğim beyitlerinde
gök kubbenin
Hangi şaibeli fani isem.
Yaratılmaya biat değil de aşka inat
Sevmeyi asla ertelemediğim mi yalan yoksa
Şiir tadında bir yalan olmayı bile
beceremediğim.