karanlığın sonunda iyelik kelimeler
ne zaman uzun bir cümle kurmaya yeltensem
bu karanlık 
ne zaman teninle ilgili bir ayet indirse
ışıyan aynı vahiy
bütün şalterleri kaldırılıyor gecenin
sen yoksun, üç maymunu oynuyor tüm şehir
kör bir telaş esir almış umuma açık yerleri
bu hilali, bu göğe kim asmış olabilir ?

az ışıklı bir parkta bir başına duran
loş olduğu ölçüde tenha bir ağaca 
gölgesini bahşedince oldukça sarışın
aslında saçların
gün sızdıran bir şafağın ölümü kadar yahut
senin saçların bir tutam giz
bunu ben de biliyorum
paletinde ayrılıklar geveleyen bir ressamın
renklerine simsiyah sinen yalnızlık da

ama sırrında kadem mi bilmem
bu yaraya canhıraş basılan
bu elifi kırık, çok hırpalanmış
yapayalnız ünlem ! 
şimdi sorsan, hasret beyaban
bu bir seraptan çok daha tehlikelidir
sanki fırtınayla bitecek bir çöl akşamında
teni kavuran o boğucu ve bedevi sıcak
düşürdüğü her ter damlasında
sana dair bir özlemin arapça tercümesidir


gözlerimin karanlığa alıştığı kadar
sürmek istedim göğü aydınlığa
feri yitik bir mumdu dilinin ucunda umut
mimiklerimi boğazladı durdu aşk dediğin
oysa bunca zaman, bu denli susmasan
bakıp gözlerinin içine, masmavi gülebilirdim
biz bile edebilirdik belki geniş zamanda ikimiz
gidiyorum âmâ
mil mi çektin gözlerime bayan
..ktir mi ?





emreyılmaz
nisan-ağustos 2014 / eskişehir

( Yeksenak başlıklı yazı Emre Yılmaz tarafından 10.08.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.