1 Binbirinci Gecenin Masalı
dudaklarının mührünü bir masal kırmalıydı
kızma bana
sana o memur şehrini
bir genç kızın düşü gibi anlatmalıydı
 



kenar mahalleleri severim ben leyla
kıytırık kuzinelere tayin edilen kestaneleri
çıkrığında eve su taşıyan o kızları...
o muhitlerin
okuldan kaçak hat çeken öğretmenleri vardır
pek çoğu babadır.
/muhtelif kutuplarda elektriğin ay sonu cambazı/
on liraya gerdan kıran, yaşı anana akran orospuları...
filtreli sigaraları ruj artığıdır dişlerinde çoğu zaman
ki çoğu zaman ucuzdur da kiraları
bir de o sünger divana
sırt ağrılarıyla vuruşup yatılan geceleri severim ben
tavan yarıklarında şıpırdayan yağmurun
geceyi hece hece delen saatle düetini
loş bir mahuru dinler gibi dinlerim mesela


doğan günün kasıklarında,
sen hiç hüznü de sevdin mi leyla ?
bu binbirinci masal, otur şöyle yamacıma;


hani yürürken, sivil uğultularla
panaromik yalnızlıklar deviren bir caddede
sancılı bir keman tutar ya kulağından
sesi,
cebindeki bozukluklarla bir soluyamayacak kadar
mükemmeldir, dolu dizgin hüzündür
ya da o kadar paraüstüdür arta kalanları duyduğunun...
leyla, duyuyor musun?  bir acemaşiran aşırıyor esleri koygun
bir kaç tel atmış yayından
bir kaç anı vurmuş başına.
yürümüşsün
o gün de gündelik olmasını dilemişsin hüznün
daha çok gündelikçiler istemiş
gün sonu klorak mağduru bütün parmakları
ve kirli bezlerle mutfak camında, gündelikmiş o gün.



ben, o gündelikçileri de senle bir severim leyla
emekçi kadınlar ve evladiyelik hüzün
aynı annenin farklı babalardan çocukları gibi gelmiştir bana.



leyla annemi de konuşmalıyız
derdi ki, en büyük bulutlar aşkı taşır
ve yağmurun her bir tanesinde bir düş sureti saklıdır.
unuturdu da, hani gözleri gökrengini hatırlasa
hatrına düşürüp maviliği, ne vakit kıkırdasa
iki yağmur kaçağı olurdu yanaklarında gamzesi.
herkes gibi ıslak gitti o da.
herkesi kıskandıracak bir rutubet bırakarak anılara...
elleri, tasviri mevta ayrılık tuvali, düş annemin ellerinden
düşün, hangi kesiğin tevellüdü telli duvaklı kefen...
leyla
minvali çarpık bir merhaba bıraktım ağzına
öpülünce belki yağmur kadar benziyorumdur kays'a
ruhumun yarıklarına senin bulutların darsa,
inmişse göze mecnun gibi delilik, o dem her nem aşk.
her bel veren gece, gökrengi dökülsün diye adına.



bu kent, sokaklarına sığmayınca güzel leyla
böyle fakir, böyle permeperişan
ve satırları büsbütün sağanak, böyle seninle bitince bu masal.



emreyılmaz
2013- eylül
( Binbirinci Gecenin Masalı başlıklı yazı Emre Yılmaz tarafından 27.09.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.