Kulağa ahenkli gelen beş harfli basit ve yalın bir sözcük söyleyin deyince, ne geliyor aklınıza…

 

Evlat, Allah, şükür, güzel…

 

Peki, ortak özelliği ne tüm bu saydıklarımızın, nerede kesişiyor yolları tüm bu kavramların… Sizi sarıp sarmalayan o yegâne duygu ne ki…

 

Tabii ki; ‘’sevgi.’’

 

En kalpsiz insanın bile vardır elbet bir sevdiği ya da umutla beklediği seveceği biri. İnanılmaz anlam ihtiva eden eşsiz bir mefhum; her şeyi kapsayabilen sonsuz bir duygu…

 

Aşk, merhamet, sempati, dostluk…

 

Ama yalın ama duru ama çok derin.

 

Bir objeyi, bir hayvanı, bir mekânı bile içten sevebilirsiniz, inanılmaz bir bağ kurabilirsiniz her ne ya da her kim ise yakınlık hissettiğiniz.

 

Bir düşünün sizde hâsıl olan o inanılmaz değişimi. Aşk ise bunun adı ayaklarınız yere basmayacak, eğer ki bir sıcaklık hissediyorsanız karşınızdakine ve ortak bir paylaşımda bulunuyorsanız, sormayın gitsin.

 

Bırakınız iki cinsin birbirine olan yakınlığını, eğer ki; karşınızdakini cinsiyet, yaş ve kabul gören değerler açısından hiç fark gözetmeksizin kabullenmişseniz, siz de bu güzel duygunun esintilerini taşımaktasınız.

 

Farz edin ki; kimseler yok etrafınızda an itibariyle. Çıkın dışarı ve hele ki iyi gününüzdeyseniz, selamlaşın kim olursa olsun, tanıdık tanımadık. Belki yadırganacaksınız, ne önemi var. Allah’ın selamını kim esirgeyebilir ki… Belki fazla iyimser bir tutum ya da afaki bir uğraş ama en azından günü güzel kılan, kendimizi iyi hissetmemizi sağlayacak bir uğraş değil mi…

 

Alış veriş esnasında ya da bindiğiniz vasıtada da bile bulabilirsiniz konuşabilecek birilerini. Yaşama sevinciniz perçinleşecek ötesinde iki taraflı bir iletişim hâsıl olacak.

 

Bardağın boş tarafını görmek de mümkün diğer yandan. Zira ne yaparsanız yapın, içinizin ısınmadığı ya da karşı tarafın kabullenmediği durumlar da bir diğer seçenek.

 

Özetle, herkes birbirini sevecek ya da ortak bir paylaşımda bulunacak diye bir kaide de yok diğer yandan. İşin içine negatif tutumlar ya da menfi koşullar girdi mi, sevmek, sevilmek o kadar da kolay olmayabilir.

 

Ama yine de tükenmemeli umutlar, seçenekler sayısız zira.

 

En önemli ve ilk kaide kendimizi sevmekle ilintili. Saçımızın rengi, boyumuz posumuz, sahip olduğumuz özellikler ile her birimiz ayrı bir mecrayız kendimize has, kendimize özel.

 

Olumsuz huylarımız, kızgınlıklarımız, hırçınlıklarımız bile bize özel her ne kadar kabullenmek zor olsa da. Törpüleyebiliriz istemediğimiz yönlerimizi ve göreceğiz ki kendimize olan saygı ve sevgimiz daha da artacak, peşi sıra mutluluğumuz katlanacak. Üstelik kimse gibi de olmak zorunluluğumuz yok. Sonuç itibariyle her birimiz özeliz, tekiz ve önemliyiz.

 

Hele içimizdeki sakladığımız‘’Allah korkusu, Allah sevgisi ‘’ zaten tüm bunların başlangıcı değil mi…

 

Maneviyata ek olarak kendimizle de barışık olduğumuz sürece, hayatın anlamına vakıf olmak kaçınılmaz.

 

Her bir insan, her bir varlık içimizdeki ışığın yansıması ve akabinde de yolumuz aydınlanmakta.

 

Sevebildiğiniz kadar sevin, büyük bir samimiyet ve içtenlikle; hayatın anlamı öylesine pekişecek ki. Atın sevgi tohumlarını hem kendi kalbinize hem sizi duyumsayanların gönlüne ve göreceksiniz ki; açan o rengârenk çiçekler evreni daha da yaşanılır kılacak. Koklamaya bile kıyamayacağınız çiçekler ile göreceksiniz ki; hayat sevdikçe güzel…

 

( Hayat Sevdikçe Güzel... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 22.12.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.