Söz gümüşse, sükût
altın
Ve farkındayım geçen
zamanın.
Yeri geldi konuştum,
Dile geldi tüm duygularım.
Bazen sussa da dilim,
Neye yaradı ki,
Yine ben, yine bendim
Girdabında yalnızlığın.
Faturası bana yıkıldı,
Pervasızca sürüp giden
Tüm çırpınışların.
Tek suçlusu benmişim
gibi,
Tüm yaşanmışlıkların,
Fütursuzca üstlendim
Bana kesilen tüm
hesapları.
Bin kere, milyon kere,
Hep depreşti yaralarım,
Yaralı bir kuş gibi,
Her daim kırık kolum,
kanadım.
Bitmek bilmez sözlerim,
Sesim çıkmasa da zaman
zaman,
Her fırsatta gözlerimle
anlatırım.
Bazen neşeli,
Bazen kederli;
Hüznün bile vardır
Elbet bir hikmeti.
Gün geçer,
Devran döner;
Böyle gelmiş bu düzen,
Hep böyle gider.
Birer ikişer çekildi
Kabuklarına tüm
seyirciler.
Geride kalan ne varsa
avucumda,
Üç beş kırık hatıra.
Ne zaman sıkışsa başım,
Kol kanat gerer
Yaradan;
Gücüm, kuvvetim, bitmek
bilmez şevkim,
Mecburum oynamaya,
Üstlendiğim rolü.
Ya, diğerleri…
Herkes başrolde
Kendi hikâyesinde,
Sonunu asla bilmese de.