Modern toplumlarda yaşayan modern bireyler, modern yaşamın gereksinimlerini yakından takip ederler.  Bu modern gereksinimlerin başında ise kuşkusuz teknolojik ürünler gelmektedir. Ne kadar süslü yalanlar bunlar. Neye göre modern, kime göre modern? Birisi çıkıp modernliğin, uygar olmanın tanımını yapabilir mi Allah aşkına? Daha düne kadar dünya savaşlarında birbirini yiyen insanlık, soğuk savaşı ve daha da ötesinde hala süregelmekte olan bölgesel savaşları ne çabuk unuttu? Son model bir otomobiliniz varsa, güvenlikli bir sitede yaşıyorsanız, internette sosyal paylaşım ağlarında havalı cümleler yazıyorsanız, son çıkan cep telefonuna, son çıkan bilmem kaç işlemci bilgisayara sahipseniz, lüks cafelerde ithal kahveler içebiliyorsanız, kıyafetlerinizin tamamı marka ise, modernsiniz öyle mi? Ne büyük yalanlar bunlar ve bunlara kanacak kadar aptalsınız öyle mi?

 

Eli kalem tutup da bu tüketim çılgınlığına, bu tüketim yalanlarına değinmemek elde mi acaba diye soruyorum kendime sık sık. Günümüz dünyası şunu fısıldıyor zihnimize; satın alabildiğin kadar modernsin, tüketebildiğin kadar insansın, ancak sahip oldukların kadar varsın. İşin korkunç tarafı ise bizim bu fısıltıları ciddiye almamız, ciddiye alıp bize söylenen yalanlara inanmamız. İnsanlık ve insan olmak bu kadar basit midir sizce? Bir içecek markası bize mutluluğu verebilir mi gerçekten? O beğendiğimiz otomobilde mi gizlidir hayatın anlamı? Asıl sorulması gereken soru ise bu kadar yalan ne için söylenmektedir ve bu kadar ürün kimlerin üzerine basılarak üretilmektedir? Kuşkusuz biz insanlar haddimizi aştık. Kişisel zevklerimiz için dünyayı katletmek bize yetmedi ve birbirimizi katlettik tarih boyunca. Hala yapmakta olduğumuz şey değil mi zaten bu? O beğenerek aldığınız son model cep telefonu için kaç kişi öldürüldü biliyor musunuz? O otomobiliniz yürümesi için kaç kişi evsiz kaldı, kaç çeşit canlı öldü farkında mısınız? Burun kıvırdığınız yemekler için birbirlerini öldüren insanlar yaşıyor bu gezegende. Hiç gerçeklerle yüzleşmeyi düşündünüz mü bir kez olsun. Sana sesleniyorum modern insan; gerçeklerle bir kez olsun yüz yüze gelmeyi denedin mi?

 

Modernlik, uygarlık ve gelişmişlik etiketiyle önümüze sunulan, geleneklerimizi, ahlak yapımızı, inançlarımızı ve geçmişimizi ayaklar altına alan o süslü yaşam tarzlarından bahsediyorum. Düşük belli kot pantolonlar, Fast Food’lar, timsah derisi ayakkabılar, makyajlı suratlar, jölelenmiş saçlar, mutluluk vadeden içecekler, hayatın anlamını sunan taşıtlar, aşkı ve sevgiyi sapıkça bir seks duygusuyla önümüze sunan parfümler, hiç kullanmasak da saymakla bitiremeyeceğimiz özelliklere sahip cep telefonları, gereksiz kozmetik ürünleri, hayatı kolaylaştırdığı iddia edilen birçok ıvır zıvır. Bunların hangisi bizi modernleştiriyor söyler misiniz? Hangisine gerçekten ihtiyacımız var? Kendimizi yalnız hissetmemek için, dışlanmış hissetmemek için, değersiz hissetmemek için almıyor muyuz tüm bunları ve bu bir tür delilik değil de nedir?

 

Aşk kuyumcularda, parfümerilerde, mega alışveriş merkezlerinde satışa sunulacak kadar değersiz, naylon çoraplı kadınların çıplak bacaklarında, adaleli erkek mankenlerin çıplak vücutlarında sunulacak kadar ahlaksız bir şey midir? Sevgiler ve sevgililer bir güne sığdırılabilir mi? İnsanın yeryüzü macerası son yüzyıldan mı ibarettir. Bu büyük bir yanılgı, bu büyük bir yalan, bu büyük bir yıkım hepsi o kadar. Zaman gösterecek ve yeryüzü bunun hesabını soracak insana. Zaten sormuyor mu fırtınalarla, sellerle ve diğer afetlerle. Tüm bu teknolojik gelişmelere rağmen yalnızlaştıkça yalnızlaşmıyor mu insan? Daha vahşi, daha saygısız, daha ilkel, daha ahlaksız, daha akılsız, daha tembel varlıklara dönüşmüyor mu insanoğlu?

 

Büyük bir yanılgının içinde, kaosa ve yıkıma doğru ilerliyoruz tüm insanlık. Yalnızca tüketen, zamanla daha da ilkelleşen varlıklar haline dönmemizin ana nedeni kuşkusuz tüketimi baz alan yaşam tarzlarımız. Üretmek, değer katmak son derece sıkıcı ve son derece ilkel görünüyor bizlere. Neye göre ilkel, neye göre modern? Bunun kararını büyük şirketler veriyor günümüzde. Yaşadığımız son yüzyılı insanlık tamamı için baz alamayız. Yeni milenyuma girmiş olmamız bizleri gelişmiş kılmaz. Zaman hiç durmadan ilerliyor. Doksanlı yıllarda televizyon kanalları vazgeçilmez tek sosyal paylaşım aracı olarak görülürken internet çıkıverdi ortaya. Zaman bunun gibi birçok gelişmelere gebe. Ama kendisine muhtaç olduğumuz gezegenin eğer böyle tüketmeye devam edersek fazla vakti yok. Ne yıldızlara ulaşacağız ve yıldızlar bize gelecekler. Aç gözlülüğümüz sonumuz olacak ve hiçbir zaman modern ve uygar olamayacağız eğer modernimiz buysa.

 

 

( Modernlik Yalanları İçinde İnsan başlıklı yazı MESUT ÇİFTCİ tarafından 28.02.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.