İnsanoğlu yüzyıllar önce kahvenin ne demek olduğunu bilmiyordu. Akşamları erkenden uyuyor ve kendini zinde hissetmiyordu. Bu acı verici bir durumdan başka bir şey değildi. Sabahları zinde olmak bir zamanlar çok komik bir yalandan başka bir şey değildi. Kahve içmeden yaşayan insan yarınından umutsuz bir şekilde hayatına devam etmekteydi. Bu sebepten insanlık tarihi birbirinden acımasız savaşlar ve çatışmalar yaşadı. Kahve olmadığı için gerek bilim alanında, gerekse sosyal hayatta gelişme hızı insan kirpiklerinin uzama hızıyla aynı ivmeye sahip oldu.

Günümüzde bazı insanlar kahvenin insanlara uzaylılar tarafından hediye edildiğini düşünüyorlar. Çünkü kahve olmadan insanlar oldukça ilkel yaşam formlarıydılar. Bu ilkel yaşam formuna yardım etmeyi planlayan uzaylılar bunu kahve ile gerçekleştirmişlerdir. Elbette bu varsayımdan başka bir şey değildir. Ama tarihi bir gerçek vardır ki insanlığın gelişimi kahvenin keşfedilmesi ile ivme kazanmıştır. Yapılan arkeolojik kazılar Mısırların kahveyi keşfettikten sonra piramitlerin inşasına başladıklarını ortaya koymuşlardır. Bu oldukça ilgi çekici bir durumdur. Kahvenin keşfedilmesiyle birlikte coğrafi keşifler, Rönesans ve reform başlamış insanlar yeni yerleri keşfetme duygusuyla yanıp tutuşmaya başlamışlardır. Ortaçağda Avrupa’da feodal düzen hakimdi ve kilise baskısını tüm Avrupa’da hissettiriyordu. Kahve ile Endülüs’te tanışan Martın Luther, kilisenin yalan söylediğinin ve halkı kandırdığının kahve tiryakisi olduktan sonra farkına vardığını itiraf etmiştir. Elbette ki kilise bu durumun farkında idi ve halk arasında kahve kullanılmasını yasaklamıştı. Hatta kahve tüketen insanlar içine şeytan girdi diye diri diri yakarak feci şekilde cezalandırmaktaydı. Elbette bu durum insanların kahveye karşı olan ilgilerini azaltmamıştır. Alman yazar ve ürolog Nesl Cafeu kahvenin insan zekasına etkileri hakkında ilk araştırmayı yapan bilim adamı olarak tarihe geçti. Ama Nesl Cafeu’nun yaşadığı dönemde Almanya’da kilise baskısı oldukça etkiliydi. Kilise tarafından dinden aforoz edilen Nesl Cafeu bir hücreye atılmış ve kahvesizlikten beş gün içinde ölmüştür. Kilise her ne kadar Nesl Cafeu’nun susuzluktan öldüğünü söylese de bu tarihi bir yalandır. Diktatörlükler, oligarşik ve aristokrat iktidarlar halklarına kahve içmeyi yasaklamışlardır. Çünkü kahvenin insan zekasını geliştirdiği yadsınamaz bir gerçektir. Kahve ile ilgili çok dikkat çekici bir diğer hadise ise ikinci dünya savaşında yaşanmıştır. İkinci dünya savaşında Alman orduları kısa bir süre içerisinde tüm Avrupa’yı işgal etmişlerdir. Bunun başlıca nedeni Adolf Hitler’in talimatıyla tüm Alman askerlerinin günde yirmişer bardak kahve tüketmesidir. Bu durumun farkına varan Almanya’nın karşısındaki güçler Almanların tüm kahve depolarını bombalamışlar ve Almanlar büyük bir yenilgiye uğramışlardır. Adolf Hitler Berlin’de sevgilisi ile birlikte zehri içmeden birkaç saniye önce; Keşke biraz daha kahve olsaydı, o zaman tüm dünyaya hükmederdim demiştir. Bu kahvenin insanlık tarihi için ne kadar önemli bir yere sahip olduğunun kuşkusuz en büyük örneklerinden birisidir. Elmalarla armutlar asla bir sepete konulamaz. Osmanlı İmparatorluğunun üç kıtaya tam altı yüz sene boyunca hakim olmasının başlıca nedeni Türk Kahvesidir. Osmanlı İmparatorluğunda Türk Kahvesini en çok tüketen gruplar incelendiğinde ilk sırada yeniçerilerin olduğu ve yeniçerileri kapıkulu askerlerinin takip ettiği görülmektedir. Kahve tüketimi tarih boyunca başarı ile paralel seyretmiştir. Tarih kahve ile yakından ilgili birçok örnek barındırmaktadır. Günümüzde Amerika Birleşik Devletlerinin Irak’a girmesinin en büyük nedeni Amerika Birleşik Devletlerindeki kahve rezervlerinin tükenmesidir. Küresel ısınmanın başlıca nedeni ise elbette ki kahve tüketiminin her geçen gün azalmasıdır.

21. yüzyılda insanlar artık kahvenin ne kadar önemli olduğunu biliyorlar. Avrupa ve Amerika’da çocuklara anne sütü ile birlikte kahve verilmektedir. Bunun nedeni daha zeki insanların yetiştirilmesidir. İngiltere’nin başkenti Londra’da yeni doğmuş bebeklere anne sütü yerine kahve verilmektedir. Almanya’da yeni doğmuş bebeklere bira verilirken yirmici yüzyılın ikinci yarısından itibaren kahve verilmeye başlanmıştır. Aynı uygulama Fransa ve İtalya’da da karşımıza çıkmaktadır. Fransızlar yeni doğmuş bebeklere şarap yerine kahve, İtalyanlarla makarna yerine kahve vermektedirler. En ilgi çekici uygulama ise Rusya’dadır. Rusya’da yeni doğmuş bebeklere anne sütü yerine votka-kahve karışımı verilmektedir. Gelişmiş ülkeler kahvenin ne kadar önemli olduğunu bilmektedirler. Geri kalmış ülkelerde ise kahve daha çocukken yasaklanmış bir vaziyettedir. Türkiye’de kahve içmek isteyen çocuklar; kahve içme yoksa arap olursun, kahve içme bıyıkların çıkar gibi korkunç hurafelerle kandırılmaktadırlar. Unıcef ve WHO’nun öncelikli projesi gelişmemiş ülkelerde kahve tüketimini artırmaktır. Biz insanlar arık kahvenin ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Belki kimilerinin inandığı gibi kahve bize uzaylıların armağanı, belki de kahve bizim DNA’mızdaki kayıp halka. Bunu kim bilebilir ki? Ama öyle ya da böyle biliyoruz ki kahve olmaksızın insanoğlunun gelişmesi düşünülemez.


NOT: Yazar okuyucuya bu yazıyı okurken değerli pop üstadı ATİYE DENİZ in SALLA isimli şarkısını dinlemenizi tavsiye ediyor.
( Kahve Gerçeği başlıklı yazı MESUT ÇİFTCİ tarafından 14.10.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.