Komşu köyün ışıkları görünüyordu ama Emine gelin, Mehmedini bırakıp gitmişti. Eskiden cenaze bekletilmez, mümkün olan en kısa sürede defnedilirdi.  Birde geri dönüş daha da zorlaşacaktı. O yüzden Emine gelini yatsıdan önce el lambaları ışıklarıyla komşu köyde toprağa verdiler.

Acı haber ekibin köye, iki eksikle dönmesiyle alındı. Emine gelin ve onu götüren sal gelmemişti. Bu haber karşısında herkes yıkılmıştı ama ençok etkilenen Fadime oldu. O, inanamıyordu anasının öldüğüne.  Anası, yareni, iş arkadaşı yoktu artık. Fatma Kadın ise sanki olacakları görmüştü. Ama “mukadderat” dedi. Çok sevdiği gelininin yazısı böyle yazılmıştı. Ailenin içinde ölümü en yakın hisseden kişiydi. Çünkü yaşlıydı. Fatma Kadın’ın yüreğini ferahlatan tek şey vardı. O, bir şehit anasıydı artık. Gelini şehit gitmişti…

 Yastan sonra hayat yeniden ve bir eksikle başladı. Fatma kadın hem ev işlerine hem de tarla işlerine bakamazdı. Ev yine misafirle dolup taşıyordu. Komşu köylerden de  taziyeye ve iş yaptırmak için gelenler de eklenince, ev daha bir kalabalıklaştı. Bu arada tüm işlerde Fadime’nin üstüne kalmıştı. Arkadaşları bu durumu Mehmet’e izah ettiler. Daha otuz yaşında olduğunu ömür boyu yas tutamayacağını belirterek; evlenmesinin şart olduğunu söylediler. Ve uzun çabalar sonucu Mehmet’i ikna ettiler.  O sırada kız bile ayarlanmıştı. “Sen Hiç karışma. Kızı kaçıracağız, onunla konuştuk. O, da razı” dediler. Kızı biliyordu ve doğru bir seçim yapılmıştı. Durumu anasına açtı. Fatma Kadın karşı geldi.

-Olmaz öyle şey. Herşeyin bir zamanı var. O arkadaşların kendi keyiflerini düşünüyor. Bundan sonra biraz az geliversinler.

 Fatma Kadın ikna olacağa benzemiyordu. Terzilik, marangozluk onun işiydi. Eve gelen giden olacaktı. Anası çok yoruluyordu. Tekrar düşündü ve arkadaşlarına hak verdi. Daha acı tazeyken kız isteme biraz abes olacaktı ve Fatma Kadın daha sırası değil demişti. Ayrıca eski Mehmet değildi. Dört çocuk yüzünden belki ret cevabı da alabilirdi. Arkadaşlarına “Peki” dedi, sizin dediğiniz gibi olsun. Ve planlar Fatma Kadın’dan habersiz yapıldı. Kıza haber uçuruldu. Sabah köyün girişindeki keçi sağma yerinden kız alınıp dağa çıkılacak oradan Konya’ya gidilecekti.  Önce “Peki” cevabını veren gelin adayı ise bir tedirginlik hissetmişti ve şimdilik biraz ertelensin cevabını göndermişti.  Ama o cevap, Mehmet’e hiç söylenmedi.

Mehmet’in köyde hiç düşmanı yoktu. Sadece geçen yıl kayın biraderi Sağırlar sülalesinden bir kız kaçırmıştı ve o kız Mehmet’in evinden gelin olarak çıkmıştı. Bu duruma kız tarafının kızdığını duymuştu ama düşmanca bir tavırlarına da şahit olmamıştı.

Ertesi sabah hazırlıklı olarak yola çıkıldı. Ve kız keçi sağma yerinden alınarak yola devam edildi. Kız:

-Gelmeyin diye haber salmıştım ama dedi,  kısık bir sesle.  Mehmet:

- Ne oldu ki, niye fikir değiştirdin. Olmaz diyorsan seni hemen bırakayım.

-Yok, Yok. Artık çok geç. Aman ne bileyim işte… İçimde bir tedirginlik hissetim.

Sustular. Yürümeye devam ediyorlardı

Kız elini Mehmet’in eline götürdü. Hemen, Gülyüzlü’sü aklına geldi Mehmet’in.  Önce elini çekti tedirgince. Ama mecburdu. Dört çocuğa nasıl bakabilirdi o yaşlı anasıyla. Bir kadın gerekti eve. Sonra O’ da kızın elini tuttu ve yola devam ettiler. Kızın kaçırıldığı haberi köye ulaşınca, kini kuytuda Sağır Hasan, kaptı tüfeği ve hızla peşlerine takıldı. Daha kestirme yerlerden gidilerek ve güzergâhı doğru tespit ederek ekibe yetişip, sessizce yaklaştı.  Ve atış menzilindeki Mehmet’e tüfeği doğrultu. Bir el silah sesi ile yankılandı dağlar. Ekiptekiler panikleyerek dört bir yana kaçıştılar. Sonra bir el daha ve bir daha…  Arka arkaya patladı gizli kin namludan. İlk atışta bir saçma tam boynundaki şah damarına geldi Mehmet’in. Karların üstüne düşmüştü Mehmet. Kız hemen başındaki yemenisini çıkarıp kan fışkıran yere bastı. Ortalık ölüm sessizliğine bürünmüştü. Kız elinde tüfekle onlara yaklaşan kişiyi tanıdı. Akrabası değildi. “Dur” dedi.

-Zaten yaralı. Silahını kullanma. Sen, sen niye geldin ki…

Kızın elinden tuttu Mehmet’in katili, hiçbir cevap vermeden sürüklercesine oradan ayrıldı. Kız “nasıl olsa gelirler ve onu kurtarırlar” diye düşündü ama Ekiptekiler korkup çoktan uzaklaşmıştı o bölgeden.

Kar üstünde yatıyordu Mehmet ve canının kesilmeye başladığını hissetmişti. Yine aklına Gülyüzlüsü, üzüm gözlüsü geldi. Onun son vedasını hatırladı: “Sende beni bırakma”

Mehmet,”Bırakmıyorum, sana geliyorum, bu kadar mı çok seviyordun Gül yüzlüm” diyebildi. Mehmet,  iki ayı az geçkin bir ayrılıktan sonra Gülyüzlü’süne kavuştu.

Kızı bir süre kimseyle görüştürmediler. Sağır Hasan ise hiç hapis yatmadı. Suçu kızın dayısı üstlendi ve aftan da yararlanarak çok az yatıp çıktı. Kızın dayısı da, Sağır Hasan’da çok ızdıraplı ve uzun süren hastalık sonucu öldüler. Fatma kadının bedduaları kabul olmuştu sanki. Fatma Kadın ise gitmem diye ayak dirediği şehre göçtü

Hayat kalanlar için devam etti. Öyle ya da böyle. Ne fark eder.

Gideler gelmiyor ki geriye...

 

SON  

( Kuytudaki Kin -2 başlıklı yazı HasanYAYLACI tarafından 25.01.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.