Makale / Bilimsel Makaleler

Eklenme Tarihi : 20.04.2009
Okunma Sayısı : 3582
Yorum Sayısı : 3
Bir Şiir Tahlili: “ ÖYLE GİT ” Şiiri - Şükrü TÜRKMEN


ÖYLE GİT

Öyle birden bire ayrılma benden,
Dön de bir yüzüme bak da öyle git.
Geçmişi yıkıp da sıyrılma benden,
Divane gönlümden çık da öyle git !..

İster kahır eyle ister naz eyle,
Hızlı gitme, ağırdan al uz eyle,
Boyun bükme, n’olur birkaç söz eyle,
Açıkla derdini, dök de öyle git !..

Yokluğun içimde acı bir sızı,
Akan gözyaşımın rengi kırmızı,
İstemem baharı istemem yazı,
Kurşunu kafama sık da öyle git !..

Yanıyor bağrımda ateş kor gibi,
Düşlerim bembeyaz sanki kar gibi,
Dünleri yaşayan nazlı yar gibi,
Biraz da boynunu bük de öyle git !..

Bulamadım dertlerime çareyi,
Onun için dinlemedim töreyi,
Sen kanattın gönlümdeki yarayı,
N’olur dudağınla dik de öyle git !..

Hayalim yıkıldı bakışım yorgun,
İnan ki yüreğim kalacak dargın,
Bilmedin vefasız, hep sana sargın,
Çaresiz gönlümden ak da öyle git !..

Şükrü TÜRKMEN



“ ÖYLE GİT ” Şiirinin Tahlili:


Aşk. Tarihin altın sayfaları her ne kadar çevrile dursun bu sayfalarda işlenen yegâne konu ve sihirli kelime: Aşk. Bu konu günümüze kadar aydınlarımız, sanatçılarımız ve bağrı kara sevdalılarımız tarafından hep sorgulana gelmiştir. Bazen bu uğurda savaşlar meydana gelmiş, bazen de insanlar çöllerde deli divane dolaşmış durmuştur.

Fakat ne olursa olsun bu aşk kelimesi çevresinde hep hayatlar şekillenmiştir. Bu şekilleniş bazen butlu bir sonla; bazen de hüzünlü bir şekilde bitmiştir. Şairimiz şiirinde, insanlık tarihinde çok önemli bir yer tutan bir temayı, duygularımızla kavrayabildiğimiz iç âleme yönelik varlığı, aşkı, dile getirmiştir.

“Öyle Git” şiiri muhteva olarak âşık ve ona acı çektiren sevgiliden oluşmaktadır. Şiirde sevgiliden ayrılmanın verdiği hüzün havasının oluşturduğu karamsar bir ortam mevcuttur. Burada sevgiliden ayrılmanın verdiği hüzün havası realist bir kalemle dile getirilmeye çalışılmış. Dış aleme ait unsurlar şiirde hüzün havası bırakmıştır.

Şiir, şekil bakımından incelendiğinde Halk edebiyatı ürünlerinden koşma tarzında yazıldığı görülmektedir. Dört mısralı dizelerden terettüp eden şiirde kafiye düzeni olarak koşma türünde olduğu gibi kaleme alınmıştır.

Kafiye düzeni olarak koşma tarzında görülen “ abab – cccb – dddb – eeeb – fffb – gggb ” düzeni takip edilerek yazılmıştır. Şiirdeki kıtalarda görülen kafiyeler sessiz harflere dayanmakla birlikte genellikle “ tam kafiye ” kullanılmıştır.

Şairimiz şiirine konuşma edası izlenimi vermek maksadıyla 6 + 5 = 11’li hece kalıbıyla yazılmıştır. Bu kalıbı şiirin bütün dizelerinde 11’li hece kalıbı olarak görmekteyiz. Bu da şiirin belirli bir düzen içerisinde, belirli bir kalıp gözetilerek kaleme alındığı izlenimi vermektedir.

Bu şiiri biçim olarak incelediğimizde halk edebiyatının hece vezniyle kaleme alındığını görmekteyiz. Şiir altı kıtadan oluşmaktadır. Her kıta da kendi içinde dörder dizeden mevcuttur. Şiirin genelinde koşma tipi kafiye esas alınmıştır. Yani her bir kıtadaki ilk üç dize kendi arasında son dize ise serbest tarzda oluşan bir kafiye biçiminde düzenlenmiştir.

sızı kor gibi çareyi naz eyle ……….a
kırmızı kar gibi töreyi uz eyle ……….a Koşma tipi kafiye
yazı kar gibi yarayı söz eyle ……….a
öyle git öyle git öyle git öyle git ……….b

Şiirde cinaslı kafiye, zengin kafiye, yarım kafiye çeşitleri kullanılmıştır. Bu kafiye düzeni
her bir kıtada şiire ahenk kazandırmıştır. Fakat bu şiir, ilk okuduğumda müzikal yönden harika bir şiir izlenimi uyandırmaktadır. Şüphesiz ki bu ahenk zayıf diye nitelendirdiğimiz yarım kafiyelerle sağlanmıyor. Bu şiire müzikal olma özelliği katan elbette ki aliterasyon dediğimiz iç kafiye…

Bu şiirdeki ahenk unsurları elbette bu kadar değil. Sesli okuduğunuzda kulağınızda bir senfoni etkisi yapan bu şiirde hem ünsüzlerin hem de ünlülerin ahenginden yararlanılmış. Şiire sert sessizlerin “t, ç, k ” oluşturduğu harfler hâkimdir. Şiirin kıtalarındaki son dizelerde tekrarlanan “ git ” sözcüğü vurguyu üzerine çekmektedir. Son dizedeki hâkim ses ise “ t ” ünsüzüdür. Ünsüzlerin bu uyumu (aliterasyon) şiire ahenk katan bilinçli ve isabetli seçimlerdir.

Her kıtanın sonundaki “ öyle git ” şiirin ana unsurunu temsil ettiğinden şiirimize başlık olmuştur. Şiirin tamamında anlatılan konuyu en güzel bir biçimde anlatan tek kelime grubudur. Sevgilinin vurdumduymaz tavrı, şairimizin sevgisine cevap vermemesi, arkasına bakmadan dönüp gitmesi şairimizde duygusal anların yaşanmasına sebep olmuştur.

Şiirin dizelerinde geçen “ ayrılık, yıkmak, divane, acı, gözyaşı, kahır, git, kor, dertler, gönül yarası, yıkılmak, vefasızlık ” gibi kelimeler şiire olumsuz bir hava katmış ve sabahın ilk ışıklarıyla yeryüzüne çöken ve etrafı kaplayan sis gibi, şiirin tamamını kaplamış ve diğer duyguların görünmesini engellemiştir.
Elbette ki şairimizin bu kelime seçimlerini bilinçli yaptığı kanaatindeyim. İnsan ne kadar zayıf ve pasif olursa olsun 50 – 60 yıllık hayatında az da olsa çıkışlar yapar, birileriyle tartışır, küçük isyankârlıklara kalkışır. Şair, vasat insanın da bu tür çıkışları olabileceğini hissettirmek için az da olsa sert ünsüzlerin bulunduğu sözcükleri seçiyor. Sonuçta o bir aşıktır. Ferhat gibi dağları delip sevgilisine kavuşma iştiyakıyla yanıp tutuşmaktadır.

Şiirde göze çarpan ve iyi bir şiir okuyucusunu hayran bırakan en önemli biçim öğesi ise her kıtanın son dizesinde tekrarlanan ayrı ayrı duyguları ifade eden “Divane gönlümden çık da öyle git!..” dizesidir. Halk ve Divan edebiyatlarında çok gördüğümüz bu tür tekrar dizeleri, yani nakaratlar şiirde konu bütünlüğünü sağlamış ve iletilmek istenen temayı pekiştirerek vurgulamıştır. Bu son dizeyi “biçim unsuru” olarak niteledim; bununla birlikte bu dize şiirde çizilen insan tipinin en belirgin özelliğini vurgulayan bir söz gurubudur. “ Divane gönlümden çık da öyle git!..” dizesi harika ve şairane bir buluştur.

Şiirde benzetmelere ve sıfatlara fazla yer verilmemiştir. Şiirde verilen sıfat tamlamaları da şiirde etkisini göstermektedir. “ Divane gönül, acı bir sızı, nazlı yar, çaresiz gönül ” sıfatları kullanıldığı yerlerde şairdeki olumsuz, karamsar havadan bahsetmektedir.

Şiirin her kıtası diğer kıtayla birlikte bir bütün oluşturmakla birlikte adeta birbirini tamamlamakta ve bir mozaik görüntüsü vermektedir. Bu şiirden herhangi bir kıtayı çıkartıp kenara koyduğunuzda şiirde bir duygu yoğunluğunun boşluğu bariz bir biçimde göze çarpacaktır. Her kıta ayrı ayrı duygu yoğunluğu içinde bir bütünün parçalarını oluşturmaktadır.

Şiirimizi bu biçim özelliklerinin yanı sıra içerik özellikleri olarak da ele aldığımızda karşımıza şu özelikleri çıkmaktadır.

“ Öyle git!…” şiirinde şairimiz konusunu realist bir bakış açısıyla kaleme almanın yanında çocukluk dönemine ait bir hatırasını da canlandırmış ve şiiri yazarken ki içinde bulunulan olumsuz hava şairimizi geçmiş günlerin tatlı hatıralarla yüklü dönemlerine götürmüştür. İnsanlar bilinçaltında yer etmiş bir hatırayı olduğu gibi anmak ve hatırlamak maksadıyla realist bir gözle duygu imbiğinden geçirerek tekrar yaşamak ister. Şiirimizde de bu hâkim hava sezilmektedir.

Şiirimizin okuyucuda bıraktığı olumsuz ve karamsar havanın tam tersi bir havayı, duygu yoğunluğunu Ahmet Muhip Dıranas’ ın “Serenad” şiirinde görmekteyiz. “Serenad” şiirini “ Öyle git! ” şiiriyle karşılaştırdığımızda ele alınan konu ve okuyucuda bıraktığı duygu yoğunluğunun ters orantılı olduğu gözümüze çarpmaktadır. “Öyle git” şiirindeki umutsuz ve karamsar havanın yanında “Serenad” şiirinde tam tersi bir hava sezilmekte ve adeta şairimiz sevgilisinin kapısında neşelenmekte ve ayrı dünyalarda yaşadığının farkına varmaktadır.

Yeşil pencerenden bir gül at bana,
Işıklarla dolsun kalbimin içi.
Geldim işte mevsim gibi kapına,
Gözlerimde bulut, saçlarımda çiğ.

Açılan bir gülsün sen yaprak yaprak,
Ben aşkımla bahar getirdim sana.
Tozlu yollarından geçtiğim uzak,
İklimden şarkılar getirdim sana.

Pencerenden bir gül attığın zaman,
Işıla dolacak kalbimin içi.
Geçiyorum mevsim gibi kapından,
Gözlerimde bulut, saçlarımda çiğ.

mısralarının yanı sıra şiirimizde ise romantik duygular görülür. Âşık ve onun sevgisine karşılık vermeyen, bir gün ansızın her şeyi geride bırakıp giden sevgiliye duyulan bir romantik duygu yoğunluğu yaşanmaktadır.

Öyle birden bire ayrılma benden,
Dön de bir yüzüme bak da öyle git.
mısraları aslında şiirin girişinde okuyucuya şiirde oluşan duygu yoğunluğu hakkında bir bilgi vermektedir: Sevgiliden ayrılmam isteği ve onunla son bir kez konuşma. Aslında o sevgilisini çok sevmekte ve ona kıymet vermektedir. Fakat sevgisinin karşılıksız kalması karşısında yüreğindekini haykırmaktadır. Aslında bu dizelerde gizli bir sitem vardır. Daha özce yaşanılmış olan tatlı hatıraların, hiçbir sebep yok iken unutulması ve yüzüstü bırakılmanın verdiği acı bir duygu yoğunlu vardır.

Sen kanattın gönlümdeki yarayı,
N’olur dudağınla dik de öyle git !..
mısralarında ise çok hoş bir kelimler harmonisi göze çarpmakta. Hiçbir şey söylemeden çekip gitmenin oluşturduğu gönül yarasını hiçe sayan aşık, sevgilisinden bu yaptıklarına karşılık sadece bir açıklama beklemektedir. Zaten onu da yıkan sevgilinin tüm bu olaylara karşı kayıtsız kalışıdır.
Burada okuyucuya konuşmanın, duyguları ifade etmenin önemi vurgulamaktadır.
Aslında şairimiz burada sevgiliye reçeteyi de vermektedir; fakat yine de aşığın gözler önünde yaralanması ve ölmesi onda bir kıpırdanma meydana getirmemektedir. Gönlünde oluşturduğu yarayı bir çift sözüyle tamir etmesini istemektedir.

Yanıyor bağrımda ateş kor gibi,
Düşlerim bembeyaz sanki kar gibi,
Dünleri yaşayan nazlı yar gibi,
mısralarında tüm yaşanan karamsar ve umutsuz havaya rağmen şairimiz hala bir umut beslemektedir. Geçmiş günlerin yaşanan kar tanesi beyazlığındaki hayalleri sevgiliye hatırlatmakla o güzel günleri tekrar yaşamanın hayaliyle kendisini avutmaktadır. Fakat bu dizelerin akabinde gelen mısralarda o da bunun ne kadar uzak ve hayalden ibaret olduğunu bilmekte ve bu serzenişini,

Bulamadım dertlerime çareyi,
Onun için dinlemedim töreyi,
dizeleriyle dile getirmektedir. Aslında bu ayrılığın töreden kaynaklandığını da belirtmektedir.
Töreler. Ah, cahilce hareket edilip adına acımasız da olsa “töre” denilen hastalık! Nice kara sevdalıyı yataklardan, kara toprağına bağrına acımadan gönderen cellat.

Aslında şairimiz burada, yıllardan beri adına “töreler” denilen cahilce hareketi yermiştir. Adına töre denilen bu zalim karşısında hiçbir şey yapılamamış, el kol bağlı kalmıştır. Fakat bu olup bitenler karşısında töre, her türlü eza ve cefayı sevgililere yapmaktan da bir an uzak kalmamıştır. Sevenleri acımasızca, adına töre diyerek ayırmıştır.
Fakat adına “töre” de denilse bu zalim karşısında gül yüzlü yârini sevmekten de geri kalmamıştır. Şiirdeki bu sihirli kelimeyi keşfettikten sonra, sevgilinin neden konuşmadığı ve karşılık vermediğini anlamaktayız. Bundan öte kelam söylemek abes olacaktır.

Kalemimin bitmek üzere olan mürekkebine inat, Yunus Emre’nin şu dizeleriyle sözlerime son vermek istiyorum:


Acep oldu halim bu aşk elinden,
Göremezem yolum bu aşk elinden.

Garip bülbülleyin zarı kılarım,
Akar gözden selim bu aşk elinden.

Gazel yapraklayın benzim sarardı,
Kararıban ölem bu aşk elinden.

Yarın mahşerde ben yırtam yakamı,
Nice zara gelem bu aşk yüzünden.



ÖMER BATI
16.04.2009 - Gaziantep


( Bir Şiir Tahlili: “ Öyle Git ” Şiiri – Şükrü Türkmen başlıklı yazı Ömer Batı tarafından 20.04.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.