Çok Derin Bir Konu! 1
Yeni bir günün sabahında herkese
selamlar. Gün yeniden doğarken, acaba günümüz aynı şekilde mi devam edecek,
yoksa değişimle büyük bir değişiklik mi sunacak mı bize bunu göreceğiz. Göreceğiz
derken, bu bakınca hemen görülen bir şey değil, kader önümüze getirip sununca o
anı yaşayınca bileceğimiz bir şey. Yol uzun, ya da kısa olur mu? Kısa ve uzun
olması bizim için neyi değiştirir? Değişim dediğim, aniden birden bire olacak
bir şeyden söz etmiyorum zaten, yavaş yavaş içimizi ferahlatarak yoldan söz
ediyorum, söz etmek çağırmaktan ziyade bu umudun verdiği şevkle yol almaktan
söz ediyorum. Bu konuda tanıdığım bir yazar dostum var adı Mürsel Ferah.
1-Ferahlatan adımların çarpıklığı
2-Ferahlatmayan adımların kırıklığı
3-Ferahlı günlerin ferahlığı
Eserlerini yazan bir dostumdur. Üçüncü
kitabına biraz göz atalım mı?
Ferahlı günlerin ferahlığı, Feriha’nın
bakışında değildir Feriha sadece bizimle yol alan bir genç kızdır. Ferahlığın, ferahlığı
birden bir aniden karşımıza çıkacak olan Feleğin, bizimle aynı masada
oturmasına bağlıdır. Bu bağlılığı kurmak elbette ki zordur, bu zorluğu aynı
masada birkaç yudum bade içerek mümkün olsa da onu masaya oturtmak gerekir ki, Ferahlı
günlerin ferahlığının kapısını Feriha ile açarak ferahlığa ulaşasınız. Feleğe nazı
geçecek olan bir yeleğe ihtiyaç duyulsa da her yeleği giymez, alttan alarak
gerektiğinde gözyaşından öte az kıvranarak, az salınarak az da gözde
bakışılarak bir düzlemde masa etrafında oturmakla mümkündür. Felek size yerin
azlığından söz edebilir, siz yerim dar olsa da ben oynarım benim için önemi yok
diyerek te onu ikna etmenin yolunu bulabilirsiniz. Felek üzerine yeleği
giydikten sonra artık her an sizinledir şans baht dediğimiz bu felek artık size
kapıları açar yani açtırtan Rabbin gönderdiği felekle…
Evet, gerçekten derin bir konu, ne
çok varmış eni boyu huyu. Katlanmak gerekir bence elden ne gelir? Gelir gelirde
nasıl gelir bekleyeceğiz. İşte yolda yürüyen benim gibi birkaç dalgın daha! Hatta
sıkıntısında baygın kalmış haliyle yolda bir direğe çarparak düşecek halde! Baygın,
dalgın her an bizimle onu idare etmek, idare ederken fazla harcamamak gerekir
diye biliyorum de, harcamamak mümkün mü, harcıyoruz bedava diye! Bu idare ile
ilgili bir diğer yazar dostum Bülent İdareci ’in okumuş olduğum iki eseri var.
1-İdarenin idare merkezine yürümek.
2-İdarenin idare merkezinde
kaybolmak.
Birinci eserinde bakalım neler
demiş az göz atalım.
İdare etmek için baygınlığı
dalgınlığı ya da saygınlığı önce aklımızda buna dair düşünceleri, deterjanla
değil duru bir fikrin eşliğinde temizleyerek pak ederek, yürümek ve yaşamak
gerek. Paklığın merkezinde kokan temizliğin kokusu içinizi doldurdukça, sizde
pak olacaksınız, zihniniz açıldıkça dalgın baygın yürümeyerek, saygınlığı
yaşayarak saygın bir insan olmanın yolunda yürümüş olacaksınız.
Bence enteresan bir şey bunu denmek
gerek, şimdi yolumuza devam edelim, bakalım Felek yolumuzda bizi bekliyor mu, bunca
duygu ve hisleri ona e mail ile gönderdikten sonra. Şimdi efkâr lığa hatim
indirmek için, kelimeleri uyandırmadan bekleyelim. Düşmek bilmeyen yakamızdaki
talihsizlikleri de yok etmenin derdi ile masada oturarak gelmesini gözetleyelim.
Mehmet Aluç
Devam edecek inşallah.