İçimdeki ekin tarlası bir de nadasa bıraktığım ruhumun arka bahçesi elbet evrelerden geçtiğim bazen devindiğim bir gel-git ve de göğün kumpanyası iken bulutlar…

Ardışık sayılar gibiyim ve bir bir s/ekiyorum.

Bazense bir kumpas addedilen yoksa kurusıkı bir tabanca mı bacağıma sıktığım ve içimden sızan yüreğin ışığı bense bir dolunaya öykünüp adeta sayısız birliktelik kazanacakmışımcasına elbet mehtabı içime çektiğim elbet yıldızların sefasını gece sürdüğüm ve gün ışığından depoladığım tüm aydınlığı geceye serptiğim.

Maviden turnalar.

Yeşilden cennetin düz yolu.

Cehennem ateşinden geçtim geceli dünyevi bir destur belki de acılardan çektiklerim belki de bir resim karesi gibi iç açıortayını hesaplayıp bıçkın rüzgârla sürüklendiğim…

Bir izotopsa kalem.

Devasa bir büyüteç saklı iken yüreğimde.

Dar açılı bir pencereden sekip geniş açılı bir film çektiğim.

Depara kalkan yüreğim ve nemalandığım binlerce duygu üstelik bir güne tıkılmış iken günden ayrı düşüp adeta bir ömrü serdiğim beyaz sayfada iken tevazu yüklü benliğime serpilen nidalar gibi belki de konfetiler eşliğinde doğum günümü kutladığım bir yıl her gün her an her anıda saklı iken mevcudiyetim ve dünümü günümle terbiye ettiğim bazense şafağım atıp da şakağıma dayadığım kalemi ötenazi yapma isteğimle adeta sonlandırmak yazdıklarımı…

Kulağa hoş gelense sonda saklı olmak.

Sonda kayıtlı bir not ya da bir zerre aslında müdavimi ve muadili olduğum sonsuzluğun bana yaşattığı hisler iken beni darmaduman eden ve tek zerremle haiz olduğum coşkunun da önünü kesemediğim..

Üzülmemek elde mi?

Üzünç yüklü olmasa da her günüm her an’ım hüzünlendiğimde illa ki bir şiir olmaya kanat açtığım ve mutlandığımda kendimi dünyanın en özgür canlısı hissedip öbür cihanda ne olup ne biteceğini de kestiremezken bazen bu dünyada yaşanası cennetten de cehennemden de nasibini aldığımı düşünüp sona dair ikileme düştüğüm…

Recim edilen her sözcük.

Resmettiğim her duygu.

Rica üzerine yazmadığım ve sevmediğim…

İkramı iken evrenin ve idam fermanımı yazmak gibi bir kıstasla kendimle yaptığım iç hesaplaşmanın üzerinde dışa bağımlı olmayı da reddettiğim ve bir ömür boyu üzerimde hissettiğim baskıyı yazarak sonlandırdığıma dair mutlak bir çizelgede kayıt ettiğim duygularımın da haddi hesabı yokken.

Mevsimi olmayan duygular belki de duygusu olmayan mevsimler ve şerit değiştiren aklım bazen yüreğin küpeştesinde saklanmış bir bitki ya da aciz bir canlı gibi…

Aksayan bir şeyler.

Akseden ne çok şey.

Birden başladığım anında sonsuzluğa kavuştuğum…

Sondan sektiğim başa ve döngüde saklandığım yetmezmiş gibi gözümden sakındıklarım…

Elbet tüm sevdiklerim ve kalemimle pervane olduğum…

Nefsime dair bir çıkarımsa çocukluğuma döndüğüm.

Nefesimi tuttuğum bazen belki de son nefesimi vermek adına ilkin kalemin ucunu kırma hevesiyle kendime yaptığım kötülüğün ve eziyetin de haddi hesabı yok iken…

Hicaz makamında hacizli hayallerim.

Haczedilen hayallerimde saklı doğrular ve mutlak eğriler.

Şeklen insan ruhen sonsuzluğun müdavimi ve aklımın takılı olduğu bir sözcükten çıktığım yola belki milyonlarca sözcükle kucaklaşmanın da tadına doyamazken belki de hayat boyu tat alma duyumdaki o reveranstır benimki nasıl ki duygu dünyamda saklı kaldığım kadar herkesten farklı olduğumun bilincinde oysaki tek zerremle ait olduğum bu sonsuzluk mefhumu ile ben çoktan kendimi aşmışken…

 


( Sonsuzluğun Müdavimi... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 30.01.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu